Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Anadolu’nun her tarafını işgal eden yunan ordusunun, kahramanca mücadele eden Türk ordusunun karşısında savaşacak gücü kalmayan yunan birliğine karşı; Gazi Mustafa Kemal Atatürk Atatürk tarafından Türk Ordusuna söylenen o meşhur sözü hepimiz çok iyi bilmekteyiz “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” “ya istiklal ya ölüm” emrini verdi ve yunan kuvvetlerini denize döktü. Şimdi bu gelişmeleri sırasıyla tarihin tozlu sahnesinden sizlere arz etmek istiyorum.
Birinci Dünya Savaşından yenik çıkan Osmanlı İmparatorluğu 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesini imzalamak zorunda kalmıştı.1881 yılında Duyun-u Umumiye İdaresi ile ekonomik bağımsızlığını kaybetmiş olan imparatorluk, Birinci Dünya Savaşı ve 30 Ekim 1918’da imzalanan Mondros Mütarekesi ile siyasi bağımsızlığını da yitirmiş oldu. Mütarekenin 7. maddesi, itilaf devletlerinin güvenliklerini tehlikede gördükleri stratejik yerleri işgal etmelerine izin veriyordu ve yunan orduları Anadolu topraklarını fiilen işgal etmeye başladı.
15 Mayıs 1919’da Yunan kuvvetlerinin İzmir bölgesine yaptıkları çıkarma Milli Mücadelenin fitilini ateşledi.
Anadolu’nun dört bir köşesinde başlayan direniş hareketlerinden bir an önce düzenli ordulara geçilmesi söz konusu idi.
Hiç zaman kaybedilmeden Milli sırasıyla;Mücadele’nin planlanması ve örgütlenmesi için Erzurum ve Sivas Kongreleri düzenlendi ve ulusal bağımsızlık vurgusu yapılarak Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini oluşturan ilk kuruluş belgesi olan Amasya Genelgesi, 23 Nisan 1920’de yapıldı.
Bu genelgede Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurulması ve Doğu, Güney ve Batı cephelerinde yaşanan savaşların her biri bir milletin maddi ve manevi bütün varlığıyla büyük Taarruz’a giden yol başlatılmış oldu.
İlk olaraktan Batı Cephesinde savaşların üç aşaması olduğu söylenebilir. I. İnönü (9-11 Ocak 1921), II. İnönü (28 Mart - 4 Nisan 1921) ve Dumlupınar (13-15 Nisan 1921) Muharebelerinin yapıldığı birinci aşamada hedef, işgal kuvvetlerini lojistik kaynaklarından uzaklaştırarak yıpratmaktı.
Ve de öyle oldu “Stratejik savunma” olarak tanımlanan ve Sakarya Meydan Muharebesinin yapıldığı ikinci aşamada ise Türk ordusu 23 Ağustos - 13 Eylül 1921 tarihleri arasında yaklaşık 100 kilometrelik bir cephede Yunan ordusu ile savaş mücadelesi yapılarak çok önemli bir zafer kazanılmış oldu.
Bu mücadelenin sonucunda İnisiyatifin Türk ordusuna geçmesi açısından büyük önem taşıyan Sakarya zaferinin ardından, ordunun savunma düzeninden taarruz düzenine geçmesi için hazırlıklara başlatıldı.
Askeri hazırlıkların yanı sıra siyasi anlamda stratejik çalışmalar yapıldı ve Misak-Millîyi dünyaya açıklamak ve kabul ettirmek için çok sayıda adım atıldı. 1922 yılının Haziran ayında, taarruz için hareket kararı alındı.
Zafere Yürüyüş ve Büyük Taarruz
25 Ağustos 1922 günü tüm koşullar Türk ordusunun 1.Ordu ile Afyon’un güneybatısından taarruz başlatması için son derece uygundu. 24 Ağustos’ta başkomutanlık karargâhı Afyon’un Şuhut kasabasına taşındı. Kasabada bulunan Hacı Veli Konağı ordunun karargâhı olarak kullanıldı. Mustafa Kemal Paşa taarruz için son hazırlıklarını buradan yürüttü. 25 Ağustos’ta ise Kocatepe’ye doğru yaklaşık 14 kilometre sürecek olan yürüyüş başlatılarak çakırözü köyünde kısa bir molanın ardından tekrar yola çıktılar ve hava ağarmadan taarruzun yönetileceği Kocatepe’ye vardıldı.
Taarruz emri 26 Ağustos 1922 Cumartesi sabaha karşı verildi. İlk gün Büyük Kaleciktepe'den Çiğiltepe'ye kadar 15 kilometrelik bir bölge ele geçirildi. 27 Ağustos sabahı yine tüm cephelerden saldırıya geçildi ve 1.Ordu, Afyonkarahisar’ı geri almayı başardı ve akabinde karargâh buraya taşındı.
28 ve 29 Ağustos günleri neredeyse bütün Yunan tümenleri etrafı tamamen çevrildi ve çekilme istikametleri ve ulaşım yolları kesildi.
30 Ağustos günü Mustafa Kemal Paşa'nın ateş hatları arasında, bizzat Zafertepe'den idare ettiği savaşta düşman ordusunun büyük kısmı dört taraftan etrafları sarıldı çok esirler alındı, ordunun bir bölümü tamamen yok edildiler.
Aynı günün akşamı Kütahya geri alındı.
İşte bu kahramanca savaşılan Başkomutanlık Meydan Muharebesinin sonunda, İzmir’e kadar Türk ordusunun karşısında savaşacak tek bir Yunan birliği kalmamıştı.
Sonrasında hepimizin çok iyi bildiği ve yazımın da başında belirttiğim gibi; O meşhur emir geldi: “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” “ ya istiklal ya ölüm.”emri idi ve Türk Ordusu bunu başardı Yunanları denize döktü.
Yunan birliklerinin tekrar toplanmasına izin vermemek için başlayan takip harekatı ile sırasıyla Uşak, Balıkesir, Aydın, Manisa ve son olarak 9 Eylül günü İzmir işgalden kurtarıldı. Büyük Taarruz hem askeri hem de siyasi açıdan Türk Kurtuluş Savaşı'nın en önemli dönüm noktalarından biriydi. Türk ordularının Yunan işgaline karşı kazandığı zafer, Türkiye'nin bağımsızlık ve egemenlik mücadelesini destekleyen temel taşlardan birini oluşturdu.
Bu zaferin ardından 11 Ekim 1922’de imzalanan Mudanya Ateşkes Anlaşması ile Doğu Trakya, silahlı çatışma olmadan Yunan askerinden temizlendi. 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Barış Antlaşması ile de bağımsızlığımızı tüm dünya kabul etti.
Zorlu koşullar altında yıllarca süren, maddi ve manevi bütün kaynakların sonuna kadar kullanıldığı topyekûn bir mücadele olan Kurtuluş Savaşı, Büyük Taarruz zaferi ve ardından gelen siyasi başarılarla bağımsız Türkiye Cumhuriyetine giden yolu açtı ve 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edilmiş oldu.
Bu mücadelenin sonucunda başta gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve onun silah arkadaşlarını saygı ve rahmetle anıyoruz, ruhları sad olsun.