20 Nisan 2020 Pazartesi Saat: 09:51
Malum her yer kapalı; kahveler, meyhaneler, çay ocakları, camiler...
Koronadan korunmak için evde kalmak “güvenli” alan olarak ifade ediliyor. Virüse karşı önlem almalıyız. Ancak kolay değil aslında, bütün gün sokakta olan, sabahın köründe evden kendisini dışarı atıp gezmeye alışmış insanlara, bugünler çok zor geliyor.
Hele dışarı çıkmak yasaksa, kırıp dizini evde oturacakta ne yapacak? Çoluğa çocuğa, evdeki hanıma saracak doğal olarak.
Eğer sizin evde böyle bir durum varsa telaş etmenize gerek yok. Öyle kara kara düşünüp hayatı zehir etmeyin kendinize.
Millet birbirini yiyor.
Gözünün üzerinde neden kaşın var. Bahane hazır.
Yetkililere ulaşan bir kadın, yaşadığı şiddetin bahanesini açıklamış. “Sabah kuşlara ekmek kırıntısı attım.” Ekmek kırıntısı… “Ben aslında her sabah kuşlara ekmek kırıntısı atarım… Şimdi evde ya kaç gündür, ne yapsam batıyor adama…
Dünya genelinde koronavirüs salgını nedeniyle aile içi şiddet hızla artıyor. Yapılan araştırmalara göre koronavirüsün ilk ortaya çıktığı dünyanın en kalabalık ülkesi Çin’de aile içi şiddet vakalarında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 200, Brezilya’da ise yaklaşık yüzde 50 oranında artış meydana geldiği ifade ediliyor.
Koronavirüsü nedeniyle, dünyanın en rahat ülkelerinden birisi olan İsviçre’de bile insanlar evlerine kapanırken, aile içi şiddet artmış durumda. İsviçre’de sığınma evleri ise kapasitesinden fazla doluluğa sahip ve yeni taleplere yetersiz.
Uzun süre evde kalmanın bireylerin ruh sağlığı üzerinde depresyon, stres ve öfke gibi ağır etkileri bulunuyor.
Bu ruhsal etkiler fiziksel, cinsel, psikolojik şiddet içeren tutum ve davranışlarında tetikleyici olabiliyor. Virüsten korunmak üzere evlerinde kalan kadınlar, tabiri caizse zıvanadan çıkmış eşleriyle aynı evde yaşamaya devam etmek durumunda kalıyor.
Hanımlar, beyler dikkat.
Bugünler geçer, sel gider kum kalır. Yüz yüze bakacaksınız sonra.
Ağzınızdan çıkan sözlere dikkat.
Telafisi olmayan söz ve hareketlerden uzak durun.
Sakin olun…
Saygı…
Sevgi…
Ve en önemlisi tahammül ve hoşgörü…