19 Ağustos 2017 Cumartesi Saat: 10:55
Yaşamının en güzel yerinde buldu onu hastalık...
Bir fakültenin hastanesinde teşhis koyduklarında, hiçbir şeyden habersizdi...
Annesinin ve babasının gözlerindeki değişik bakışları anlamaya çalışıyordu sadece...
Bir şeyler fazla, bir şeyler eksikti onun için...
Annesinin onu koklarken “Yavrum, canım” deyişleri de farklılaşmıştı...
Babası ise çok daha sevecen ve ilgili yaklaşıyor, en az annesi kadar kokluyor, öpüyordu...
Her koklamanın ardından annesinin gözlerinden süzülen yaşlara, babasının dudaklarının titremesine bir türlü anlam veremiyordu.
Gel zaman git zaman, kendisini kavrayan acımasız hastalığın ne olduğunu anlayabildi...
Her gece yatağına yattığında annesinin ezberlettiği “Yattım Allah kaldır beni, nur gölüne daldır beni, gece gündüz duacıyım ailemle kaldır beni” tekerlemesini söylerken gözyaşları yastığı ıslatıyordu...
Fazla geçmedi... Daldığı uykulardan bir sabah uyanamadı...
Küçük beden, kirlenmeden toprağa kavuştu...
Bebekler, çocuklar , yaşanacak o kadar günler varken huzura kavuştular...
Allah’ın adaletinden şüphemiz yok...
Ama yanmaz mı yürekler böyle sabilere, ölmesi gereken onca dinozorlar varken!
( Bir Gazetecinin Aykırı Dünyası adlı kitabımdan )