Bencillik farklı biçimlerde karşımıza çıkar. Sadece mal-mülk tutkusu, dünya metaına bağlılık, lüks ve konfor arayışı şeklinde tezahür etmez. Kendi fikrini, eğilimini, tercihini dayatma tarzında da kendisini gösterir.
Başkalarının ne düşündüğünü, ne söylediğini umursamama; bildiğinden şaşmama; kendi görüşünü, tutumunu, fiilini tek doğru kabul etme ve başkalarını yargılarken bir hayli sert, tavizsiz kıstaslar kullanma tavrına karşın kendini yargılarken gayet sevecen, müsamahakâr davranma gibi tutum alışlar şeklinde de karşımıza çıkabilir.
Gerçekten de kendini beğenmişlik hastalığına yakalanmış insanların hiç durmadan başkalarını yargıladıklarını, söz konusu kendileri olduğu zaman kendi hatalarını, görmezlikten gelir kendi yapıp etmelerinden ötürü hesap vermeye yanaşmadıklarını görürsünüz.
Bu zaaflı yönelimden kurtulmanın yolu ancak güzel ahlak sahipleri ve adaletle hükmetmeyi kendilerine şiar edinenler kurtulabilirler.
Bencillik deyipte geçmeyelim! Bu illetinin pençesine düşmekten kurtulabilmek için başkalarını yargılamaktan önce insanın kendisini hesaba çekebilmesini, nefsiyle yüzleşememelidir.
Bencillik hastalığını kimse kendisine yakıştırmaz. Dışarıdan bakıldığında gayet net biçimde bencillik olarak değerlendirilen bir söz, eylem ya da tutum çoğu zaman sahibine haklı, lüzumlu, hatta dirayetli davranış olarak görünür. Oysa bencillik hastalığını teşhis edip tedaviye yönelmek mutlaka adil ve objektif olmayı gerektirir. Her durumda adil olmakla, yakınlarının, sevdiklerinin, hatta nefsinin aleyhine dahi olsa (ve lev ala enfusikum evil valideyni vel akrabin) adaletle hükmetmekle emrolunmuş (Nisa, 4/135) müminlere nefislerinin değil hakkın, hakikatin emrinde olmak yakışır.
Başkalarının hatalarını, kusurlarını tespit etmede alabildiğine keskin ve cüretkâr davranmalarına rağmen kendi zaafları, yanlışları söz konusu olduğunda gayet müsamahakâr, esnek bir tutum sergileyenler doğal olarak günahlarıyla yüzleşemez, dolayısıyla da kendilerini arındıramazlar.
Kibirli insanın özellikleri nelerdir? Bizde de bu hastalığın yansımaları mevcut mudur? Bunu tespit etmek çok zor sayılmaz. Kendimize bazı sorular sorarak bu tespiti yapabiliriz.
Mesela çevremizdeki bulunan yakın ve uzak dostlarımızın üstünün meziyetlerini ya da ortaya koydukları başarıları takdir
Etmekten çekiniyor muyuz?
Sohbet ortamlarında başkalarının konuşmalarını sık sık keserek sözü kendimize getiriyor muyuz?
Hatalı davranış ve yönelimlerden kendimizi arındırmaya yoluna gidiyor muyuz?
Bilhassa bir davayı temsil iddiasında olan, tebliğ ve davet çabası yürüten insanların bu hususta çok daha ciddi ve hassas olması gerekir.
insanlar nezdinde güvenilir olmaya, birde tebliğ ettiğini temsil ediyor olması gerekir. Yaşamımda bir tutarsızlık varsa, bu hal kişiyi zayıflatır, sözünü etkisiz kılar, insanlar nezdinde itibarını azaltır.
Rabbimiz bu hususta bizleri uyarılmaktadır.“i “Neden yapmayacağınız şeyi söylersiniz?” İnsan kendi nefsini mutlaka hesaba çekmelidir. Bencillik ve kibir zaafı kırıntılarının dahi üzerimizde kalmaması için çaba sarfetmeliyiz.
Bunun yolu sorgulamaktan eleştirilmekten ve tartışmaktan, kendimizle yüzleşmekten geçer. Kendimizle yüzleşebiliyorsak ne mutlu bizlere!
Bize değer veren insanlara biz de değer veriyor muyuz? Örneğin insanların sıkıntılarını gözetiyor, hastalandıklarında ziyaretlerine gidiyor, cenazelerine iştirak ediyor muyuz? Varlıklı, statü sahibi, tanınan-bilinen insanların davetine icabet ederken, orta halli, yoksul tanıdıklarımızın davetlerini geçiştiriyor muyuz? Çoluk çocuğumuzdan yakınlarımıza, çalışanlarımızdan arkadaşlarımıza kadar çevremizdeki insanlarla ilişkilerimizde merhamet ve hoşgörüyü mü esas alıyoruz yoksa sürekli açık arayan, hata bulan, eleştiren bir tutum mu sergiliyoruz?
Bencillik hastalığından ne kadar uzak olup olmadığımızı anlayabilmek için kendimize şunları sormak da faydalı olacaktır:
Hatalarımız, kusurlarımız, eksiklerimiz söylendiğinde tepkimiz ne oluyor? Sabır gösterip dile getirilen uyarılara kulak vermek mi hırçınlık gösterip savunmaya geçmek mi? İnsanlara faydalı olma hususunda elimizden geleni yapıyor muyuz yoksa sürekli başkalarının bize hizmet etmesini bekleyen bir tutum içinde miyiz?
Dostluklarınız kalıcı mı geçici mi?
Bunlar çok önemlidir.
Kıskançlık ise insanı kötülüğe, buğza, nefrete davet eder, haset duygularını tetikler. Müslüman bir kimse hasetten uzak durmak zorundadırlar. Resulullah (sav) efendimiz.“Bir kulun kalbinde iman ile haset bir arada olmaz.” (Nesai, ‘Cihad’) buyurarak müminleri haset duygusundan uzak durmaya çağırmıştır. Bu ruh hastalığının nasıl yakıcı sonuçları olabileceğini ise “Ateşin odunu yakıp bitirmesi gibi haset de iyilikleri mahveder.” (İbni Mace)
Bu zehirli bencillik hastalığından kurtulmak için sâlihlerle, muttakilerle bir ve beraber olmak gerekiyor.
Haset çok tehlikeli bir hastalıktır ateşin odunu yaktığı gibi Allah muhafaza imanıınızı yakıp kül eder
Rabbu’l-Âlemin içimizdeki benlik,kıskançlık ve haset duygularını gidersin, kardeşlik nimetiyle bizi onarsın!