Mehmet Topkaraoğlu

PSİKOLOGA GİDİYORUM VE DELİ DEĞİLİM

27 Ekim 2019 Pazar Saat: 09:05

Bundan yaklaşık 4 gün önce Ordu’da yayın yapan Kanalordu tv de usta gazeteci Şafak Deliçakar’ın hazırlayıp sunduğu Haber Kuşağı program konuğu olan Psikolog Nagehan Akarsu’yu sorulan sorular üzerine pür dikkat dinleme şansını yakaladım.

İlimizde ve ülke genelinde maalesef psikolog destek almak veya psikoloğa gitmek eskiden neredeyse tam bir ayıp veya deli muamelesi görürdü insanlar. Yani bir nevi insan sınıfından çıkarılmış olunuyorlardı. Çocukluğumdan ve gençlik yıllarımdan da çok iyi bilirim bu durumu. 

Bu travmalara maruz kalan çevremde ki bazı insanlar geldi aklıma. İçlerinde hala yaşayanda var, ölende. Allah’ın rahmetine erenlere de Allah rahmetini esirgemesin. Hala yaşayanlara da sağlıklı uzun ömürler versin.

Psikolog Akarsu, insanların psikoloğa gitmemelerinin nedenlerini, bilinçli giden insanlarında olduğunu, psikoloji biliminin insan üzerinde ki önemi ve psikologların bir deli doktoru olmadığına dikkat çekerek, toplumun bu kabuktan bir an önce sıyrılması gerektiğini söyledi.

Akarsu, ayrıca gençlere de psikolog olmanın koşullarını ve psikoloji biliminin faydalarını anlatarak önemli bir meslek dalı olduğunu ve bu dalı düşünen gençlere de tavsiyelerde bulunarak başarının yollarını anlattı. 

Günümüz artık ilim, bilim, milenyum çağı derken “Psikologa gidiyorum ve deli değilim” demenin ayrıcalığını kendimize özgüven olarak belleğimizin altına yerleştirmemiz gerekiyor.  Ayrıca deli etiketi, ruhsal sorunlar yaşayan insanlar söz konusu olduğunda asla kullanılmamalıdır. 

Psikologa gidiyorum çünkü düşüncelerimi düzenlemem, duygularımı yönetmem ve nasıl daha iyi yaşayacağımı öğrenmem gerek. Gidiyorum çünkü kendimi iyi hissetmemi sağlıyor bu, çünkü ihtiyacım olan kaynakları bulmama yardım ediyor ve böylece hayatla yüzleşip mutluluğu arayabiliyorum diyebilmektir aslolan.

Ayaklarınıza çarpan ve yolunuzu tıkayan taşların sesini biliyormusunuz. Hayatın anlamını bulamamak ne kadar canınızı yakıyor biliyorum. Her şey ters gidecek diye düşündüğünüzde ve tekrar hayata açılacak bir çıkış bulamadığınızda hislerinizi kelimelere dökememek nedir biliyorum.

Terapiye giden herhangi bir kişi tarafından söylenmiş olabilir bu sözler. Kişinin terapiye gitme nedeni ne olursa olsun bunun yanlış bir tarafı yok. Tam tersine o adımı atıp en gizli düğümlerinizi çözmesi için uzman birinden yardım istemek büyük cesaret değil midir? 

Terapiye gitmek negatif bir şekilde algılanıyor. Aslında bunu yaparsanız sanki toplum sizi parmakla gösteriyor gibi hissediyorsunuz. Ne var ki pek çok uzmanın söyleyeceği gibi bir jinekologa gitmek için rahim kanseri olmanız gerekmez. Peki öyleyse neden herkes kendini kötü hissettiğinde (mesela; endişeli, stresli ya da köşeye sıkışmış hissettiğinde) psikologa gitmiyor?

Mesele şu ki psikolojik problemlere yeterince dikkat etmiyoruz. Duygusal zorluklar bizim için ikincil önemde gibi gözüküyor ve bu yüzden daha derin bir şekilde bakmıyoruz bu sorunlara. Dahası, bunu yapmak bir zayıflıkmış gibi davranıyoruz.

Terapi ile başardıklarınız sıradan dinlemenin çok ötesindedir. Samimi bir sohbetten ötesidir. Psikologların kullandığı bilgi ve teknikler, bilimsel araştırmaya dayalıdır ve bu da terapi sürecini geçerli kılar. İşte psikolojinin değeri budur: cevap arayışını profesyonel bir şekilde desteklemek; soruların yaratılması; duyguların, düşüncelerin, özelliklerin, kaynakların ve negatif şablonların bilgisi. İşte bu yüzden onu izleme cesaretini gösterenler için güzel bir yoldur bu.