17 Ağustos 2019 Cumartesi Saat: 10:39
Üste tırnak içerisinde duyduğum bu sözler dün tüylerimi diken diken etti. Söyleyende bende haksız değildik. Ve Ordu’ya sahiplenme hissiyatının yeniden hasıl olduğunu duymak umutlarımı kabarttı, ileriye yönelik endişelerimi biraz daha beklemeye almama neden oldu.
Çok uzun yıllar oldu hem de çok uzun. Ordu’lu bir bürokratın, bir bakanın, bir vekilin, bir valinin, bir şehremininin ağzından duymayalı, “Bu şehrin hamisi benim” diyeni daha düne kadar çıkmadı. Şaşkınlığım ve ürpertimde zaten bu yüzden oldu.
Dün bu sözü Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Mehmet Hilmi Güler, “Bu şehrin abisi benim” bundan böyle Ordu’da benden habersiz hiçbir şey olmayacak, olmamalı diyerek yumruğunu masaya vurdu. Sahiplenmek çok erdemli bir harekettir. Bu yönüyle ‘Erdem’ kelimesinin anlamına da önemle dikkat çeken Başkan Güler’i, bu erdemliliğinden ötürü de bana da tebrik etmek düştü.
Başkan Güler, Ordu Büyükşehir Belediyesinde göreve geldiği günden bugüne kadar yapılan çalışmalar hakkında basın mensuplarına bilgiler verdikten sonra genel izlenimlerimde dikkat ettiğim tek şey şu oldu ki, bunda da Başkan Güler’e hak verdim. Bu şehri hep birlikte yöneteceğiz. Ortak akılla birbirimizi sorgulayarak yöneteceğiz diyerek verdiği mesajda çok önemli detaylar vardı aslında. Bu detayları peyder pey yazacağım.
Şehrin abisinden bir önemli mesajda dünkü meclis toplantısında, Ordu’da goruk zihniyetleri, artçıları, ayrıştırıcıları patoza verip fındıktan goruk ayırtlar gibi ayırtlayacağım. Ordu’da geçmiş dönemlerde kim bu şehre zarar vermiş, kemdi adına ve yandaşları adına kendi hesaplarına çalışmışlarsa da bunun hesabını da mutlaka soracağım demesi sanırım bu günlerde birilerinin canını fena sıkacak.
Şimdi itirazı olan varsa, gücü yeten varsa, işte meydan, işte hodri meydan. Başkan Güler, çok net yumruğunu masaya vurarak, “BU ŞEHRİN ABİSİ BENİM. BU ŞEHİRDE BENDEN HABERSİZ HİÇBİR ŞEY OLMAYACAK” dedi. Anlamayan var mı? Evet beyler artık bu şehrin de bir abisi, bir hamisi var. Bize de düşen abimize sahip çıkmak değil mi? Ne duruyoruz o zaman…