KÜRT KIZI MELEK

Mehmet Ziya Odabaş2017-01-03 14:29:54

Ülkemizde yoğun bir terör baskısı var. Bu baskıdan yılan Türk halkı, Kürtlere karsı antipati duymaya başladılar. Bu haksız durum beni üzmektedir. Oysa, tarihimiz boyunca Türkler ve Kürtler kardeş gibi bir arada yaşamışlardır. Beraber savaşmışlar, aynı toprağa beraber şehit düşmüşlerdir.

                Ermeni isyanlarından sonra, Ermeniler, kimlik değiştirerek Kürt kimliklerine bürünmüştür. Hal böyle olunca da bu etnik grup fırsat buldukça Türklere arkadan saldırmışlardır. Başka bir değişle, Türkler ve Kürtlerin arasına bu soysuzlar girmiştir. (Türk’e düşmanlık yapan, ülkeye ihanet eden Ermenilerden bahsediyorum).

Hiç bir Kürt, başka bir Kürt köyünü bombalamaz, canice insanları öldüremez, kendi halkına zarar vermez.

Değerli okurlar, 90 lı yılların başındaydık. Ermenilerden oluşan PKK, Tunceli ilinde bir Kürt köyünü ağır bombardıman altına tutmakta, Kürt insanını hunharca öldürmekteydi. Olay jandarmaya ihbar edildiğinde 3 tim ile mahale girdik. Emir komuta Abdurrahman başçavuştaydı. Köye girdiğimizde vahşeti gördük. Yıkılmış, virane haline dönmüştü, kocaman köy. Yıkılan taşların arasında, masmavi gözlü, kıvırcık lüleli saçlı bir kız çocuğu çıktı. 6-7 yaşlarında olan bu çocuk, korkarak etrafına bakıyor, ve sürekli ağlıyordu. Baba lakabı taktığımız Abdurrahman Başçavuş, küçük kızın yanına gitti. Onu tezkin etmek ve koruma altına almak istiyordu. İsmini sorduğumda, isminin Melek olduğunu  öğrenmişti.

                Gel kızım dedi, sen artık bizim jandarmanın meleğisin, dedi.

Meleğin annesi, babası ve kardeşleri bu saldırıda şehit olmuştu. Abdurrahman komutan, meleği araca bindirdi, doğruca jandarmaya getirdi. Bu arada, bana da emirler veriyordu;

                -Mehmet Ziya, bu çocuğa, iç çamaşırından kabanına, pantolonu ve botuna kadar her şeyini tamamla, dedi. Bende, Tunceli Pülümür çarsısına giderek çocuğun ihtiyaçlarını karşıladım.

                Abdurrahman baba, çocuğu evine getirdi. Abdurrahman’ın eşi Şahsenem hanım, annemiz gibiydi. Çocuğu aldı, banyoya soktu, saçlarını kesti, Melek' in saçlarındaki bitleri tek tek temizledi, pireli olan tüm çamaşırlarını çöpe attı, annelik şefkatiyle çocuğa tam 14 gün baktı. Bizde, Abdurrahman babayı ziyarete gittiğimizde, Melek' in mutlu olacağı hediyeler alıp götürüyorduk.

                İlçenin kaymakamı, bu örnek davranışından dolayı, Abdurrahman babayı kutlarken, Melek' i uzak bir köydeki yakınlarına teslim edilmesi için talimat verdi. Abdurrahman babayla, Melek' i, Şahsenem annenin kucağından zor aldık desem yeridir. Lakin küçük Melek' i yakın akrabalarına teslim etme zamanı gelmişti. İlçe merkezine araç ile 4 saat uzaktaki yola giderek küçük kızı teslim ettik. Melekten ayrılmak zordu, ayrılırken Melek' in, o küçük çocuğun gözlerindeki feri, heyecanı ve biz amcalarına duyduğu sevgiyi görebiliyordum. Melek' i ilk gördüğümüzdeki dehşet, korku, heyecan bitmiş, yerine asker amcalarına sevgi besleyen küçük bir yürek gelmişti. Melekten öyle ayrıldık.

                Zamanımız geldiğinde her komutan ayrı ayrı vilayetlere tayinleri çıkıp gittiler, bir çoğu da şimdi benim gibi emekli. Aradan 24 yıl geçtikten sonra aynı ilçeyi, dostları ziyarete gittik. İlçe sokaklarında gezerken, 28-30 yaşlarında genç bir kadın elinde 6-7 yaşlarında bir çocuk olduğu halde, Ziya amca, ziya amca, ziya amca diye bağırarak bana koştuğunu gördüm. Şaşırmıştım, bu kim olabilirdi diye düşündüm. O küçük Melek hiç aklıma gelmemişti. Eşim İnci hanım da şaşırdı. Adeta dona kaldık. Bu kere biz şaşkındık.

                Beni tanımadın mı Ziya amca, ben küçük Melek, taş yığınlarının arasından çıkardığınız, giydirdiğiniz, evladınıza bakar gibi baktığınız küçük Melek.

Birbirimize sarıldık, duygulandık ve ağladık. Küçük kız Meleği ölümden kurtarıp bir anne haline getirmiştik. Evet, Melek artık bir anne ve çocuklarına Türk sevgisini, asker sevgisini aşılayan bir anne. Yıllar sonra buluştuğumuz Melek hanımla, Meleğin sofrasında birlikteydik artık.

Bu insanlara, düşman demek, onları horlamak, aşağılamak ne kadar doğru! Karar sizlerin... 

Anasayfa