SESLİ HENİYE, SESSİZ DÜNYÂ; HİSLİ MİLLET, SİSLİ GÜRGEN...

NURİ KAHRAMAN2024-08-03 09:32:19

Bu çarşamba sabah; Filistin Lideri İsmail HENİYE'nin, eskisinin suikaste kurban gitmesinin ardından gelen yeni devlet başkanının göreve başlama merâsimi için Hz. Hüseyin misâli, kendilerince bizzat dâvet edildiği İrân'da kendisine tahsis edilen istirahatgâhında İsrâil'in düzenlediği füzeli suikast netîcesi, yine Hz. Hüseyin gibi çağrıldığı yerde, bir târihin daha tekerrürü gerçeğinin tezâhürü misâli korunamayıp şehîd edilmesi haberiyle uyandık. Allâh CC rahmet eylesin.
*ŞEHÎD, ÂİLESİNE KAVUŞTU*
Duygularımızı kısaca, ajandaya düştüğümüz not diliyle ifade etmek gerekirse;
"Rabbimiz şehâdetini makbûl, derecesini âlî eylesin. Önden giden âile efrâdıyla Arş-ı Âlâ'nın gölgesinde ve de Efendimiz SAV in komşuluğunda buluştursun. Bu yolda kayıp yok. Önemli olan hayâtı gittiği yere kadar istikâmet üzere götürmek.
YALI CÂMÎ'de ikindi sonrası kıldığımız GIYÂBÎ CENÂZE NAMAZI'nı kabûl eyleyip bizleri de ŞEHİTLER KERVANI'na katsın. Âmîn..."
*ÖNEMLİ HÂDİSE, BÜYÜK İNFİÂL, DİRİLTİCİ SAYHA*
Gerçekten olay büyük bir infial uyandırdı. Çok ses getirdi. Bu ses inşâllâh karanlıkları yırtacak, tüm ümmete intibâh vesîlesi bir SAYHA niteliği arzedecektir.
Nitekim, bu UYANDIRDI kelimesi bile yazarken ikide bir, hattâ şimdi bile UTANDIRDI şekliyle otomatik olarak yansıyor ekrana. Sonra düzeltiyoruz UYANDIRDI diye.
Evet; olay bütün dünyâda, özellikle bizim dünyâmızda şok etkisi yaptı. Bir de ayrıca  gerçek anlamıyla UTANDIRDI.
*HEM UYANIN, HEM UTANIN!*
Bir müslüman lider, bir müslüman ülkenin özel misâfiri olarak, özel misâfirhânede istirâhat ederken düşman tarafından suikâstle infâz ediliyor. Âdetâ, kendi evinde, elini-kolunu sallayıp gelen bir terörist mârifetiyle, tüm yakınlarının bulunduğu mecliste infâz edilerek, aynı rahatlıkla namluyu üfleyip salına salına oradan uzaklaşıyor. Manzara aynen bu. Bunun anlamı ne? Sistemin UYANIN yerine otomatik olarak yazdığı gibi, tek kelimeyle; Ey müslümanlar UTANIN!
*SAVAŞ KİMİN, SAVAŞAN KİM?*
Evet; utanalım dostlar. Bu savaşı her kim kendi savaşı olarak görmüyor; GAZZE ANADOLU, ANADOLU GAZZEDİR diye inanmıyor ve de gereğini yapmıyorsa en hafif ifâdesiyle büyük bir gaflet içerisindedir. Hattâ dalâlet ve hattâ ihânet içerisindedir. Biz, bizi bölenlerin, bölmekle kalmayıp coğrafyamıza anarşi ce terörle çökenlerin gözüyle mi bakacağız olaylara? Hayır; çünkü onlar öyle bakmıyorlar bir defâ. Bizi bir bütün olarak görüyorlar ve de bir araya gelmememiz için ellerinden geleni yapıyorlar.
*EY AHMAKLAR; ARZ-I MEV'ÛD NERESİ?!*
Kaldı ki, akıl var, mantık var; Gazze gibi, Sûriye gibi, Irak, Yemen gibi çöller için kaç bin km'lerden oralara asker yığanların Türkiye gibi stratejik ve cennet gibi bir ülkeyi rahat bırakacağını düşünebiliyor musunuz? Bu mümkün değil. Adamlar zâten açık söylüyorARZ-I MEV'UD diye, KÜRDİSTAN diye. Bizim ahmakların anlaması için daha ne demeleri lâzım?
*EYMÜR, DEREYOLU, ŞEHRE YOLCULUK*
Her neyse; Çarşamba bizim için HENİYE GÜNÜ oldu. Elbetteki, tüm İSLÂM ÂLEMİ için de bu böyle. Bu meyânda, Ülkemiz çapında STK'ların ilk emirde ikindi sonrası için düzenlediği GIYÂBÎ CENÂZE NAMAZI dolayısıyla çarşıya gitmek üzere DEREYOLU'na kadar 1 km. yürüdüm.
*DEDELİ, DELİKKAYA; AMERİKALILAR SAPAĞI*
Bir-kaç dk. sonra bir minibüs durdu. 5-6 kişi kadar varlar. Ben bahçeci minibüsü diye tahmin ettim. Ama içerisinde, ot motoru, benzin, yağ vs. yok, kokusu da yok. Herhâlde bir-kaç kafadar yukarı köylerden eksik görmek üzere şehre iniyorlar.
DEDELİ Köprüsü'nü geçince, birisi şurda dur da alalım dediler. Yok dönüşte alırız falan derken durmuş oldular, Delikkaya'ya giden Amerikalılar sapağındayız.
*BİR POŞET BİRA, AÇTI HANGİ ARA?*
Acabâ bu âcil olan ne ola ki diye ister-istemez merak ederken, biraz sonra birisi bir poşet bira şişesiyle yanımızdan geçip arkaya oturdu. Bir müddet sonra arkaya doğru şöyle bir baktığımda, içlerinde en yaşlısı olan adamın bir şişeyi açmış, kafaya diklediğini  gördüm. Bağımlılık işte böyle bir şey. Rabbimiz kurtarsın, verecekse bağımlılığın da hayırlısını versin diye duâ ettim.
*ÖMRÜN BEREKETİ, ŞOFÖRÜN SERVETİ*
İnme zamânı gelince 50 TL uzattım. Âbi, önemli değil dedi. Yakıt yakıyorsunuz, lütfen buyrun dedim. Şoför temiz yüzlü bir insan. Belli ki para için de durmamış. Allâh CC râzı olsun. Kendisine duâ ettim. İyilik en büyük SERVET. Rabbimiz, ruûhunda mevcut olduğu anlaşılan iyilik duygularını bereketlendirip ömür boyu ve sonsuz âlemde karşısına çıkarsın. Âmîn...
*ŞENEL ÖZATA, KÖPRÜBAŞI, YALI CENÂZE*
İmam-Hatip'te indikten sonra Şenel ÖZATA'da bir çayı müteâkip YALI CÂMİ'e müteveccihen yola koyulduk.
İkindi ve GIYÂBÎ CENÂZE NAMAZI sonrası, Akkuş İHL Müdürü Mustafa BAL Bey'le buluştuk. Daha önce köy yolunda gelirken aramıştı. Okul olarak çıkardıkları ve görev yapan müdürlerin birer yazısı yer alan SİSLİ GÜRGEN Dergisi'ne nihâyet ulaştık. Dergiyi akşam eve gelince baştan sona okuyup değerlendirdik. Mütâlaalarımızı müstakil yazı olarak paylaşacağız inşâllâh.
*MUSTAFA BAL, YILMAZ OCAK, ÎSÂ YILDIRIM*
Müdür bey ve yanındaki Yılmaz OCAK Bey'le önce arkadaşları, Fâtih Anadolu Lisesi Müdürü Îsâ YILDIRIM Bey'e Hayırlı olsuna gittik. Oradan; GIYÂBÎ NAMAZ sonrası buluşulan ENSAR KİTAP-KAHVE'ye geçtik.
*FINDIK TUR, OLGUN KÜÇÜK, ÇAVUŞOĞLU*
Ayrıca Yılmaz Bey'le FINDIK TUR'u açan Nazım ERTÜTK'e geçip HAYIRLI OLSUN dedik.
En son Olgun KÜÇÜK Başkanla ULUBEY durağına kadar yürüdük. Ulubey 60 TL. Çavuşoğlu Boğazı 45 TL.
*KUYLU AYHAN, ARPAKÖY YÛSUF*
İner-inmez Kuylu'ya giden bir taksi durdu. Adı Ayhan. Soyadı ÖZDEMİR olacak. Ortak tanışlarımız çıktı. İndiğimiz Şuayip-Eymür kavşağında durup ta eve kadar getiren Arpaköylü YUSUF kardeşle de öyle. İkisi de çalışıyorlar ve arabalarıyla evlerine dönüyorlardı. Güzel lâf ettik. Duâlaştık. Rabbimiz de sizin işlerinizi kolaylaştırsın, yardımcınız olsun dedik. Karşılıklı kâlp huzurlarıyla ayrıldık.
*COĞRAFYANIN SINIRI, ÜMMETİN SİNİRİ*
Biz millet olarak ne güzel anlaşıyoruz. Ümmet olarak ta öyle ama, aramıza her türlü vâsıta ve sinsiliklerle fitne sokuyorlar. Tıpkı uyduruk sınırlar gibi.
*DOĞU'DA KANDİL, GÜNEY'DE İSRÂİL*
Ama bu sınırlar artık zorlanıyor. Kâlplere  zâten sınır yok. Sınır konusunda sinirler de yeterince gerildi. Sinirler tam bozulup bu zamana kadar konulan coğrâfî, siyâsî her türlü sınırlar aşılmadan ve KANDİL misâli fitneler kaynağında hâlledilmeden ne coğrafyaya ne de dünyâya huzur yok.
*BURA DURULMADAN DÜNYÂ DURULMAZ*
Zîrâ, bu coğrafya durulmadan dünyâ durulmaz, Filistin hâllolmadan da coğrafya durulmaz.
O zaman; şu yeni dörtlüğün tam zamânı:
*** AMAN YÂ RABBÎ!... *** 
Âlem-i İslâm'a, NUSRET Yâ Rabbî!  
Bitsin selâmete HASRET Yâ Rabbî!         
Hem Ümmet, hem beşer felâhı için;           
Milletime imkân LÛTFET Yâ Rabbî!...
*SİSLİ GÜRGEN, HİSLİ DUÂ*
Bu niyâz mısrâlarından sonra bu hislerin devâmı meyânında olmak üzere, SİSLİ GÜRGEN DERGİSİ'ndeki yazımızın son bölümünü zikrederek bugünkü sohbetimizi noktalıyoruz inşâllâh:
*İMKÂN, İDRÂK, SELÂMET*
"...başta Gazze ve Doğu Türkistan olmak üzere cümle mazlumlara yardımlarını esirgememesi ve Ümmet-i Muhammed'e imkân, idrâk ve hilâfet şuuru ve de insanlığın hidâyet ve sömürgenlerin pençesinden kurtuluşu noktasında inisiyâtif lûtfetmesi niyâzıyla Rabbimize yalvarıyor, yeni yazılarda buluşmak ümîdiyle cümleye sevgiler-saygılar sunuyoruz wes'selâm...

Anasayfa