Değerli kardeşlerim; Günümüzde bozulmaya başlamış ve dönüşüme uğramış en önemli İslami kurallarımızdan biri mahremiyet ve tesettürdür.İnsanı yaratan Allah, dünya ve ahiret selametimiz için koyduğu sınırlara uymamızı bizden talep ediyor. Bu çerçevede dinin meşru saymadığı, yani haram işlerden sakınmamızı emrediyor.Haram; yani güzel olmayan, yani çirkin olan,insanlık onuruyla bağdaşmayan her türlü tutum, davranış…
Yüce Rabbimiz bu konuda bir ayet'i Kerime de şöyle buyuruyor: “Ey Âdemoğulları! Size mahrem yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise yarattık. Takvâ elbisesi var ya, işte o daha hayırlıdır. Bunlar Allah’ın âyetlerindendir. Umulur ki düşünüp öğüt alırlar.”[Araf 26] Hadis-i şerifte ise; şöyle buyuruyor: “Allah halîmdir, hayâ sahibidir, kusurları örtendir. Hayâyı ve örtünmeyi sever[Nesâî güsül7]
İslam’ın emirlerini yaşama, hayata geçirme konusunda Müslümanlar arasında farklılıklar olacaktır. Hatta bu farlılık Müslüman sayısı kadar bile olabilir. Bu farklılık sahabe arasında da var idi. Onlar da din için gösterdikleri fedakârlıklara göre derecelere ayrılmışlardır. Ama İslam’ın haram ve helallerini benimseme konusunda asla farklılık olmaz.
Çıplaklık meselesi artık ameli bir arıza olmaktan çıkmış ve imani bir problem halini almıştır. Zira birçokları çıplaklığın doğal bir şey olduğuna inanmaya, tesettürün İslam’ın farzlarından bir farz olduğunu inkâra yönelmiştir.
Günümüzde kadın ve kızlarımızın bir çoğunun tesettür diye giyindiklerine bakarsanız hiçte öyle olmadığını göreceksiniz.vucut hatlarını ortaya çıkaran,dar ve bedenin içini gösteren giyinme tarzı asla İslam'la alakası yoktur. heleki satılık et gibi, bir anı olarak, bir anne adayı olaraktan, insanları günaha sürükleyecek her taraf açık bir şekilde ivme tarzı hele hele İslam’da hiç yoktur.
Bedenimiz, ruhumuz gibi Rabbimizin bizlere lütfettiği büyük bir nimet, aynı zamanda bir emanettir. İnanan her erkek ve kadın, bu emanete sahip çıkmakla mükelleftir. Nitekim sahip olduğumuz her nimet gibi bedenimizin de üzerimizde hakkı vardır. Nimetin kıymetini bilen her mümin, bedenini salih ameller işleme ve iyiliğe yardım etme yolunda kullanmalıdır.
Zira gün gelecek, bedensel gücümüzü, güzelliğimizi, yeteneklerimizi hangi amaçla kullandığımızın hesabı sorulacaktır.Bedenimiz ile ilgili sorumluluklarımızın başında onu örtmek, kem gözlerden ve kem sözlerden muhafaza etmek gelir. Bedenin örtülmesi, her şeyden önce dinî bir yükümlülük, Aynı zamanda fıtrî ve ahlâkî bir davranıştır.
Uzuyor Örtünmek, başkalarından ziyade, insanın kendisi için yaptığı bir iyiliktir. İnsanın kendisine olan saygısının ve özeline sahip çıkmasının bir göstergesidir. Mahrem yerleri örtmek, vücuda olan itinanın ve hayâ duygusuna gösterilen yansımasıdır. Sadece insana has olan hayâ duygusunun kaynağı ise, Peygamberimizin ifadesiyle imandır. Doğduğunda bir örtüye sarılıp annesine emanet edilen insanoğlu, öldükten sonra da bir örtü altında yıkanır ve yine bir örtüyle kefenlenerek toprağa verilir.
Mümin, kendi bedenine duyduğu saygıyı, bir başkasına da göstermek zorundadır. Vücudunu izinsiz ve haksız bakışlara karşı örttüğü gibi, bir başkasının mahremiyetine de hürmet göstermelidir.Hak deyimiyle ahlaklı olmada kadına ne kadar görev düşüyorsa erkeğe de aynı görev düşmektedir.
Bakışıyla;hiç kimseyi rahatsız etmemeli, sınırlarını bilmelidir. Halk arasında yaygın olarak kullanılan “Güzele bakmak sevaptır!” sözünün yüce dinimiz İslam’da karşılığı yoktur. Zira güzel ya da çirkin fark etmeksizin her insanın mahremiyet hakkı vardır. Yüce Rabbimiz, bu hususta müminleri şöyle uyarır.
“Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar(Nur24/30)
“Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet yerlerini göstermesinler. Başörtülerini yakalarının üzerine kadar salsınlar.”[Nur 24/31]
Burada Ayet-i kerimelerin apaçık beyanıyla, Cenâb-ı Hak, erkek ve kadın bütün müminlerden edeb ve mahremiyet konusunda hassasiyet bekler. Gözlerimizi haramdan çevirmenin ve tesettüre riayet etmenin hepimiz için bir vecibe olduğunu ifade buyurur. Özellikle bayanlar için beden sağlığını da tehdit eden dar giysiler, mahremiyetin korunmasını sağlamadığı için tesettür bilincine uymaz. Tesettür bilinci ise bedeni örtmek kadar, kalbi ve aklı da her türlü kötülüğe, fuhşiyata ve harama karşı kapatmak, örtmek ve korumaktır.
İffet, kadına, erkeğe, gence, yaşlıya kısacası her insana yakışan üstün bir meziyettir. Irz ve namus dokunulmazlığı, insanların ortak değeridir. Bu değere riayet etmek kadını ne kadar saygın kılıyorsa, erkeği de o derece saygın kılar. Zira kadınıyla erkeğiyle her insan mükerremdir.
Mahremiyete özen göstermek, takvanın yani Allah’a karşı saygılı ve sorumluluk sahibi bir duruşun gereğidir.
Öyleyse bedenimizi bize lütfeden Rabbimiz ile aramızdaki bağı zayıflatmayalım. O’nun sevdiği ve razı olduğu bir ömür yaşayalım. Bedenimizin kıymetli ve dokunulmaz, ruhumuzun şerefli ve saygın olduğunu bilelim. Ailemize ve bilhassa çocukluk çağından itibaren yavrularımıza mahremiyet bilinciyle özgüven aşılayalım. Erdemli bir toplum olmanın, ahlaki, manevi ve kültürel değerlerimize sahip çıkmaktan geçtiğini unutmayalım.