Konu biraz özele kaçacak gibi belki ama, pek öyle de sayılmaz kanaatimizce. Okuyunca göreceksiniz. Yine de karar sizin tabiî. Bir defâ, burada reklâm yapacak değiliz zâten sonuçta. Ortada siyaset te yok ki propaganda olsun! *HERŞEY GÖRÜNEN DEĞİL* Dememiz o ki, herşey görünenlerden ibâret değil. Kıyıda-köşede yaşanan farklı şeyler de var. Bunu hissettirmek adına bâzen kameraları perde arkasına götürüp kimi ezber ötelerini nazara getirmek gerekiyor. Bugün yapacağımız da biraz o gibi. *CADDEYE ALDANMA , SOKAK BOŞ DEĞİL* O zaman göreceksiniz ki; ekranları ve zihinleri işgâl eden kötülükler, iğrençlikler kadar, hayâtta daha doğrusu dünyâmızda iyi ve güzel şeyler de berdevâm. Hem de toplumda birebir yaşanıyor... İyilikler utangaç olduğu için pek görünür olmak istemiyorlar. Biz bugün onlar adına birşeyler söylemeye çalışacağız. *ERTELEYENLER DEĞİL, ARTILAYANLAR* Diğer yandan, hem her şeyi zamânında yapmak güzel. Taşı gediğine koymak gibi; yeri geldiğinde, zamân müsâit olduğunda gereğini yerine getirmek. İşte bu çok önemli. O şeyi o anda yapmazsan, meselâ bu yazıyı şu anda yazmazsan, sonra yapsan da o ânı pas geçmiş, sonraki ânda yapacağın şeyin yerine ertelediğini yaparak bu defâ sonrakinin hakkını çiğnemiş olursun. *VAKTİN ESERİ, NAKDİN DEĞERİ* Bu, fırsatı ganîmet bilmeyi, dikkât ve gayreti aslâ elden bırakmamayı gerektirir. Çünkü her ânın kendine has işi vardır; dikkâtsizlik vakit nakdini havaya fırlatmak anlamına gelir. Bu meyânda bu günün işi de bu ve şimdi oradayız. *MELİHA YENGE, YILMAZ AMCA; BİR TAS ÇORBA* Bu ön mütâlaalarla berâber örnekleri arza gelirsek; az önce Meliha Yenge ve Yılmaz Amca, karı-koca ikisinin de hem yaşlı hem hasta olmaları dolayısıyla ziyârete geldiğimiz bu eve bizden birkaç dakîka sonra elinde bir tas çorbayla, daha sonra emekli hemşire olduğunu öğrendiğimiz bir abla geldi. *RAST GİDEN İŞLER, İYİ DOKTORLAR* Önce, kendi rahatsızlıklarından, yaşadığı 4 ameliyat hâricinde son iki ay kadar önce olduğu beyin ur ameliyatından falan bahsederek, sonra da bu süreçlerde iyi doktorlara denk geldiğini, işlerinin hep ras gittiğini, Allâh'ın kendisine yardım ettiğini söyledi. *ALINAN DUÂLAR, VERİLEN SADAKALAR* Sonra da; bu güzellikler, herhâlde görev esnâsında aldığımız duâlardan olmalı dedi. Kendisi, doğum servisinde görev yapmış. Buralarda doğum yapan kadınlara çay ikram etmiş. Arada ekmek arası peynir falan ikrâm etmiş doğum sonrası meselâ. Nasıl duâ ediyorlardı diyor. Öyle ya orada, en tedirgin, sıkıntılı anlarını yaşıyorlar. Aynı zamanda yapayalnızlar. Âileleri de giremiyor çünkü yanlarına. *İMKÂNLAR KIT, İNSANLIK BER-HAYÂT* O zaman ne doğru dürüst imkân ne de ulaşım vardı. İkâmet imkânları da yoktu. Şehirde evi olan çok çok nâdirdi. Taburcu olup evine gidemeyen, imkânı olsa da meselâ kardan-kıştan yol kapalı, gidemiyor, burda evi de yok; böylelerinden eve götürüp barındırdıklarımız olmuştur. *SAĞOLSUN; BEYİM DE SES ÇIKARMAMIŞTIR* Hem kendilerini, hem çocuklarını bakmışımdır. Hattâ, çamaşırlarını yıkamışımdır. Sağolsun; beyim de hiç ses çıkarmamıştır. *TÜRKÂN NE DEMEK? SÖZLÜĞE BAKMALI* Kızkardeşim, adını Türkân diye telâffuz etmişti herhâlde. Bakıyorsunuz, sokakta görseniz kalabalıklara kapılmış giden insanlardan biri gibi ama anlattıkları, vaazlarda verilmek istenen mesajlardan hiç te farklı değil. Hattâ, yaşanılmışlığı meyânında daha da etkili. Rûhen ismi gibi bir Hanım abla. *İFLAS BERBÂT; ŞİRKE DİKKÂT!** Rabbimiz cümlemizi, gerektiğinde anlatabileceği, mahşerde sunabileceği iyilikleri olanlardan ve bunları umursamazlık, ciddiyetsizlik ve de son tahlilde şirke varacak îtikâdî sapmalarla zâyî etmeden ulu dîvâna ulaştırabilen ve böylelikle sevdikleriyle berâber Efendimiz SAV komşuluğunda buluşabilenlerden eylesin. Âmîn... *YÂNİ MESELE; ŞÂİRİN DEDİĞİ GİBİ* Gaflet ile Hakk’ı buldum diyenler Er yarın Hak divanında bell’olur. Ahret tedarikin gördüm diyenler Er yarın Hak divanında bell’olur. *CUMÂ GÜNÜ AKŞAM; UMRECİLERE SELÂM** Cumartesiden Pazartesiye dedik ve fakat sondan başladık. O zaman başa, hattâ başın da başına dönelim. Mâlum bizim kadim kültürümüzde yeni gün, gece 12'den sonra değil, doğan günün öncesindeki akşamdan başlar. Dolayısıyla biz de en azından bu defâ öyle yapacağız . *ANTALYA'DAN MEKKE'YE, TESBİH'TEN TAKKE'YE* Cumâ günü akşamı, Ramazan umresinden dönen bir yakınımızı ziyârete gittik. Zemzemimizi içtik duâlarla. Hurma ikramıdır aldık. Kız kardeşimde olduğu gibi orada da apartmandan gelen, şimdi Antalya'ya yerleşmiş bir teyze ve kızı geldiler. Çay, muhabbet; Antalya, sera, meyve, sebze,, ucuzluk ve kalite gibi konuşmalar oldu. Derken, önce onlar bir zaman sonra biz kalktık. Ayrılırken, âdet olduğu üzere hediyeler verdiler. *ÂDETÂ, BAŞIMA BİR TÂC GİBİ OLDU* Eve varınca takkeyi başıma koydum. Çok hoşuma gitti, benimsedim. Gerçekten; eşyâ deyip geçmemek lâzım. Başkasına hitaptan önce bizim içimize sinmesi, bizim kendimize yakıştırmamız çok önemli. Bu işte öylesi bir his yaşattı. Öyle ki fotoğraf bile çekip onlara gönderdim. Altına da şöyle bir not düşmüşüz: *GÖRDÜK Kİ; ORADAKİ KOŞU ÇOK FARKLI!* "Es'selâmü Aleyküm; Çok teşekkür ediyorum. Yengeniz de hediyesini çok beğendi. Çok nâzik ve incesiniz. Tabiî mübârek toprakların havası da sinmiş üzerinize. Bunlar, farkında değiliz ama üzerimizde olumlu etkiler bırakıyorlar. Siz de ifâde ettiniz zâten insanlara bakış açılarınızın değiştiği bağlamında. Artık bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmaz." *ŞİMDİYE KADAR NİYE KATILMAMIŞIM Kİ?* "Niçin böyle diyorum; bakınız ben de siz oralardayken 10 gün îtikaftaydım. Bundan sonra her Ramazan inşâllâh gireceğim. Şimdiye kadar niye girmemişim diyorum. Çocukların teşvikiyle, baba ne zaman gidiyorsun, yeri ayarladın mı falan derken motive olup katıldık. Benim için çok çok iyi oldu. Önceden arasıra yaptığım şeyleri şimdi daha sık yapıyorum. Mesela misvak. Meselâ kimi nâfileler. Meselâ daha çok süre abdestli bulunmaya çalışmak gibi. Dolayısıyla sizleri tekrar tebrik ediyoruz. Bunun size katkısını herkes farkedecek." *FARK ETMEK YETMEZ; ESER ESMELİ* "Rabbimiz umre ya da îtikâf, ya da başka hususlarla berâber farkındalıkları artanlardan, gitgide daha bir kendisine yaklaşanlardan eylesin birer nâçiz kulları olarak cümlemizi. Bu takke de beni ayrı bir motive etti. Tekrar teşekkürler" *ÂBİ; UMRE HÂTIRASI YERİNİ BULMUŞ!* [3/5 23:24] M.Y.: Abim Allah razı olsun ne mutlu bize ki sizlerden bunları duyduk. Bizde çok mutlu olduk onur verdiniz bize. Takke çok yakışmış; yerini bulmuş bence... Allah gayretimizi hayırlara artırsın. Hayırlı akşamlar dilerim. Bu yazıyı umre hatırası olarak bastırıp saklamak isterim. *GÖRENLER, DERENLER, ERENLER* [3/5 23:30] Nuri Kahraman: Bizim yaptığımız aynen fotoğraf gibi olayın görebildiğimiz kadarını resmetmek. Rabbim cümlemizi görenlerden, gördüklerinden çiçek derenlerden, derdiği çiçekleri çoğalta yaya, çoğalta yaya Yaratan'ın rızâsına eren, derdiği çiçeklerle berâber dünyâsı ve çevresini cennete çevirmek keyfiyetiyle ebedî cennete girenlerden eylesin sevdikleriyle berâber sizleri, bizleri ve de cümleyi wes'selâm... *MESAJDAN DÂVETE, HAYRETTEN GAYRETE...* Dur-durak yok, "devam da devam" niyeti üzere Cumartesi gün de ORİMDER ekibi olarak, AHDE WEFÂ, HOCALARIMIZA DUÂ ilkemiz çerçevesinde kimimiz maaâile olmak üzere çocuklar, dâvet sâhipleriyle berâber 20-25 kişi kadar bir aradaydık.. **HÂRUN TUNÇ, HAMDİ İNAN BACANAKLAR* Bu meyanda bayramda ikisi aynı zamanda bacanak olan Merhum Harun TUNÇ ve Hamdi İNAN Bey hocalarımızın kabirlerini ziyâret etmiştik. Onlar da ekip olarak bizi dâvete dâvet ettiler. *ULUBEY, SAYACA, BELEN MEVKİİ'NDEYİZ* Dâvet programı Harun TUNÇ müdürümüzün Sayacabaşı Belen Sokaktaki evinde gerçekleştirildi. Ünye'den Süleyman Aydın MEMİŞOĞLU ve Hasan KARTAL Ağabeyler, Başkanımız Abdurrahman MURTAZAOĞLU, bizim devre mezunlarından Temel SARI, sonrakilerden Aydın KÜPÇÜK, Burhan ERKİT hep birlikte okuma ve duâlarımızı yaptık. *TEŞEKKÜRLER, DUÂLAR, NİYÂZLAR* Dâvet sâhipleri Hatîce TUNÇ Hanım Yengemiz, kız kardeşi AYŞE Hanım, Harun Hoca'nın yeğenleri, Hamdi Hocamızın oğlu Seyfeddin Beylere nâzik dâvet ve hizmetlerinden dolayı teşekkür ettik. Onlar da bizlere katılımlarımızdan dolayı teşekkür ettiler. *ÇAVUŞOĞLU, MEŞÂYİH, EYMÜR* Dönüşte, havanın yağmasını fırsat bilerek biraz ekim-dikim yaparız diye Eymür’e geçtik. Dolayısıyla pazar gün, dün kendisinden, evinin etrafında, yol kenarlarını inadına süsleyen nergis çiçeklerinden isteyip bize daha fazla olarak ayrıca pancar fidesi de veren Mehmet GÜMÜŞSOY Ağabey'in verdiklerini diktik. *MEHMET GÜMÜŞSOY'DAN ŞÂBAN YILMAZ'A* Öğleyi kılıp; birazdan başlayacak olan ve ayrıca akşam katılmamız gereken 2 düğün için şehre hareket ettik. Doğruca Efirli'deki düğün salonuna. Yeni emekli öğretmen Şaban YILMAZ Bey arkadaşımızın kerîmelerinin nikâh merasiminde bulunmuş olduk. Bu arada bir çok dostla karşılaşmamız güzel oldu. *DÜĞÜNDEN DÜĞÜNE, YATSIDAN HASTÂNEYE* Akşam katıldığımız bir başka düğün sonrası bir akrabamızın hastânede olduğunu öğrenince ziyâretine gittik. Gece yarısı bizden sonra eve gelmiş. Bu sabahki tahlilleri de iyi çıkınca eve gönderilmiş. Çok şükür, durumu iyi. En kısa zamanda ziyâretine gidince durumu daha iyi öğreneceğiz inşâllâh... *FETİH AYINDAN KİRAZ CENNETİNE...* 6 Mayıs 24'ün, yâni bu pazartesinin bizim için ayrıca çok müstesnâ bir yeri ve ehemmiyeti de var aynı zamanda değerli dostlar. Lâkin ona da inşâllâh bir başka yazıda değinmek üzere şimdiden tekrar hayırlı olsun deyip bereketler diliyor, mahcûp etmemesi yanında onu, hepimizin dünyâda da, âhirette de yüzümüzü ak çıkaracak icraatlara imza atmaya muvaffak kılması niyâzıyla Yüce Rabbimize yalvarıyoruz. *SONSUZ ŞÜKÜRLER, HAKÎKÂTLİ EMİRLER, BEREKETLİ ÖMÜRLER* Bu duygu ve düşüncelerle, sayısız lütfu ve mazhariyetler için Yüce Mevlâ'mıza sonsuz hamd ve şükürlerimizi ifâde ederken, başta yavrumuzun da içinde bulunduğu tüm çocuklarımız olmak üzere, sorumluluk mevkiindeki herkese başladıkları ya da deruhte etmekte bulundukları tüm iş ve görevlerde üstün başarılar, din-îman selâmetleriyle sıhhat-âfiyetler üzere hayırlı, uzun ömürler, netîce îtibârıyle son tahlilde de, sevdikleriyle birlikte idrâk edecekleri sonsuz mutluluklar dileğiyle cümleye gönülden sevgiler-saygılar sunuyor, *BAŞTA OLAN, ÖNDE GÖREN HERKESE* Bizim Yûnus'a atfedilen, yukarda uygun yerinde bir kıtasını verdiğimiz, burada başta yönetici konumunda olan ya da toplumda, bir toplulukta veyâhut âilede kendini bir tık önde gören herkes için îkâz edici mâhiyet arz'eden; *ER YARIN HAK DÎVÂNINDA BELL'OLUR* şiirinden mânâ îtibârıyle buraya denk gelen *** DEVLETLİYİM DEYÛ FAKÎRE GÜLME GÜLÜP DENLÜ DENSÜZ KEM NAZAR KILMA ÖLÜM VARDIR YÂHÛ SEN GÂFİL OLMA ER YARIN HAK DÎVÂNINDA BELL'OLUR... *** mısrâlarıyla sözü bağlıyor, Allâh'a emânet olunuz diyor, Rabb-i Kerîm'in izniyle tekrar görüşmeyi umuyoruz wes'selâm...