Bu yalancı dünyada görevimiz gönül yıkmak değil, gönül yapmak olmalıdır. Zira gönül yıkmak hüner değildir. Bunu insan sevgisi, şefkat ve merhametten yoksun olan herkes yapabilir. Asıl hüner harap olmuş, yıkılmış gönülleri tamir eylemektir. Şair ne güzel söylemiş:
Kimseye bâkî değil mülk ü devlet, sim ü zer
Bir harap olmuş gönül tamirini etmektir hüner.
Faik Memduh Paşa da bir beytinde şöyle der:
Avcılık bir şikar şey mi acep
Gönül avla budur nişan-ı edep
İran’ın ünlü düşünürü Şeyh Sad’i de: “Dünyayı elde etmek hüner değildir. Elinden gelirse bir gönül ele al; birinin hatırını yap” der.
Başkalarının kalbini kırmak, gönlünü incitmek kolaydır. Asıl olan incinmemektir, bu da sanıldığı gibi kolay değil, çok zordur, meşakkatlidir. Bunun için anlayışlı, hoşgörülü olmak gerek, affedici olmak, kusurları örtmek, yapılan her kusuru görmemek gerek. Şair ne güzel söylemiş:
Cihan bağında ey akil
Budur makbûl-ü inse-ü cin
Ne kimse senden incinsin
Ne sen kimseden incin.
Bir başka şairimiz de şöyle der:
Marifet değil inciteni incitmek,
Asıl olan incinmemeyi bilmek.
İncitmek şeriat, incitmemek tarikat,
Mesele incinmemeyi bilerek hakikate erişmek.
Duygu ve his yüklü bir şairimiz de kendi gönlüne hitap ederek; bal, dal, yol, kül, gül gibi cansız zannettiğimiz varlıklara varıncaya kadar hiçbir şeyi incitmemesini öğütler:
Çiçeklerle hoş geçin, balı incitme gönül.
Bir küçük meyve için, dalı incitme gönül..
Başın olsa da yüksek, gözün enginde gerek,
Kibirle yürüyerek, yolu incitme gönül...
Mevla verince azma, geri alınca kızma,
Tüten ocağı bozma, külü incitme gönül..
Dokunur gayretine, karışma hikmetine
Sahibi hürmetine, kulu incitme gönül..
Sevmekten geri kalma, yapan ol, yıkan olma,
Sevene diken olma, gülü incitme gönül.
Konuşmak bize mahsus, olsa da bir güzel söz
Ya hayır de, ya da sus, dili incitme gönül...
Eğer çekemezsen gülün nazını
Ne dikene dokun ne gülü incit,
Sahrada mecnun değilsen,
Ne Leyla’yı çağır, ne çölü incit...
RESULULLAH (SAV) KALP KIRMAZDI
Peygamber efendimiz kimseye zarar vermez, kimsenin gönlünü incitmez, kalbini kırmazdı. Bilakis kırılan kalpleri onarmaya çalışırdı. Hz. Aişe validemiz diyor ki: Bir gün Allah Resulü odama girdi, kıbleye döndü ve ellerini açarak şöyle dua etti:
“- Allahım! Ben bir beşerim/insanım, şayet kullarından birini üzüp incitmişsem, beni bu yüzden cezalandırma.”
Peygamber efendimiz kimseyi üzmezdi. Elinde olmayarak birini üzdü ise, hakkını almasını isterdi. Abdurrahman b. Ebû Leylâ şahit olmuş olduğu bir olayı şöyle anlatıyor:
“- Üseyd b. Hudayr şakacı, nüktedan ve iyi bir insandı. Bir defasında o, Resulullah’ın da bulunduğu mecliste halkı gülüp eğlendirirken Resulullah onun böğrüne dürttü. Üseyd:
“- Canımı yaktın, yâ Resulellah!” dedi. O zaman Resulullah (s.a.v):
“- Öyle ise sen de aynısını bana yap” buyurdu. Üseyd:
“- Yâ Resulellah, senin üzerinde gömlek var, benim ise yok” dedi. Resulullah (s.a.v.) gömleğini yukarı çekti. Üseyid Resulullah’a sarılıp böğrünü öpmeye başladı ve:
“- Anam babam sana feda olsun yâ Resulellah, ben zaten bunu istemiştim” dedi.
Peygamber efendimiz müslümanı tarif ederken şöyle buyurmuştu: “Müslüman, elinden, dilinden diğer müslümanların zarar görmediği, incinmediği kimsedir.” Mümini de şöyle tarif ederdi: “Mümin; insanların, malları ve canları hususunda kendisine güven duydukları kimsedir.” . Peygamber efendimiz Enes b. Malik (r.a.) tarafından rivayet edilen bir hadis-i şeriflerinde de: “Kim bir müslümanı incitirse beni incitmiş olur, beni inciten de Allah’ı incitmiş olur” buyurmuştur.
Peygamber efendimiz sadece müslümanların değil, müslümanların idaresinde bulunan gayr-i müslimlerin de incitilmesini istememiş; “kim bir zimmîyi/müslümanların idaresinde bulunan gayr-i müslimi incitirse kıyamet gününde ben onun hasmı olurum” buyurmuştur. Onun için kalp kırmak, gönül incitmek dinimizde büyük günah sayılmıştır. Sevgi şairi Yunus Emre şöyle der:
Gönül Çalab’ın tahtı Çalap gönüle baktı
İki cihan bedbahtı kim gönül yıktı ise.
Sinan Paşa da:
“Kalb-i mümin Arş-ı Rahman’dır.
Anı yıkmak ziyade tuğyandır.” der.
Yunus Emre başka bir dörtlüğünde de şöyle der:
Ararsan Mevla’yı kalbinde ara
Kudüs’te, Kabe’de, hacda değildir
Eğer bir müminin kalbini kırarsan
Hakka eylediğin secde değildir.
HAYIRLI CUMALAR