Türk basınına uygulanan SANSÜR, daha o günlerde Osmanlı topraklarında muhalif bir yayın kuruluşu olmamasına rağmen 1857 yılında Matbuat Nizamnamesiyle ilk sansür uygulanmaya başlamıştır.
Halkın haber alma özgürlüğüne getirilin yasakların üzerinden tamı tamına 160 yıl geçmiş olmasına rağmen Sansür 1857 yılında yasayla uygulanmış şimdilerde gözünün üzerinde kaşın var mantığıyla kişiye özel keyfi uygulanması gündemimizden hiç çıkmamaktadır.
Basın toplumumuzun her kesiminin sesini duyurmak, kendini ifade etmek için müracaat ettiği en önemli enstrümandır. Halkımızın haber almak için her sabah işine gitmeden, kahvaltısını yapmadan çabucak ulaşmak istediği hayatımızın en önemli vasıtasıdır.
Ancak, hepimiz için bu kadar çok önemli olan vasıta hangi zorluklar içersinde evlerimize, işyerlerimize girmektedir, bilmeyiz, bilemeyiz. Sabahın erken saatlerinden itibaren elimizde fotoğraf makineleri, kameralar sizler uyurken bizler yollardayız kimi zaman hiç kimsenin ayağını bile basmadığı yerlerde, kimi zaman kalabalıklarda, dağlarda, derelerde, velhasıl her yerdeyiz.
Tek bir amaçla halkımızın haber alma özgürlüğünü en iyi, en doğru şekilde yerine getirmek için. Kolay gelir kimine, kolay gelir bazılarına, hiç sorulmaz ne haldeyiz, hiç sorulmaz gazetenin kağıdı, boyası, tv lerin uydu kiraları, zaten hiç kimseye de belli etmeyiz ne halde olduğumuzu.
Bizim için önemli olan mesele milletimizin haber alma özgürlüğünü en iyi şekilde yerine getirmek. Birileri için haberleri halka ulaşsın yeterli, ha haberlerini yapmaz isek o Dakka tu kakayız, elindeki her türlü imkanla diz çöktürmek için, bilmez, düşünmez halkın haber alma özgürlüğüne ket vuruyorum, ne yapıyorum böyle diye düşünmez. Çünkü asıl olan millet değil kendisidir. Verir talimatı olur, evine ekmek götüren varmı? taksiti olan var mı? yapılan yatırım var mı? diye düşünmez.
Bir gün olsun hayatında bir insana ekmek vermiş midir? sigorta ödemiş midir? Ödememiştir. Tabiî ki zorluğu bilse, ekmeğin ne demek olduğunu bilse küçük şeyleri büyütüp basına SANSÜR ü aklından geçirir mi ki? Özgürlüğe zincir, ekmeğe uzanan el bizdeki sözü bitirir…