Sadece menfaat ve çıkar ilişkileri peşinde koşan bir toplum kötü bir haldedir.. Okulda başarısızlık, Siyasette ve Dinde riyakarlık, İkiyüzlülük Devlette sorumsuzluk ve Ailede güvensizlik felaketler birleşerek, hayatı çekilmez bir hale getirir..
Gerçekte olan hepsinin de nedeni ‘Kalplerde, vicdanlarda samimiyet eksikliğidir..’ Hepimizi de gerçek iradesine ulaştırıcı olan bu ‘Samimiyet yolu’ bir kere elden gitti mi, istenildiği kadar meydanlarda Din-İman edebiyatı yapılsın, sokaklarda çokça yalakalar alkış sesleriyle yeri göğü inletsin, asla toplumdaki kararan yaşam aydınlanamaz…
Hayatımız duygusuzların ve liyakatsiz olanların asla farkında olamayacağı çaresiz bir ümitsizlik içindeki bunaltmalarıyla, bizi aşağı canlıların seviyesine yaklaştırır.. O zaman da ‘Ruhsuz kalan şekillere’ başvurulur. İçi boşaltılmış güzel sözler, parlak şekiller, süslü kıyafetler, yalancılar, dolancılar, arsız ve vicdansızlar haksız bir itibar kazanır..
Kimileri Arap, kimileri ise Batı Hayatını yaşamanın hayaliyle yaşarlar. Bu hayallerde olanlar da Erdemli ve Bilge insanlara değil, Yüksek koltuklarda oturancebinde bol parası olan her insana ‘Büyük Adam‘ denilmesi ile başlar. Havalı ve Kibirli, İnsanları küçümseyen olanlar hürmet,saygı, itibar bulur ve'İnsana hizmet görevleri ‘ ise unutulur…
İşte ancak böyle bir ortam ve maneviyat bizi İyiye, Doğruya, Güzele vegötürücü manasını kaybeder. Kendi öz kabuğun değil, içi boş olan kabuk özün yerine geçer… Maalesef çok acıtır ki, bugün olduğu gibi, Acı, Gözyaşı ve Umutsuzluk da, toplumu kuşatır ve perişan eder ve kaosa götürür...!