Değerli kardeşlerim; İnsan ölünce, ona şöyle derler;Hani sen boylu boslu yakışıklı ve kuvvetli,dirayetli bir insandın, hani sen çok zengin ve itibarlı, mevki makama sahiptin hani senin katların yatların her şeyim vardı şimdi kime kaldı? Hani söz sahibi bir kişiydin ne şimdi oldu sana,neden konuşmuyorsun?
Hani sen ölmeyecektin peki sonuç ne oldu sesin soluğun çıkmıyor lütfen bizimle Konuşsana!
Konuşamaz çünkü her her dünyaya gelen canlı ölümlüdür.
Zaman saniye salise yerinden oynamaz. “Zamanları dolduğunda, ne bir saat geri, nede bir saat ileri alınır.(Araf 34)
Beyler ölüm var ölüm, hesaba çekileceksiniz.
Cenâb-ı Hak Kur’an-ı kerim müddessir süresi 40 ve 47. şu ayetlerine mealen şöyle buyurmaktadır:”Ey iman edenler, kendinizi ve ehlinizi (ailenizi, neslinizi, kardeşlerinizi, eliniz ve emriniz altındaki kimseleri cehennemdeki) ateşten koruyun ki, onun yakıtı insanlar ve (kömür cinsinden) taşlardır; (cehennemin) üzerinde (görevli olarak) oldukça sert, güçlü ve şiddetli melekler vardır. Allah kendilerine neyi emretmişse (kesinlikle yerine getirirler), O’na (asla) isyan etmezler ve emredildiklerine göre hareket ederler.(Takrim süresi 6)
40-41. Onlar cennetlerdedir; günahkârlar hakkında birbirlerine sorular sorarlar.
42. "Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir?" diye uzaktan sorarlar.
43. Onlar şöyle cevap verirler: "Biz namaz kılanlardan değildik;
44. Yoksulu doyurmuyorduk;
45. (Günaha) dalanlarla birlikte biz de dalıyorduk,
46. Ceza gününü de asılsız sayıyorduk,
47. Sonunda bize ölüm geldi çattı."
Muhterem kardeşlerim! Kelamların en güzeli Allah’ın kelamı kur’an-ı kerimdir,İşte O’da bizlerede bu ayetteki bahsi geçen bu konuları açık, seçik bir şekilde anlattı.
Bu âyetlerde iman veya inkâr konusunda yapılan tercihin sonuçları anlatıldı,Aslolan kişinin tercihidir,Burda kişinin tercihine göre cennetteki nimetlere kavuşacağı veya cehennemdeki azaba sürükleneceği bildirilmektedir.
Bahse konu olan 38. âyeti şu şekilde tarifi mümkündür.Her nefsin yaptıklarına karşılık rehin olarak gösterilmesi, sorumluluğun ferdî olduğunu, her insanın dünyadaki iman ve itaatine göre hesap gününde ödül veya ceza alacağını, geleceğinin buna bağlı olduğunu ifade eder. Kısacası insana ebedî kurtuluşu sağlayacak olan da onu ebedî felâkete götürecek olan da takındığı tavır ve benimsediği inancın doğruluğu veya yanlışlığı, amellerinin ilâhî iradeye uygun veya aykırı oluşudur. İnancı bâtıl, ameli bozuk olanı en yakınları bile kurtaramaz; nitekim Hz. Nûh oğlunu, Hz. İbrahim babasını kurtaramamıştır.Bu konuda şefaatçilerine yoktur zaten olamazda.
“Burada önemli olan üzerine durularak anlatılmak istenen namazla birlikte, Allah'a iman ve itaati; yoksulu doyurma, yaratılmışlara şefkat ve merhameti, imkânları olmayanlarla paylaşmayı; bâtıla dalanlardan uzak olma, daima hakka inanma hak ölçülerine göre yaşama, hakkı ve haklıyı destekleme, haksızın karşısında olmayı; ceza gününe inanma ise hayatının bütün anlarında, her türlü karar, tercih ve eylemlerini Allah'ın huzurunda sorguya çekilip bunların tek tek hesabını vereceğini bilerek yaşamayı ifade eder.
Namaz kılanlardan değildiler ve düşküne yedirmezdiler, fakire yemek vermez, karnını doyurma çaresini aramazdılar. Yani Allah'ın emrini tanımaz, kullarına acımazdılar. Ve dalanlarla beraber dalar dururdular, boş lakırdılar, boşuna işler, şunun bunun aleyhinde lehinde gereksiz sözlerle vakit öldüren, keyif ve zevkle ilgili boş şeylere dalan gafillerle beraber kendilerinden geçer, dalar giderdiler. Din gününe, (yani ceza gününe) yalan derler,İnanmayan, Namaz kılmamanın, fakirlere bakmamanın,Günahlara dalanlarla beraber dalıp gitmenin asıl sebebi de bu imansızlık,bu küfürdür.
İşte onlar kendilerine o yakin (yani ölüm) gelene kadar bu halde devam ettiler ancak ölüm gelince ceza gününün hak olduğunu iyice anladılar. İşte kendilerini cehenneme sokan suçlarını böyle haber verirler vermesinde iş işten geçmiş olur.Namaz, dînin direğidir.Eğer İslam'ı tek kelime ile anlatmamız istenseydi ona "namaz" diyebilirdik. Allah Resulü de namazı, "dinin orta direği" olarak nitelendirdi. Namaz, İslam'ın en önde gelen şiârıdır. O halde, namaza ehemmiyet vermek ve ona büyük bir azimle devam etmek son derece önemlidir. Bunun için de Resûlullah, vasiyetinde namaz üzerinde ısrarla durmuş ve şöyle ifade etmiştir:Dinin başı İslam (Kelime-i şehadet getirerek Allah'a teslim olmak), diğeri ise namazdır.Son zamanlarda kendini bilmeyen densiz kimseler efendim namaz kılmayanlar hakkı da Kur’an’da bir ceza yok demektedirler. Cezanın zaten Allah vermiş sen huzuruna koymuş bu ceza sana yetmezmi?
Cenab-ı “Hak” bazı sevdiği kullarına cezalarını çeksinler diye dünyada verir ahirete bırakmaz,Ahirete bıraktıklarını zaten orda verir.Bunu nerden çokartıp neye kime göre söylüyorsunuz? “Allah, hâkimler hâkimi değil mi (Tin suresi 8) Mahkeme kurmayacak mı hesap sormayacak mı, bunca verilen nimete karşılık şükretmeyin isyan edenleri hesabı çıkmayacak mı sanıyorsunuz? o din gününün sahibi değil mi?
kıymetli kardeşlerim;Namazını devâmlı,dost doğru ve tam olarak kılan kimse dînini ayakta tutmuş olur,namaz kılmayanlara gelince onlarda dini mübîni bu hal ve ehvalleriyle namaz kılmaz kılmayıp Allah’ın huzuruna varmayıncada, Aynen di. yalanmamış olur, yani yıkılmış olur. İbrahim (AS) ayette geçen şu duası ne kadar manidardır,“Yarabbi! Beni ve zürriyetimden olanı da namaza müdavim kıl. Ey Rabbimiz! Ve duamı kabul buyur.(ibrahim 40)“Rabbimiz! Bize eşlerimizden ve çocuklarımızdan gözümüzün aydınlığı olacak insanlar ihsan et ve bizi, Allah'a karşı gelmekten sakınanlara önder yap" derler(furkan suresi 74)