Ramazan boyunca Süper kent mescidinde mukabele okuyuşuna hafızlarımızı dinleyerek sürerek bu güzel sünneti idrak ettik.
Cuma günüde dua merasimi yapıldı. Merasimin ardından Hafıs öğrencilerimize hayır severlerin katkıda bulunduğu hediyeler takdim edildi. Bir hayır severde öğrencilerimize takım elbise hediyesinde bulundu.
Bizim de yazdığımız eserleden “Gönlümün Hicreti” “Ruhumun İnşirahı” kitaplar hafız öğrencilerimize günün anısına hatıra olarak sunuldu.
Hz.Peygamber sav.Efendimizden günümüze kadar gelen mukabele (Kur'an Hatmi) geleneğinde Mukabele okuyan ayetlerin anlamını açıklayan Süperkent mescidi hocalarımıza Hafız öğrencilerimize teşekkür ederim.
Ramazan-ı şerif ayında Kur’ân-ı Kerîm’i mukâbele tarzında tilâvet etmek ve yapılan tilâveti takip etmek Hz. Resûlullah’ın (s.a.v.) ve Hz. Cebrâil’in (a.s) amelinden; Allah Resûlünün (s.a.v.) sünnetindendir.
Bilindiği gibi Hazret-i Cebrâil (as) her Ramazan-ı şerif ayında Resûl-i Ekrem Efendimiz’e (s.a.v.) gelir ve Kur’ân-ı Kerîm’in o âna kadar nâzil olan âyetlerini baştan sona, karşılıklı, mukabele tarzında okurlardı.
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) vefât edeceği yılın Ramazan-ı şerif ayında Hazret-i Cebrâil (as) iki defa geldi ve Kur’ân-ı Kerîm’i baştan sona iki defa mukabele tarzında karşılıklı tilâvet buyurdular.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Kur’ân-ı Kerim'i başkasından dinlemeyi de severdi. Başkasından dinlerken mübarek gözyaşlarını tutamazdı.
İbn-i Mes’ud (ra) anlatıyor: Resûlullah (s.a.v.) bana hitaben:
“Bana Kur’ân-ı Kerim oku!” buyurdu.
Ben:
“Ya Resûlallah! Kur’ân-ı Kerim sana indirildiği halde, sana Kur’ân-ı Kerim'i ben mi okuyacağım?” dedim.
Allah Resûlü (s.a.v.):
“Ben Kur’ân-ı Kerim'i kendimden başka birisinden dinlemeyi hakikaten severim” buyurdu. Bunun üzerine, Resûl-i Ekrem’e (s.a.v.) Nisâ Sûresinden okumaya başladım. Nihâyet; “Her ümmetten birer şâhit getirdiğimiz ve ey Muhammed, onların üzerlerine de seni şâhit olarak getirdiğimiz zaman onların hâli nice olur?” âyetine geldiğimde, Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.):
“Şimdilik yeter!” buyurdu. Dönüp baktığımda, bir de ne göreyim,
Resûl-i Ekrem Efendimiz’in (asm) iki gözünden yaşlar akıyordu.
Kur’ân-ı kerim'i dinlemek aynı zamanda Kur’ân-ı Kerimin de emridir.
Cenâb-ı Hak: “Kur’ân okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki, merhamet olunasınız” buyurur. (ÂRAF-204)
Şu halde, okunan Kur’ân-ı Kerim'i dinlemek farzdır.
Hazret-i Cebrâil (as) ile Hazret-i Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) Ramazan-ı şerif aylarında yaptıkları Kur’ân-ı kerim'i karşılıklı okuma ibâdetini model alan Müslümanlar, asırlardan beri güzel sesli hafızların refakatinde her Ramazan-ı şerif ayında bu geleneği sürdürmüşler; Kur’ân-ı Kerim'i mukabele tarzında tilâvet ederek hatimler indirmişlerdir. Yani tek amel içinde farzı da, sünneti de ihyâ etmişlerdir.
Mukabeleye baştan sona iştirak etmekte İnşaallah hatim sevabı vardır. Mukabeleyi takip Mümkünse okunan Kur’ân-ı kerim üzerinde tefekkür etmeli, anlamlarını bildiğimiz âyetlerin emirleri üzerinde düşünmeliyiz.
Ebû Ümâme (ra) der ki: Resûlullah’ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu işittim: “Kur’ân-ı Kerim okuyunuz! Çünkü Kur’ân-ı Kerim, kıyâmet günü, kendi yârânına (kendisini okuyan ve amel edenlere) şefaatçi olarak gelecektir.”
(Buhari-İbn-i Mace)
Ebû Hüreyre (ra) bildirmiştir ki, Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur:
“Bir cemaat, Allah’ın (cc) evlerinden birinde toplanır; Allah’ın (cc) Kitâbını okurlar ve aralarında (birinin okuduğunu diğerleri—açık veya gizli—tekrarlamak sûretiyle) ders yaparlarsa, üzerlerine huzur iner, onları rahmet kaplar, çevrelerini melekler kuşatır. Allah(cc) o kimseleri, kendi katında bulunanların arasında anar.”
FITRAT SADAKASI
Mü’mini kâfirden “iman”
Mü’mini münafıktan
Ayıran şeye “İnfak” denir!
İnfakın farz olanına zekât,
Nafile olanına sadaka denir.
İmanımızın ölçüsü
Verdiğimiz zekât kadardır.
Zekâtın ölçüsü kırkta birdir.
Kulların hesabına göre;
40’tan 1 çıkarsa 39 kalır.
İlahi hesaba göre ise;
40’tan 1 çıkarsa 400 kalır.
İyilikler on ile çarpılır.
Kırk çarpı on, dört yüz eder.
İnfakın, nafile olanına
Sadaka denir, sadaka;
Sadakat demektir.
Sadakat doğruluktur!
Ramazan sadakasına
“Fıtr sadakası” denilir,
Yani fıtrat sadakası,
Varoluş sadakasıdır.
Maldan yapılanına
“Hayr sadakası” denilir.
“Hayr” yapan hayırlıdır!
İnfakın nisabı, miktarı;
Zenginin insafı kadardır!
Sadaka-i Fıtır(Fitre);
Oruçlarınızın kabul olunması için son tasdiktir.
İnsan bedeninin zekâtı kabul edilmiştir.
Can sadakası veya beden sadakası da denilir.
Fitre diye bilinen fıtır sadakası İNSANOLARAK YARATILIŞIMIZIN VE RAMAZAN ORUCUNU TUTUP BAYRAMA ULAŞMANIN BİR ŞÜKRÜ OLARAK dinen zengin olup Ramazan ayının sonuna yetişen müslümanın, belirli kimselere vermesi vacip olan bir sadakadır.
Kişi, kendisinin ve küçük çocuklarının fitrelerini vermekle yükümlüdür. Hz. Peygamber, köle-hür, büyük-küçük, kadın-erkek her müslümana fitrenin gerektiğini ifade etmiştir.
Fıtır sadakasının vacip olma zamanı Ramazan bayramının birinci günü olmakla birlikte, bayramdan önce verilmesi daha faziletlidir.
2024 yılı fitre miktarı 130tl. dir.
Her müslüman kendi mali durumuna göre 130tl. den aşağı olmaması şartıyla yukarısının sınırı yoktur.
Para olarak verilebileceği gibi gıda olarakta verilebilir.
Fitreyi muhtaçlara verirken:
1-Kalben niyet ederek sağ elinin verdiğini sol el duymayacak hassasiyetle vermek,
2- Muhtaçlara bu fitremizdir aldın kabul ettin mi filan denmez.
3-Muhtaç olana yukarda ifade edildiği gibi gizlice verilir. Muhtaç ı onura ederek verilmelidir. Yani namaz kılıyor mu, günahı varmı gibi araştırmaya, sorgulamaya gerek yoktur. Fakir ,muhtaç müslümana kendi yakınlarımızdaki fakirleden başlamak üzere verilir.
YARIM HURMA
En büyük imkân,
Kalbindeki İmanındır.
İman tükenmedikçe
İmkânlar tükenmez.
Peygamberimiz buyurmuşlar;
“Yarım hurma ile de olsa,
Cehennemden korunmaya bakın!”
Yarım hurmalar mutlaka,
Ateşe gölge olacaktır.
“İmkânım yoktu” deme,
Yapmak istemedim de!”
İmkânım yoktu demek,
İmanım yoktu! Demeye gelebilir.
Kimsesiz değilsiniz,
Kimse, sizsiniz!
Yeter ki yürü ve iz bırak!
Ayak izi, damga vurmaktır!
İz bırakanlar izlenirler!
ORUÇLARINIZI ONAYLATIN
Sadaka, “doğruluk, sadakat” demektir.
Ramazanda verilenine “fıtr” denilir.
Fıtr: Fıtrat, varoluş sadakasıdır.
Sadaka-i Fıtır(Fitre);
Oruçlarınızın kabul olunması için son tasdiktir.
İnsan bedeninin zekâtı kabul edilmiştir.
Can sadakası veya beden sadakası da denilir.
Maddî darlık endişesinden ve husûsiyle de günlük nafakasını temin edememek sıkıntısından uzak olmak, bir insan için sevinç ve sürur sebebidir. Dinimiz, bu cihetin de çaresini temin etmiş, Ramazân-ı şerîf bayramı gününde fakir Müslümanların sevindirilmesi için onlara sadaka-i fıtır verilmesini vacip kılmıştır.
Bayramdan önce verilen bir sadaka-i fıtır, hem tutulan orucun noksanlarını tamamlayacak hem de fakir bir Müslümanın hiç olmazsa bir günlük nafakasını temin etmiş olacaktır.
Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), fıtır sadakasını, oruçlu için boş ve kötü sözlerden bir temizleyici ve fakirlere yiyecek olarak farz kıldı. Kim, bunu (fıtır sadakasını bayram) namazından önce verirse, bu makbul bir (fıtır) sadakası olur. Kim de bunu (fıtır sadakasını bayram) namazından sonra verirse, sadakalardan bir sadaka vermiş olur.”.
Yetim başı okşa, en sevdiğinden ver, yolun nurlansın,
Acizlere şefkat eli,hakça paylaşmadır sadaka
Ver cimri olma, yılan olup da boynuna mı dolansın,
Zekât- fıtır sadaka, malın arınmasıdır.
Bul fakire ver iftarı, gayrısı ikram, ziyafettir,
Melekleşsin kullar, arınsın kalpler,
açınca avucu…
Ramazanı şerifin son günlerindeyiz.Bayramın esenliğine ulaşmaya sayılı günler kaldı.
Bu günler,cehennem azabından kurtuluş günleridir.
Bu günler,ihtiyaç sahibini bayram sevincine ortak eden sadaka-ı fıtır günleridir.
Ramazanın feyzi ve bereketi üzerimize olsun.