Eğitim demek, vücutta ve ruhtaki güzelliği ve mükemmelliği son mertebesine kadar geliştirmek demektir.
Bir insan ahlaken eğitmeden sadece zihnen eğitmek, topluma bir bela kazandırmaktır.
Onun içindir ki; Üniversiteli okumak belge almak Önemli değil değildir, gerçekte hayat fakültesi mezunu olmak önemlidir.
Nacizane şahsımın yıllarca bu eğitim görevi üslenmiş olmam ve bu uğurda emek sarfeden biri olarak deneyim ve tecrübelerimi
yine bir yaz Kur’an kurslarının başlaması nedeniyle bu bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Yaz kursların başlamasıyla birlikte ilk önce öğrencilere en baştan Kur'an-ı kerimi öğretmeye başlatılmazsa çocuklar Kur'an-ı Kerim'i tam okuyamayacaklar ve öğrenemeyeceklerdir.
Kur sonunda ölmüş olsalar bile, tekrarı olmayacağı için öğrenci bunu unutup gidecektir.
tekrar tekrar vurgulamak isterim ki; Kur’an kurslarında çocuklara mutlaka öncelikle Kur’an eğitimi baştan başlaması son derece önemli bir husustur.
Yaz Kur'an kurslarında verilmekte olan din eğitiminin itikat, ahlak, ibadet ve beşerî münasebetler gibi temel şubeleri, Kur’an eğitimi ve öğretiminin üzerine bina edilmektedir. Geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin ve çocuklarımızın, dinini bilen sadık iyi bir müslüman olarak yetişmeleri, Kur’an’ın cihanşümûl prensipleriyle eğitilmelerine bağlıdır.
Kur’an-ı Kerim’i okuyup anlamak, her konuda onun emir ve yasaklarına uymayı da beraberinde getirecek ve yaz Kur'an kurslarımızda öğrenecektir.
Ancak; Öğreticiye burada bazı önemli görevler düşmektedir.
Maalesef okullar kapandığında çocuklarımız artık" tatile çıktım" diye rahatlıyor. Bütün bu heyecanlarının temelinde tatilin tadını çıkarma gayreti ve heyecanı vardır.
Bu yavrucukların oyun çocukları oldukları için her ne kadar camiye de eğitim için gelsede birazcık oyun oynamak onlarında hakkı olsa gerek!
Ders verilmesine verilmeli ancak derslerin arasında bunlar oyun çocuklarıdır, çocuklar bulduğu her fırsatta oynamak isterler çeşitli oyunlar eşliğinde dopdolu bir heyecan yaşatılmalı ve bu kurslar sevdirilmelidir.
,Eğer öğretici çocuğun bu ruh halini iyi okuyamamışsa işte o zaman eğitici ile öğrenci arasında hiçte hoş olmayan nahoş olan tavır ve intibalar ortaya çıkmaya başlar hocasıyla restleşme ve güvensizlikler, başlar aynı zamanda çocukların camiden uzaklaşmaları öğrenci kayıpları başlar.
Çocuklar bu durumu ailesiyle paylaştığında çocuğumuz dinin diyanetini ne pahasına olursa olsun öğrensin." derken yanlış tutumlar sayesinde ana baba unun sebebini araştırmıyor ve daha sonra çocuğa yükleniyor, yada "boşver canım" deyip geçiştirip gidiyor. Ailesinden bu tavrı gören çocukta bu sefer cami ile irtibatını kesiyor, Kendini boşta hisseden çocuk bu sefer iyice serbestliğe bürünüyor, camiden uzaklaşıyor ve binlerce çocuk başı boş şekilde sokaklarda günlerce sokakları mesken ediniyor.
Burada asıl sorumluluk eğitmenler ve çocuğun ailesi arasında yoğunlaşıyor.
Eğer Hoca taşıdığı misyonun farkında olsa "Senin elinle bir kişinin hidayete ermesi dünyadan ve içindekilerden hayırlıdır." hadisini bir de bu gözle görüverse millet olarak ne kadar büyük kazançlarımız olur değil mi? Yapılacak iş sadece çocuğun ruh halini iyi çözmek ve onun dilinden anlamak. Bize hal lisanı ile, "Buyur hocam! Bak sen çağırmadığın halde ben geldim. Yaz tatilim var, Ailem de okumamı istiyor, başka zamanlarda gelemem zaten,
İşte ne öğreteceksen buyur öğret." dediğini bir duyabilsek. Bu şekilde gelen çocuklara sert davranmak, dayak atmak cezalandırmak çocukları camiden - dinden soğutmak millet adına din adına ve büyük bir vebaldir. Çünkü bu günün küçüğü yarının büyüğü demektir. Bir şekilde yanlış tavır ve davranışla karşılaşan çocuğu siz yarın camiye getirebilirmisiniz?
Yanlış tutum ve davranışlardan dolayı yıllarca anlatıla gelen kotu davranışlar dinden soğuyan ya da ibadetlerden uzaklaşan insan sayımızın hiç te azımsanamaz bir yekün tuttuğunu üzülerek hepimiz görüyoruz.
Allah Resulü ne güzel buyurmuşlardır; Bir insanı kurtarmak bütün insanlığı kurtarmak gibidir
Tüm Kur'an gönüllüsü hocalarıma nacizane tavsiyemdir.
Çocuklarımızı boş bir çip, hartdisk veya bir bellek gibi kabul ederek onu Kur'an ve İslam'ın öğretileriyle dolduralım ki; Yarın onları bir müslüman ve camii cemaati olarak saflarımızda bulalım.
Onların işlemiş oldukları sevaptan bizlerde sevap kazanmış olalım.
Hz. Mevlâna’nın bir kıssası bize Kur’an eğitiminin ne denli önemli olduğunu en güzel şekilde bizlere anlatmaktadır: Bir gün huzuruna giren bir genci ayağa kalkarak karşılayan Mevlana, bununla da kalmaz, genci makamına oturtur, kendisi de karşısında bir talebe gibi hürmetle bekler. Çevredekilerin itiraz yollu bakışlarına ise şöyle cevap verir: Bu genç Kur’an’ı ezberlemiş bir hafızdır. Kalbinde Kur’an yazılıdır. Siz sokakta üzerinde Allah yazılı bir kâğıdı görünce hemen hürmet göstererek eğilip alıyor, yüksek bir yere koyuyorsunuz. Ben de kalbine Kur’an’ın tamamını yazdırmış bir gence hürmet gösteriyor, ayağa kalkıyorum. Sizin hürmet gösterdiğiniz kâğıt üzerindeki yazıdan daha fazlası bu gencin kalbinde yazılıdır!
Görülüyor ki Kur’an’ın tamamını olmasa da en azından namazda okuyacakları sureleri ezberleyerek, ortaya koydukları bu davranış sebebiyle üzerinde ayet yazılı olan Kur’an sayfaları gibi hürmet ve saygıya layıktırlar.
Bunlar akıllı insanların yani sizlerin eserleridir.
Bir insan; Evladının işlemiş olduğu sevaba ve günaha ortaktır, bu unutulmamalıdır.
Rabbimiz neslimizi âhir zamanın tüm fitnelerinden muhafaza eyleyip, Kur'ân rûhuyla ve nûruyla süslesin.
Allah Resulü bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır: "Sizin en hayırlınız Kur'an-ı öğrenen ve öğretenizdir. ''Bu emir, bütün ümmet için genel bir hitaptır.
İnsanların en hayırlısı bu iki özelliği bir araya getiren Kur'an-ı öğrenen ve öğretendir. Onu başkasından öğrendi ve bir başkasına öğretti.
Çünkü Kur'an-ı öğrenmek ilimlerin en şereflisidir.
Bu şerefi ve onuru çocuklarımıza yaşatan çok kıymetli din gönüllüsü kardeşlerimi kutluyor, ve sizleri selamların en güzeli ile selamlıyorum.
Yaz Kur’an kursları üzerine yazılarım bir hafta devam bizleri takip ediniz.