ACININ ORTAK DİLİ..

Berkant DOĞAN2017-02-25 09:45:10

İki olay !.

İki çocuk !.
Tümüyle gerçek !.. Kurgusuz..!..
İki bakan ...
İki telefon numarası..
Acı ortak !.. Ölüm !..
Gidenler : şehit babaları ..
Kalanlar: Yetim çocuklar
Birincide yan yana oniki tabut !..
İkincide : Yan yana bile getirilemeyen tam 301 tabut !..
Hafızalarınızı yoklarsanız bulursunuz birincisini... Hani o terör örgütünün işlediği bir cinayet... Yanyana dizilen 12 tabut vardıya.. Hani şehitin 8 yaşlarındaki oğluna bir bakan kartını vermiştiya.."Ne zaman baban düşerse aklına beni ara... Baban benim bundan sonra.."demişti ya. Birincisi işte o..
İkincisi henüz taze... taptaze..
Resmi rakamlara göre 301 maden emekçisine mezar olan o soma faciası var ya..
Hani radyasyonlu bakan; bir köye taziyeye gitmişti 5 gün sonraya..
Kınık ilçesi köseler köyü..
Hani; şehitin 8 yaşındaki kızına telefon numarasını verip" ne zaman baban aklına düşerse , beni ara... Baban benim bundan sonra.." demişti ya.. İkincisi işte o...
Ne kadarda benzeşiyor değilmi ?..
Ne kadar da belli , kader diye başlayan takdiri ilahi diye biten senaryonun tek elden çıktığı..
Ne kadar da benzeşim içinde kahrolası ölümün geride bıraktıklarının çocuk yaşta belleklerine kazıdığı acı..
Acı ortak ise... Acının dilide ortak !...

Çocuk yaşta belleklere kazınmış acıların tesellisi, kader ve takdiri ilahi mazeretleri ile kirli siyasetin insafına terk edilmişse..
Ve gerçekten takdiri ilahi onları babasızlığa mahkum etmişse..
Niye gereksinki Şam babası...
Zira; sanırmısınız ki tutar; Şam babası; gerçek babaların , evlatları için tuttuğu yası !. ?..
Babasız kalmışlarsa ; bırakın , Şam babasızda kalsınlar..
"Aslolan" şambabası olmak değil, babasız bırakmamaktı...

Çocuk, sekiz yaşlarında...
Mezarlıkta...
Belliki; dolaşmışlığı çok buralarda..
Tanışı mezarlıkta gördüklerinin.. Acı ortak olunca..
Farklı bir gün. Bugün..
Şaşırdı önce;
Mezarlıkta ; Bakan amcayı görünce...
Çocuk bu; ne bilsin , atlamak geldi içinden kucağına..
Önce ; 
Sokuldu yanına..
Usulca.. 
Haykırır gibi fısıldadı bakanın kulağına ...
"Ben "dedi.. "babamı hiç görmedim"..
Okşamadı saçlarımı, koklamadı beni, kucaklamadı; doyunca..
Tutmadı hiç elimi
Bende tutmadım hiç onun elini...
Sekiz sene önce şehit olmuş..
Ben annemin karnındayken; babam nöbetçi kulübesinde vurulmuş !..
Suçlandı bakan !... Utandı...
Yere baktı..
Ürktü görüntüsünden ...
Yer yarılsa , yedi kat yere batacaktı..
Kızardı , yandı ; ekşidi suratı..
Bulsaydı fırsatını , tören- mören demeyip bırakıp kaçacaktı...

Nasıl özür diler ki bir bakan sekiz yaşında ki bir çocuktan..
Yer sağır, gök dilsiz kesildi..
Lahavle çeker gibi , kurtulmak için sıkıştığı durumdan;
sabır ve metanet diledi kendine, dualar etti. bir hızır göndersin diye tanrıdan..
Bir filim gibi aktı gözlerinin önünden çocukluğu
Çınladı kulağında o ses, eski türk flimlerinen defalarca duyduğu;
"Size baba diyebilirmiyim"..
Küçücük bir tornistanla kurtarıldı durum;
"Baban benim bundan sonra yavrum"..
duygulandı.. elini cebine attı, kartını uzattı..
Ne aman düşerse baban aklına 
Unutma ;
Baban benim bundan sonra.. Beni ara..

Bir kaç gün sonra ..
12 tabut gördü çocuk; al bayraklara sarılı !..
Sıra sıra..
Ve tabutların arkasından koşan çocuklar gördü..
Bitkin ve ağlamaklı..
Birinin elinde bir yeşil yaprak ; albayraklı tabuta yetişmeye çalışmakta koşarak..
Betül'müş adı..
Daha öncekilerde Ayşe'ydi, Zeynep'ti, Zeliş'ti, Elif'ti..
Yoktu ki Betül'den hiç birinin farkı..
Baktı baktı..
Önde o albayraklı tabut olmasaydı; ve birde Betül koşarken ağlamasaydı
O yeşil yaprakla Betül'ü bayrama koşuyor sanacaktı..

Yine oradaydı.
Bakan !..
Hemde ön saftaydı..
Bir resim çizdi zihninde çocuk
Ögesi ; Bayrak... kalabalık... tabut..
Yerlerine yerleştirdi.. "evimizdeki resmin aynısı " dedi..

Düşündü çocuk ;
Farkı yok bugünün dünden..
Kim beslenir bunca kinden, nefretten... Kim tutar çanağı... Ölüme..
Bir resme baktı, birde bakana..
Yakınında olsa , haykıracaktı..
Bir tek baba yetermi bunca yetime..
Bakanın verdiği kartı çıkarttı..
Öfkeyle yırttı.
Attı...
Aslolan "şambabası "olmak değil, babasız bırakmamaktı..

 

Anasayfa