Mehmet Ziya Odabaş

GÜNÜMÜZ GENÇLİĞİ,,

20 Nisan 2020 Pazartesi Saat: 09:53

Duygusuz bir nesil ile karşı karşıyayız.

Hayatın gerçeklerinden habersiz, duygusuz  ve bencil bir nesille geliyor.

Yedi düvelle karşı mücadele eden ülkemizde  zaman zaman şehitler veriyoruz. Bu şehitler hemen her yetişkinin gözlerini ıslatıyor,  ama gençler duyarsız kalmaktadırlar. Hatta anne ve babalarının tanımadıkları insanların peşinden neden göz yaşı tükettiklerini de anlayamıyorlar. Yanı başımızda yaşanan savaşlar ve bunların neden ve sonuçlarını da umursamıyorlar.

Gençler, tüm acı gerçekleri bir filim tadında izliyorlar ve yürekleri genelde acıyı hissetmiyorlar. Hayatlarının odaklandığı tek şey eğlenmek. Eğlenemedikleri her zamanı geçirmelerini de işkence olarak görüyorlar. Kıymet bilmiyorlar ve vefasızlar.

İnsanlara verdikleri değer, onlarla ne kadar ilgilendikleri ve eğlendirdikleri kadardır.

Onların tek yaşam felsefeleri iki kutucuk içinde barınmaktadır. Telefon  ve tablet.  Bu iki aygıtları ellerinden alındığında, dünyanın sonunun geldiğini düşünmektedirler.

Geçmiş onları pek ilgilendirmiyor, atalarımıza karşı vefasızlar. Atalarının canlarını vererek kazandırdıkları bu toprakları  en fazla parayı verenlere karsı  satacak kadarda düşüncesizler. Çünkü vatan onlar için son model bir telefondan daha değersizdir.

Aslında milletimizin geleceği açısından endişeleniyorum. 20 yıl sonra bu nesi nasıl anne baba olacak. Kendilerine hayrı olmayan bu nesil nasıl çocuk yetiştirecek.

Bu çocuklar evlerini, ülkeyi nasıl idare edeceklerdir. Vatanlarını nasıl savunacaklardır.

Kabahat sadece çocuklarda mı hayır elbette.

Altın kafeslerde çocuklar yetiştiriyoruz. Uçmayı bilmeyen kuşlar gibi.

Çocuklar hayattan habersiz yaşıyorlar.

Açlık nedir bilmiyorlar, yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarında duruyor.

Çocuklar acıkmayı bile bilmiyorlar. Biz istediğimiz zaman yediriyoruz, istediğimiz zaman su veriyoruz. İki adımlık yola gitsek su ve yemeklerini peşimizde taşıyoruz.

Çocuklar hiç üşümüyorlar, okullara giderlerken kırk parça giydiriyoruz. Veya evden dışarı çıkartmıyoruz. Amann üşürler diye… sonuç olarak onlar hiç titremiyorlar ve üşümüyorlar.

Çocuklar hiç ıslanmıyorlar. Evden arabaya kadar başlarına şemsiye tutuyoruz ve saçlarına yağmur damlasının düşmemesini sağlıyoruz.

Yorulma nedir bilmiyor çocuklar iki adımlık yerlere bile arabalarla götürüyoruz onları. Parklarda bile oynatmıyoruz ki yorulur, terler hasta olurlar.

Yokluk nedir bilmiyorlar gördükleri ve henüz istemedikleri şeyleri bile düzineler halinde önlerine seriyoruz. O nedenle varlığında yokluğunda önemini bilmiyorlar. Onlara bıçakta tut durmuyoruz ateşte yaktırmıyoruz. Ya bir şeylerini keser veya yanarlarsa dimi ama…,

Açlık bilmezler bu nedenle ekmeğe gelen zammı bilmezler.

Kıymetini bilmezler anne babanın barışın manasını.

Bu sorunlar çözülmezse ülke çözülür böyle biline.

Bu ülke bizim, bu nesil bizim   bunlar bozulursa ülke düşer.

Ülke düşerse  insanlık düşer…