27 Ağustos 2017 Pazar Saat: 12:59
1950'li yılların sonları...Dünya büyük bir değişim içerisinde, Rusya uzaya ilk uyduyu göndermiş ve uzay yarışlarını başlatmıştır. Cumhuriyetimizin 36. yaşında Türkiye Cumhuriyeti'nin yetiştirdiği ikinci nesil bir grup lise öğrencisi bu gelişme sonrası heyecanlanarak uzun zamandır akıllarında olan çılgın bir projeye imza atarak lise bünyesinde bir füze kulübü kurarlar...Bandırma Füze Kulübü.
Kısa bir süre sonra kulüp Bandırma Havacılık ve Uzay Araştırma Derneği adında bir tüzel kimliğe kavuşarak resmen liseden bağımsız bir dernek hâlini aldı. Gençlerle çok dalga geçtiler, şevklerini kırdılar çok ama onlar yılmadı çalıştı. Üye sayıları her geçen gün artıyordu, üniversitelerden hatta akademisyenlerden bile üyeleri oldu ama bir isim vardı ki, bu kulübün füze yapabilmesi için gerekli cesarete, vizyona ve teknik bilgiye sahipti...Kirkor Divarcı....Divarcı İTÜ'de öğretim görevlisiydi ve çalışmalara İstanbul'dan destek veriyordu, evlenmek için nişanlısıyla birlikte biriktirdiği tüm parayı kulübe verdi.
Kısa bir süre sonra 10 Ekim 1959'da ilk füzelerini yaptılar...Füze sadece 40 m. yükselip suya düştü, üzülmüşlerdi ama tekrar denediler...İkinci deneme de başarısız oldu, etrafındakiler gülmeye, alay etmeye başlamışlardı, çalışmalara devam ettiler 1960 yılının Şubat ayında yaptıkları 3. füze denemesinde füzeyi tam 750 m. yüksekliğe çıkartmayı başardılar...Bu deneme ülke sınırları aşarak Amerika, Hollanda ve İtalya medyasında da kendine yer buldu...Füzeci gençler artık yaptıkları işin ülke sınırlarını aşmış olmasının verdiği özgüvenle hareket etmekteydi. Bu dönemde derneğin adı Bandırma Havacılık ve Astronomi Roket Kulübü olarak değiştirilir.
Tekrar büyük şanssızlıklar yaşayan gençler bir süre yine başarısız denemeler yaptı. Bu onları biraz üzmüş, heveslerini biraz baltalamıştı ama onların kitabında yılmak yoktu. Derken 1961 yılında yapılan denemelerde füzelerini önce 135 m. sonrasında da 300 m. yüksekliğe fırlatıp buradan paraşütle indirmeyi başardılar. Füzecilerin güvenleri geri gelmişti, çalışmalara hız verdiler.
24 mayıs 1962'de derneğin Ankara şubesi açıldı, artık Türk Siahlı Kuvvetleri de füzecilerin çalışmaları yakından izlenmeye başlamıştı. Aynı dönemde Kirkor Divarcı'nın tasarladığı Marmara-1 füzesi İTÜ tarafından onaylanmıştı, Türk Siahlı Kuvvetleri de büyük destek verince Marmara-1 füzesi cumhuriyetin 39. yılında 30 Ağustos 1962 yılında fırlatıldı...Herkesin gözü bu fırlatmadaydı, ilk Türk füzesi, üzerinde Türk Bayrağı, 133 cm boyu 1,5 kg ağırlığıyla gökyüzündeydi...Gençlerin gözleri doluydu, füzeyle birlikte mutlulukları da arşa yükselmişti, göğüsleri gururla kabarıyordu.
Marmara-1 fırlatıldıktan sonra yükseldi, yükseldi, yükseldi...
Ancak 800 m. de füzenin ikinci kısmı ateş aldı ve havada infilak etti. 200 m. uzağa düşen füze parçaları 5 dönümlük bir arazinin yanmasına sebep oldu. Sonuçta Marmara-1 ilk gerçek füzemiz olarak tarihe geçti.
Alay etmeler, eleştiriler, her türlü heves kırıcı yorumlar ayyuka çıkmıştı, ancak tüm bu olanlar gençleri üzse de pes ettirmedi. Divarcı ve arkadaşları durmadan füze gönderiyor ve her denemede daha da başarılı oluyordu. Marmara-1'i Marmara-2 izledi Marmara-2 denemesinde o ana kadarki hız rekoru kırıldı, füze o kadar hızlı kalkmıştı ki atış sahasının yakınlarına kurulan rasat kuleleri füzeyi takip edememişti. Onları da Hürriyet-1 ve Hürriyet-2 takip etti, zaman geçtikçe çok daha büyük başarılar elde ediliyordu ve gelişmeler harikaydı...
Hikayenin burasında araya görünmez bir el giriyor!!! Devrim Arabalarının başına gelen her neyse Marmara-1'in başına da aynısı geliyor...
Bazı kişiler "tamamdır beyler, buraya kadar, bitti artık, hadi dağılın" diyor adeta ve manidar bir şekilde Kirkor Divarcı'nın evinde çıkan yangınla tüm projeler kül oluyor, deneme alanları kapatılıyor ve çalışmalar birden bire sonlandırılıyor.!!! Bu olaydan sonra kimse olayların üzerine gitmedi, hatta bahsetmez oldu. Konuyla ilgili bir araştırmanın olup olmadığı, olduysa polis araştırmalarının sonuçları bile açıklanmadı, olay o günden bu güne kadar tamamen faili meçhul adi bir yangın olarak kaldı...
Kirkor Divarcı olaydan çok etkilendi ve emeklerinin boşa gitmesi üzerine füze çalışmalarına bir daha başlamamak üzere son verdi.
Peki tüm bu emeği ve başarıyı bıçak gibi kesen şu gizli el olmasaydı bugün uzayla ilişkilerimiz nasıl olurdu, hiç düşündünüz mü?