20 Ağustos 2020 Perşembe Saat: 10:08
Sürekli olarak eleştirdiğimiz ve hatta sinirlenip kızdığımız insanoğlunun, bizi kızdıran davranışları neden yaptığını anlamaya çalışmıyoruz. “Azılı Cani” veya “Şiddet Uygulayıcısı” diye adlandırdığımız suçluların nefret söylemleri ile en ağır cezaları almasını diliyoruz. Ama bir insan nasıl bir azılı caniye dönüşür, neden şiddet uygular bilmiyoruz. Oysa hiçbir insanoğlu suçlu veya cani olarak doğmaz. Her suçlu ve cani ya psikolojik devşirmelerle ya da toplumun davranış bozuklukları ile gelişir, değişir ve ortaya çıkar. Suçun ve şiddetin inançlardan kaynaklandığı söylentileri de yanlıştır. Tamamıyla psikolojiktir.
İnsanoğlu yaşamı boyunca kişisel, ailesel ve toplumsal sorumluluklar ve çıkarlar içinde yaşar. Aç kaldığı için gıda maddesi çalan, hedeflerine ulaşmak için sürekli yalan konuşup iftira atan, namus meselesi nedeniyle öldüren insanları anlarız da aç değilken çalanı, hiçbir hedefi yokken yalan konuşup iftira atanı, hiçbir neden yokken ya da eften püften sebepler ile suç ve şiddet uygulayanı anlamıyoruz ya da anlamak istemiyoruz. “Suçlu” kelimesini başa koyup yargılıyor ve elbette ki hukuki karşılığı olan cezanın verilmesini bekliyoruz.
Cezalandırılıp tecrit edilen suçlunun rehabilite edilerek topluma kazandırılmasına yönelik yeterli derecede ve miktarda psikolojik, manevi ve maddi destek verebiliyor muyuz? Verebilseydik eğer suç tekrarları hiçbir zaman yaşanmazdı.
Suçlu ceza bitiminde toplum içine girmeye çalışırken sürekli dışlandığını görüyor. İş bulamıyor, yemek ve barınma ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Sermaye bulup iş kuramıyor. Sosyal hayata karışamıyor. Yaşam şartları tecrit altında olduğundan daha ağır şartlarda geçiyor. Ve kendisi için en iyisi olduğunu düşündüğü tek yaşam biçimine yani tecrit şartlarına dönmeye karar veriyor. Bunun için tek yol yine suç işlemek oluyor.
Tam da bu aşamada “Empati” kavramı önem kazanıyor. İnsana kızmak yerine onu anlamaktır empati. Ancak anlayabildiğimiz insanı rehabilite edebilir ve topluma tekrar iyi bir insan olarak karışabilmesine yardımcı olabiliriz. Bir insanın davranış bozukluğunun nedenini anlamadan onu iyileştirmek mümkün değildir. Tıpkı doğru teşhis konmamış bir hastayı iyileştiremeyeceğimiz gibidir.
Örneğin, Japonya da hırsızlık suçu işleyen herkes önce psikolojik açıdan bir sağlık taramasına tabi tutulur. Yeterli maddi imkânları varken çalan birisinin “Kleptomani” hastası olup olmadığı araştırılır ve sağlık kuruluşlarında tecrit altına alınır.
Empati gerçek kişilerin gösterebileceği bir davranış biçimidir. Tüzel kişilikler empati gösteremez. Yani kurumlardan değil insanlardan empati beklenir. Ancak bu insanlardan kurumların empati gösterecek şekilde işleyişini düzenleyecek geliştirmeleri talep ederek genel düzenlemeleri teşvik etmesi beklenir.
Empati veya eşduyum (duygudaşlık), bir başkasının duygularını, içinde bulunduğu durum ya da davranışlarındaki motivasyonu anlamak ve içselleştirmek demektir. Kendi duygularını başka nesnelere yansıtmak anlamında da kullanılır.
Empati yeteneğini kazanabilmenin yolu: açık uçlu sorular sormak, yavaş hareket etmek ve yorumda bulunmak, hızlı yargılara varmaktan kaçınmak, kendi davranış ve düşüncelerimizi anlamaya çalışmak, geçmişten ders almak, olayları akışına bırakmak ve kendimiz ve karşımızdakilerin davranışları için belli sınırlar oluşturmaktır.
Olumlu amaçlar için kullanıldığında iş birliği, üretkenlik, refah ve mutluluğu arttıran bu yetenek, kötü amaçlar için kullanıldığında manipülasyonculuk şeklini alır.
Empati, bir insanın, kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak onun duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlamasıdır. Empati sayesinde insan ilişkileri gelişir. İnsanlar arasındaki kavgalar ve suçlar azalır ve zamanla yok olur. Aile içi empati ise aile bireylerinin karşısındaki insanı kendi yerine koymasıdır. Bu sayede bireyler karşısındakinin ne tepki vereceğini bilir ve ona göre davranır.
Empatinin tam olarak gerçekleşmesinin üç kuralı vardır;
1) Bir insanın kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak, olaylara onun bakış açısıyla bakmak,
2) Karşıdakinin duygu ve düşüncelerini doğru olarak anlamak ve hissetmek,
3) O kişiyi anladığını ona ifade etmek. [1]
Empati, başka bir kişinin duygularını hissetme ve paylaşma yeteneğidir. Bazıları empatinin diğerlerinin duygularını eşleştirme yeteneğini içerdiğine inanırken, diğerleri empatinin başka bir kişiye karşı şefkatli olmayı içerdiğine inanıyor.
Empatiye sahip olmak, karar verme ve bilişsel düşünme süreçlerine giren birçok faktör olduğunu anlamaktır. Geçmiş deneyimler, bugünün karar verme sürecini etkilemektedir. Bazen mantıksız kararlar veren kişilerle empati kurulabilmesini sağlar. Çocukluk çağı travması, ebeveynlik eksikliği ve diğer birçok faktör, bir kişinin gelecekte karar vermek için kullandığı beyindeki bağlantıları etkileyebilir.
Empatinin gelişimini inceleyen bir psikolog olan Martin Hoffman'a göre herkes empati duygusu ile doğar. Empatinin zorunlu olarak "az çok" bir niteliği vardır. Bununla birlikte, empatik bir etkileşimin paradigma durumu, bir kişinin başka bir kişinin devam eden kasıtlı eylemlerinin, ilişkili duygusal durumların ve kişisel özelliklerinin öneminin doğru bir şekilde tanınmasını, tanınan kişinin tahammül edebileceği bir şekilde iletmesini içerir. Hem doğru hem de tahammül edilebilir olan tanımalar empatinin temel özellikleridir.
Empati, sosyal ilişkileri geliştirir, saldırganlığa aracılık etmemeye yardımcı olur ve başkalarıyla ilişki kurmamızı sağlar. Empati kurma kapasitesi toplumda saygı duyulan bir özelliktir. Empati, bencil olmayan toplum yanlısı davranışlar için motive edici bir faktör olarak kabul edilirken, empati eksikliği antisosyal davranışla ilişkilidir.
Uygun empatik katılım, bir bireyin diğerinin davranışını anlamasına ve tahmin etmesine yardımcı olur. Başkalarının duygularını otomatik olarak tanıma eğiliminin yanı sıra, kasıtlı olarak empatik akıl yürütme de yapılabilir. Burada iki genel yöntem tanımlanmıştır. Bir birey, hangi duygusal duyguları tetiklediğini görmek için başka bir bireyin inançlarının, arzularının, karakter özelliklerinin ve bağlamının hayali versiyonlarını simüle edebilir. Ya da, bir birey duygusal bir duyguyu simüle edebilir ve ardından duygusal hissin o belirli çevre için uygun olması için uygun bir nedenle çevreye erişebilir.
Bazı araştırmalar, insanların kendilerine en çok benzeyenlerle empati kurmaya daha yetenekli ve istekli olduklarını göstermektedir. Özellikle kültür ve yaşam koşullarındaki benzerliklerle empati artar. Empatinin etkileşimi daha sık olan bireyler arasında ortaya çıkması daha olasıdır.
Empati ve sosyal zekânın uygunsuz kullanımını, bir araç olarak dar görüşlü eylemlere ve dar görüşlülüğe yol açabilir. Empati eksikliğiniz varsa aşağıdaki durumlar sizin için kaçınılmazdır:
1. Sıklıkla uzun tartışmalarda kendini bulmak.
2. Erken görüş oluşturmak ve onları güçlü bir şekilde savunmak.
3. Başkalarının aşırı hassas olduğunu düşünmek.
4. Diğer bakış açılarını dinlemeyi reddetmek.
5. Başkalarını hataları için suçlamak.
6. Konuşulduğunda dinlememek.
7. Kin tutmak ve affetmekte zorlanmak.
8. Bir ekipte çalışamamak.
Bireyciliği teşvik eden toplumların empati yeteneğinin daha düşük olduğu kanıtlanmıştır. Empati, başkalarının duygusal durumları hakkında belirli yargılara varma ihtimali olan bir süreç değildir. Yaşam boyunca yavaş yavaş gelişen ve empati kurduğumuz kişiyle daha fazla iletişim kurduğumuz bir beceridir.[2]
İnsanlara kızmak yerine onları anlamak ve kabul edilemez davranış biçimlerini ortadan kaldırabilmek için empati yeteneğine sahip olmak gerekiyor. Şayet sahip olmadığınızı düşünüyorsanız, aslında her insanda olan fakat atıl halde bekleyen empati yeteneğinizi geliştirmelisiniz.
Kaynakça: