ÇARŞAMBADAN PERŞEMBEYE, TİYATRODAN CENÂZEYE, KİTAPTAN TAŞBAŞIYA...

NURİ KAHRAMAN2024-04-20 12:01:50

Babacığım; dün günlerden çarşambaydı ama benim PERŞEMBE günümdü. Önce Efirli'de Ordumuzun medâr-ı iftihârı GÜRSOY FINDIK İşletmesine uğradım. Onları sen bizden çok daha iyi tanıyorsun. Babaları Hâlit Amca merhumla da çok hukûkun var.
Senden sonra bizim pek yolumuz düşmedi. Önceleri çok fındık yıktık bu fabrikaya senin gününde gerek kabuklu fındık gerekse iç olarak. Burada o günleri yâd etme fırsatı da bulduk.
Bugün geliş sebebimiz de fındık ama iç natürel ya da kavrulmuş fiyatı almaktı. Konya'dan torunun istedi. Kendisi işten ayrılıp ihracat şirketi kurdu. Kuru gidâ üzerine olduğu için öncelikle Fındık pazarlamaya çalışıyor.
Necdet Bey'le yıllar sonra bu vesîleyle bir araya gelmiş olmakla epey sohbet ettik. Mâlum Gürsoy Âilesi memleketimizin köklü, güngörmüş âilelerinden. İşlerine yoğunlaşmış, hayatları başarılarla dolu, iş ciddiyeti ve dürüstlükleriyle Karadeniz'in parmakla gösterilen firmalarından. Ordumuzun da gurûru, saygın, ülkenin ilk 500'lüklerinden.
Neyse, fiyatımızı aldık, fındığın bugünü ve yarını, dünyâdaki durumu çerçevesinde fikir teatisinde bulunduk, zorluklarını konuştuk. Yurt dışında, özellikle Amerika'da fındık tarımı noktasında büyük atılımlardan, 2030 îtibârıyle Türkiye'nin fındık tekelinin kırılabileceğinden falan konuşurken, o arada eski fındık fabrikatörlerinden Necâti POYRAZ'ın oğlu, kendisi de uzun yıllar fındık sektöründe iş yapmış oğlu Emin POYRAZ Bey'in wefâtı haberini aldık.
Necdet Bey'le karşılıklı notlarımızı ve yardımcı olma sözü aldıktan sonra ayrıldık. Buraya kadar gelmişken geçenlerde bir wesîle ile telefonla görüşme durumumuz olan ve GENÇ PETROL Sâhibi, senin arkadaşın Hasan Amca'nın wefâtından sonra mîras paylaşımı neticesi olarak Perşembeden Petrol İstasyonu aldığını ve mutlakâ oraya beklediğini söyleyen Adnan GENÇ kardeşimizi de iş yerinde ziyâret etmek düşüncesiyle Perşembe'ye geçtim. Çay içtik, sohbet ettik. Senden konuştuk. Adnan Bey; "Çok alışveriş ettik. Çok hukûkumuz var. Arkadaşlık ve muhabbetimiz var. Özellikle hafta sonu elemanlarını gönderir, ödünççülük yapardık. Çok kafa dengi, kahrı çekilen bir âbimizdi. Allâh CC rahmet eylesin." şeklinde konuştu.
Burada ÇINAR KİTABEVİ'ne de uğradım. Burası talebemize âit olmanın yanında biraz kitaplara bakmak, azıcık hasbihâl etmek ihtiyacından doğdu bu. İyi de oldu. Ali AYDIN Kardeşimiz öğrencimiz olmanın yanında Ensar Vakfı'mızın Perşembe başkanı. Diğer yandan bizim köyden, komşumuz Sultan Hanımın dâmâdı. Zaman zaman âilece gidil-geliş te yaptığımız birisi. Hasbihal ve çaydan ayrı olarak kitap değil ama 8-10 adet çeşitli renklerde kalem aldım, ajanda notları için.
Akşam da OKSM'de BULANCAK DİN GÖREVLİLERİ tarafından icrâ edilen FİLİSTİN TİYATROSU vardı. Oraya katılmayı kendimizce bir vecîbe bildik. Katılım da iyiydi, program da. Bu vesileyle birçok eski dostla görüşme, yenilerle tanışma imkânı bulduk. Temsîlen Şûbe Müdürü Fâtih ÖZDEMİR Hoca'nın başlarında bulunduğu Arkadaşlarımızı ve buna öncülük eden Bulancak Müftülüğü'müzü bu örnek hareketleri ve güzel senaryo ve mesajlarıyla başarılı temsillerinden dolayı tebrik ediyor, darası diğer kurum ve meslektaşlarının başına diyoruz. İlgiyle izlenen ekip gösterim için daha o akşam yeni  teklifler aldılar. İnşâllâh yine izleme imkânı bulacağız gibi gözüküyor.
Babacığım; bugün de Perşembe öğle vakti Ordu Ulu Câmi'de idik Emin POYRAZ'ın cenâzesi için. Câmi doldu taştı. Çok kalabalıktı. Özellikle iş ve siyâset dünyâsı tamâmıyla oradaydı. Kadın katılımcı da çoktu. Allâh CC rahmet eylesin. Ölenler için başka diyebileceğimiz birşey yok.
Burada şunu belirtmeden  geçemeyeceğim ki, huylu huyundan vaz geçemiyor. Oraya giderken de elimde dergi poşeti vardı. Onu bir kenara bırakarak namaza durdum. Hani sen hep derdin ya; "Bizim oğlanın hep koltuğunda ya dergi, ya kitap olur; şimdi şurdan doğrugelir!" diye. Aynen o minvâl üzere devam. Bu şimdi daha da çoğalacak!
Nitekim; cenazeden sonra Altınordu millî Eğitim'e geçtim. Tuna ESELİOĞLU Bey daha önce aramış, dergi çıktı, gelip alabilirsin demişti. Bugün o gün oldu. Kârımı o kadar da bilmez değilim; iki verdim dört aldım!
Ben bizim derneğin dergilerinden 2 ayrı adet verdim, o da TAŞBAŞI DERGİSİ'nden 4 adet verdi. Bunun üzerinde ayrıca durmak gerekir. İnşâllâh diyelim. Her gidişimde yazı istiyor ama nasîp olmadı. Bu defâ senin de çok iyi bildiğin, Fikret TĞRKYILMAZ Bey'in başkanlığı döneminde Ramazanlarda organize edilen AYIŞIĞI KİTAP-KÜLTÜR FUARLARI ile ilgili bir tazı talep etti. Yâ nasîp!
4 dergi demiştik, onun birini hemen karşıda ziyâret ettiğimiz İl Müftümüz Dr. İsmail ÇİÇEK'e takdim ettik. O da, bununla alâkalı değil, mûtâdı olduğu üzere ikisi büyük boy KUR'ÂN--I KERÎM olmak üzere 4 adet kitap verdi. Zâten Kur'an talebi vesîlesiyle gelmiltim. Tevâfuk oldu. Kur'an'a geçen bir talebe için gerekliydi. Senin anlayacağın sevgili babacığım; koltuklarımız, senin sağlığında hep olduğu gibi kitap dolu kendimizi eve attık ve işte bu yazıyı yazıyoruz.
Bu arada müftü beyin kafamı karıştırdığını, artık kitap hamallığı ve kâğıt isrâfına, her yerde mekân işgâline gerek olmadığını, bir flaşbellekte âdetâ tüm dünyânın kitaplarını taşımanın mümkün olduğunu, bundan böyle oraya doğru evrilmenin gerektiğini söylediğini belirteyim. Ama, hiç kütüphânesiz ev olur mu? Düşünemiyorum doğrusu ama sanki artık düşünme zamânı gibi gözüküyor sevgili babacığım.
Yine kısa kesemedik farkındayız ama, inanınız ki her uğrak yeri en az bir yazılık. Çok özet geçtik ama yine yekun teşkil etti. Kusûrumuza bakılmaması dileğiyle yazımızı sonlandırırken;  Yüce Rabbimizin hepimizi mağfûrîn zümresine dâhil etmesi ve tüm sevdiklerimizle berâber Efendimiz SAV in komşuluğunda buluşturması, Gazze ve Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz ve tüm mazlumlar başta olmak üzere Ümmet-i Muhammed’in yardımcısı olması niyâzıyla cümleye sevgiler-saygılar sunuyoruz wes'selâm...

Anasayfa