Mehmet Ziya Odabaş

KADIN CİNAYETLERİNE DUR DİYELİM…!!

27 Haziran 2020 Cumartesi Saat: 13:29

Dur be kadın diye bağırdı sülük Osman. Dur, yoksa vururum seni dedi. Ama kadın onu dinlemedi. Saçları dağınık, alelacele üzerini giyerek, yanına da iki çocuğunu alarak evini terk etti. Nefes nefese kalmıştı. Babasının evine sığınmaya karar vermişti. Bir yandan çocuklarını çekiştiriyor, bir yandan korku dolu gözlerle etrafına bakıyordu. Kocası sülük Osman ın yakınlarda olup olmadığını denetliyordu. Babasının kapısının önüne geldi, tak tak tak sesleriyle kapıyı hızlıca çaldı. Annesi, yaşlı bir kadındı. Bembeyaz tülbendiyle kapıyı açtı. kızıyla göz göze geldiğinde o an bir şeyler olduğunu hissetti.

Ne oldu kızım, diye mırıldandı.

Aç anne, kapıyı aç anne diyebildi genç kadın.

Kapı eşiğinden bir adım atmıştı ki yere yığıldı kaldı kadın.

Oysa ne güzel başlamıştı, Kumluca köyünde güzel bir aşk yaşanıyordu. Bıyıkları yeni bitmiş Osman Çakır, köyün güzel kızı Nesrin’ e aşık olmuştu. Masum bir aşk yaşıyorlardı. El ele, göz göze dereye kah dereye iniyor taş topluyorlar kah ormana çıkıyor kuş sesi dinliyorlardı.

Önemli bir sorun vardı aralarında, Osman askere gidecek, askerlik görevini yapacak, döndüğünde bir iş bulacak ve Nesrin’ini ailesinden istetecekti.

Her iki gençte birbirlerini gördüklerinde gözleri çakmak gibi parlıyor, kalp atışları hızlanıyordu. Söz verdiler birbirlerine, asla bir başkasıyla evlenmeyeceklerdi.

Aradan aylar geçti. Sülük Osman askerliğini bitirmişti. Balıkesir de bir fırında kalfalık yapıyordu. Aldığı para kendisine yetmiyordu. Evlenip çoluk çocuğa nasıl bakacaktı.

Olur dedi Nesrin, dayanırız. Ailelerimiz bize yardım eder. Ben fazla bir şey istemem, iki göz odamız olsun yeter dedi.

Sülük Osman, Nesrin’ in evine görücüyü gönderdi. Kız tarafı nazlansa da Nesrin’ in dileği yerine geldi.

İki genç evlendiler. Balıkesir in içinde küçük bir ev tuttular. Çok mutluydular. Bir süre sonra iki gencin bir oğulları oldu. Oğullarına Barış ismini koydular. İki sene sonra bir oğulları daha oldu. Bu kez ismi Savaş oldu.

Osman bunalmaya başladı. Bakkal defteri git gide kabarıyordu. Asgari ücretle iki çocuk, iki yetişkine bakmak kolay değildi. Evde Osman la Nesrin her gece kavga ediyorlardı. Çocukların ihtiyacı bitmiyordu. Aileler bir yere kadar yardım edebiliyorlardı. Sülük Osman bunalıma girdi. Aşırı alkol aldığı bir gün saat gece 01:00 ı geçerken evine geldi. Karısı Nesrin üzerinde gecelik olduğu halde Sülük Osman’ı karşıladı.

Osman haykırdı; Bu ne kıyafet lan! Dedi.

Oysa Nesrin sadece kocasına güzel görünmek istiyordu.

İçeriye kimi aldın lan! Diye tekrar haykırdı Osman.

Ve yumruğunu güzeller güzeli karısı Nesrin’ in yüzüne indirdi.

Bu güzel ailenin üzerinde kara bulutlar dolaşmaya başladı. Dayak ve taciz olayları artık her gün yaşanmaya başlamıştı. İşte bu son günde Nesrin dayanamadı. Osman’ ın hem dayak atması hem de orospu diye bağırmasını yüreği kaldıramadı. Evi terk etti.

Osman, Nesrin evi terk ettikten sonra bir büyük rakı aldı, içti, içti, içti. Artık aklı bulanık, gözleri kızgınlıkla bakıyordu. Babasından kendine kalan tabancayı sandıktan çıkardı. Tabancayı kontrol etti. Güzel günler yaşamayan, eşine yaşatamayan Osman çareyi ölmek ve öldürmekte buldu. Hızlı adımlarla evini terk etti. Kayınpederinin, kaynanasının evine doğru yürümeye başladı. Karanlık ve rüzgar hırıltılı bir şekilde birbirinden ayrılıyordu sanki. Kapının önüne geldiğinde duraladı. Tak, tak tak diye kapıyı çaldı. Kapıyı büyük oğlu Barış açtı. Barış’ ı kucakladı, öptü. Deden burada mı dedi. Burada olduğu yanıtını alınca merdivenleri hızla tırmanarak oturma odasına geçti.

Suçluyum, haksızım, hatalıyım, karımı ve çocuklarımı istiyorum dedi.

Nesrin, ben gelmiyorum, yeter, peşimizi bırak dedi.

O an kendini kaybeden Osman, nağmedeler sülük Osman tabancayı çekti, Nesrin’ in üzerine şarjörü boşalttı. Müdahale etmek isteyen kayın pederine de iki kurşun sıktı. Kayınvalidesi korkudan bayılmıştı. Çocukları odalara kaçmış, kendilerini saklamışlardı. Büyük aşk iki cesetle nihayete erdi.

Kadın cinayetlerine dur diyelim…!!