“İçinizden bekârlar olanları evlendirin. (Nur 32) Ayet bizlere evlenmenin ve bekarları evlendirmenin fert ve toplumsal olarak farz olduğunu hatırlatmaktadır../Allah Resul’ü.(s.a.v) ise: “Evleniniz, çoğalınız, çünkü ben kıyamet gününde sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim." (Beyhakî, VII/81)
Kalbi ve gönlü güzel kardeşlerim Hepinizce de malum olduğu üzere, Yaz aylarının gelişiyle, planlanmış olan düğün dernek işleri başladı.
ve her yerden çalgı, davul, zurna sesleri duyulmaya başlandı.
Her taraf, her yer şenlendi. düğün yapmak isteyen, bekarları olan ana babaları bir telaş bir heyecan sardı.
Düğün yapanlar bilirler, düğün dernek işleri zor işlerdir. bunların hepsi ekonomiye bağlı olsa bile, her ebeveynin evlatları için bunları yapmak zorundadırlar.
burada en tabi olan şey, düğün merasimleri, tabi ki, insanların sevdikleriyle, komşularıyla, akrabalarıyla ve tanıdıklarıyla birlikte onlar sayesinde merasimler oluştururlar.
Her anne baba canından bir parça olan evlatlarını evlendirmek, ondan meydana gelecek mürüvvetlerini görmek isterler,
Her ne kadar meşakkatli ve zor bir merasim olsa bile, Ana baba bunları
severek yapmaya çalışırlar,
Bu mutlu anlarında yakın uzak, kolu, komşularını ve sevdiklerini düğünlerine şu şekilde davet ederler.
Düğün davetimizdir: Bir ömür boyu sürecek, mutlu beraberliğimizin başlangıcında, Sizleri aramızda görmekten gerçekten onur ve şeref duyarız.
Bu davetiye çağrıldığında artık bu davete icabet etme, gitme zamanı geldi demektir.
Ancak: Ülkemizin bazı illerini içine alan bölgelerinde bir garip ve tuhaf örf, anane ve adetler rastlamaktayız
İnsan akrabalarını, sevdiği kişileri aynı zamanda dostlarını zor duruma düşürecek durumlara meyil vermemeleri gerekir.
onlar bazen gerçekten zor duruma düşüyorlar.
Bu anlamsız ve tuhaf şeyler, maalesef ülkemizin bazı yörelerinde yaşanmaktadır ve yaşatılmaktadır.
İnsanlar tek başına mutlu olamazlar olmasına mümkün değildir,
Bu mutluluğun yaşandığı insanlara da, bir takım dayatmalar yaparak! onlara hayatlarını zehir etmeleri, bu merasime katıldıklarına pişman etmemeleri gerekir
Buna kimsenin hakkı yoktur.
İşte söz konusu olan bu sorunu anlatalım.
Düğün, dernek, merasimleri akraba, dost ve ahbaplarla yapılır ve merasimlerin tadı tuzu gerçekten onlardır.
Onlar olmazsa bu mutlu an kimlerle paylaşılır ki;
Ne demişlerdi: Bu mutlu anımıza katılın ve yanımızda olun,
Peki bu mutlu anınınız da bu çağırdıklarınız yanınızda olduklarımı? Oldular, merasiminize, davetinize de katıldılar.
Dinimizin bu husustaki emri aynen şöyledir: ”Çağırılan bir toplantı, ziyafet vb. yerlere gitmek. Böyle bir yere yapılan çağrıya uymak. Davet dua anlamına da gelir. "davete icabet edilmek gerekir, ve aynı zamanda Duadır, duanın kabul edilmesidir.
Nasıl yani: Merasimine katılanlar yapılan merasim için Allah hayırlı etsin mutlu olsunlar, Mürvetlerini görün derler mi? derler.
Düğün sahibi de âmin Allah razı olsun derler mi, derler.
Demek ki; davete icabet etmek dua imiş..
O Merasim sahipleri de, oraya teşrif edenlere Hoş, sefalar dileklerini iletirler.
Her iki tarafta bu şekilde karşılıklı mutlu ve mesut olurlar.
Buraya kadar normal ve çok güzel
İkram ve eğlencelerin ardından, başlayan takı merasimi, işte ipler burada kopuyor.
Gelin ve damadı haliyle ayağa dikiyorlar.
Kameraları açıyorlar.
Bu işlerden anlayan, ağzı iyi kelam yapan bir hatip eşliğinde, önce gelin ve damat tarafı anons edilerek, takı merasime başlıyor.
Tabi ki, herkesin bir bütçesi var ona göre, evlatlarını mutlu etmek için elinden gelenleri imkanlar ölçüsünde yapmaya ve takmaya çalışıyorlar.
İşte burada: Üstünlük bakımından aile arasındaki dostları yakınları ahbapları ve zenginlik ve fakirlik kendini baş gösteriyor.
Damat tarafı zenginse, gelin tarafı mahcubiyet yaşıyor; Gelin tarafı zenginse damat tarafı mahcubiyet yaşıyor.
Bu da yetmiyor efendim. Benin akraban seninkinden daha fazladır, çoktur, tartışmaları, haliyle taktıkları takılar bakımından benimki seninkiler daha çoktur diyerek, birbirlerine üstün sağlamaları nedeniyle her iki taraf ve damat ve gelin arasındaki olması gereken mutluluğun yerini, huzursuzlukların başlangıcını teşkil edecektir.
Peki; Bu akrabalığın mutlu olabilmesi ve sizlerce de mümkün olabilir mi?
Benim kanımca; Bu düşünceler içerisinde bu akrabalılığın devam etmesi asla mümkün olamaz.
Bu nahoş üstünlük yarışı sayesinde akrabalık bağları çatırdamaya burada başlar ve devam etmese de mümkün değildir.
Yetmedi efendim devam ediyor.
Şimdi sıraya, akrabaları, yakınları, komşuları ve sevdikleri anons ediliyor.
Kameraların önünde herkesin huzurunda
Kim ne verdiyse, ne takıldıysa kamera çekiyor.
Hatipte ballandıra ballandıra anonsuna devam ediyor.
Düğün takısı imkan meselesidir, Takıda zenginlik yarışına da kimse girmemelidir. Herkesin bir imtihanı vardır ve ona göre bir şeyler vermeye çalışırlar.
Ancak.! Burada mahcubiyet yaşamaması adına, Yakın uzak dost ve ahbapları kendilerini zorlamak zorunda kalıyorlar.
Ya adamın imkanı yoksa, bu yapılanlar doğru bir şey değildir
Hani demiştik ya!
Takı imkan meselesidir, Adamın durumu iyi imkanı var, onu takıyor ve onu zora sokmuyor.
Ancak.! Bu kişi gösteriş için taktığı takıyı kendi merasiminde de taktığı kişilerden geri istiyor,
Senin düğününde ben bunları taktım, sende benim merasimimde bunları takacaksın diye karşı tarafı zora sokmaktadır.
Ama ne yazık ki; Günümüzde bu tip dedikoduları duymaktayız.
Takmasaydın be kardeşim, sana kim tak dedi, peki seni kim zorladı da karşı tarafı zora sokmaktaydın?
Yazık Değil mi, adamın eziyor ve ruhunu incitiyorsun
Senin bu yaptığına hakareti kimse tasvip etmez, adamlıkta denemez,
Buna ancak paranla güç gösterisi yapmış olursun, Şunuda kesinlikle unutmamalısın hiç kimseyi paranla satın alamazsın, aynı zamanda rezil okursun, kendine kimseyi de kul, köle edemezsin,
Kardeşlerim: İslam’ın özünde ve ruhunda, yardımlaşma kaynaşmak dayanışmak gibi hasretler vardır var olacaktır, olmalıdır da.
Günümüzdeki yapılan bu tür merasimlerimiz sayesinde bizler kaynaşırız, yardımlaşmalarımız sayesinde, Dostluklarımız daha çok pekişir iç içe yaşarız ve mutlu oluruz.
Mutluluklar paylaşıldığı takdirde değer görür.
Kıymetli okuyucularım: Siz siz olun! asla; Sizleri zora sokacak her türlü, aşırı harcamalardan hem kendimizi ve hem de dostlarımızı uzak tutalım.
Herkes, ayağını yorganına göre uzatmalıdır. Kişiyi zora sokacak, İmkan dışındaki harcamalar, sizleri, bizleri ve hepimizi zora sokar ve zor günler yaşamanıza sebep olur.
Düğün ve yapılan merasim: İki yabancının dost olması, akrabalığın başlangıcı demektir. İki Elma’nın yarısı, diğer yarısı sayılan, gönüllerin birleştirmesi demektir.
akrabalık denince: İlk akla gelen şey para değildir, mutlu bir aile temelini teşkil edecek huzur ve mutluluk verecek akrabalıkların temelini oluşmaktır.
Bizim buna ihtiyacımız vardır.
Rabbim düğün yapacak kardeşlerimize yar ve yardımcısı olsun.!
Evlenecek olanlara da, bir ömür boyu sürecek mutluluklar diliyorum.