SAVAŞANLAR VE SEVİŞENLER

Mehmet Ziya Odabaş2017-04-06 10:20:22

Sevgili dostlar,

 Yaklaşık iki aydır aranızdan ayrıydım. Trabzon, Ankara, Manisa ve bir iki kent de daha özel işlerim sebebiyle bulundum. Bu zaman zarfında ülkemizde gergin bir ortamın olduğunu, yurttaşlarımın sıkıntılı oldugunu gözlemledim. Şahit olduğum bir kaç olaydan sizlere bahsetmek isterim. 

Son hafta içerisinde sizlerin de bildiğiniz üzere şehit haberleri gelmeye devam etti, yüreklerimiz yandı, anaların haykırışları, ağıtları hiç dinmedi. Babaların gözyaşları sel oldu ama içlerine aktı. Bebeler babasız, sevgililer yavuklusuz kaldı. 

İşte o kara haberler Türkiyemizi sarsarken tam da Ankara, Kızılay 15 Temmuz Milli İrade Meydanındaydım. O göçmen dediğimiz ve hepsine Suriyeli ismi taktığımız Suriyeliler, Iraklılar, Afkanlar ve diğerlerini gezinirlerken gördüm. Yanlarında çocukları, ellerinde akıllı telefonları, erkeği bayanı gülüşe gülüşe ve kırıta kırıta geziniyorlardı. Eşim İnci hanım da yanımda oldugu halde ellerimi yüce Allah ıma açtım;  Allahım, yeter artık, dursun bu kan, bizi sınadığın yetmedimi yarabbim, askerimi, polisimi, güvenlik güçlerimizi sen koru yarabbi diye yakardım.  Ama yanımdan gelip geçen o göçmen erkeklere de sert dolu gözlerle, hışımla baktım. Benim memleketimde T.C kimliğimi paylaşan ama kendi bayraklarını taşıyan, kendi dillerini konuşan bu insanlardan bir kez daha nefret ettim.

 Benim genç delikanlılarım, yeni evli çocuklarım, Irak sınırında, Suriye içerisinde tertemiz alınlarıyla vurulup yerde yatarken, bu deyyusların ülkemizde işi nedir diye yakardım. Kapımız aç olanlara, kimsesiz olanlara açıktır. Biz Türkler, duygusal insanlarız. Yardım etmeyi severiz. Ama bu kadarına da pes diyorum.

3 Nisan günü ucağa binmek üzere Ankara Esenboga Havalimanına gittiğimde değerli bir genç kardeşimle karşılaştım. Bu genç ile birlikte Orduspor da çalışmıstım. Bu delikanlı Ordusporun ve milli takımımızın bisiklet sporcusuydu. Artık milli de olsan amatör sporlar karın doyurmuyordu. Bu genç arkadaşım ve meslektaşım uzman erbaş olarak TSK ya katılmıştı. Kendisiyle havaalanında karşılaştığımda her iki elinin baş parmakları hariç, diğer parmaklarını oynatamıyordu. 

Ne oldu sana kardeşim, dediğimde; 

Abi, ben uzman erbaş olarak TSK ya katıldım, içinde bulunduğum helikopteri Irak sınırında vurdular, helikopter düştü, şehitlerimiz ve yaralılarımız vardı, ben baygın olarak kaldığım yerde (-39 derece de) dondum ve bu hale geldim, dedi.

O anda, benim bu yaşlı gözlerim dolmaya başladı. Genç arkadaşıma hissettirmek istemiyordum ama yüreğim alev alev yanıyordu. Babası Erdoğan beyi düşündüm, anacığını düşündüm ve bu kardeşimin ekmek davası için gittiği o bölgeleri düşündüm. 

4 Nisan günü eski fidangörde yürüyüş yaparken 55 yaşlarında tonton görünümlü bir hemşerimiz, yanındaki arkadaşına "bu ülkede vatan haini kolay kolay çıkmaz" dedi. 

Bu sözler çok hoşuma gitti. Gerçekten biz Türkler hainlik nedir bilmeyiz, şerefsizlik nedir bilmeyiz, namussuzluk nedir bilmeyiz ama damarlarında yüzde yüz Türk kanı taşıyorsa bilmeyiz. Kırmaların ne bok yiyeceğini de kestiremem. 

Derken burger king in önünden geçiyordum. 19 yaşlarınnda gencecik bir kadın, kucağında ben diyim bir buçuk aylık siz deyin üç aylık bebek vardı. Bebeğiyle beraber bu göçmen kadın duygu sömürüsü yapıyor, dileniyordu. (Allah kimseyi düşürmesin). 

Savaşan biz Türkler, sevişen kendi topraklarımızda göçmenler. Ne ala bir ülke olmuşuz be. Bizi bu hale getirenlere ne demeli bilmiyorum. Ömrünün baharında olan üç genç askerimiz bombanın patlaması sebebiyle şehit olduğunu aynı saat içerisinde öğrendim. Bir yanda ölenler, bir yanda sevişenler Bu kader mi, bu yazgı mı bilmiyorum. Artık düşünecek takatım  da kalmadı. 

Benim ülkemde benim örf,adet ve geleneklerimde hiç bir Türk, karısına ve çocuğuna dilencilik yaptırarak evini geçindirmez. Bileğinin hakkıyla kazanır, sılasında iş bulamazsa yadellere giderler. Dün 70 li yıllarda Almanya, Belçika, Fransa ya , bugün ise kuzey Irak ve Rusya ya ekmeğinin peşinde koşanlarız biz. 

Eşine doyamayan, yavuklusuna doyamayan kahramanlarımız birer birer şehit olup peygamber efendimizin makamına çıkarken, geride uğruna savaştıkları bu uvertürleri görseler ne düşünürlerdi acaba. 

Değerli okurlar,  5 milyon göçmen yetmedi  şimdi de İran üzerinden Afganlı 3 Milyon göçmen hareketlenmesi varmış. Ben kimliğimi paylaşmak istemiyorum. Ülkemde uzunca misafir kalcak göçmenleri de istemiyorum. Erkek geçinen ortadoğulu insanların gündüzleri saklanıp geceleri cafelerde, meydanlarda yaşamalarını da esef ve üzüntüyle karşılıyorum.   

 

Anasayfa