YOK ÖYLE YORGAN BİTLİ BEN ONU İSTEMEM

HÜSEYİN DENİZ2024-02-26 09:39:16

Günümüzde çoğumuz halimizden memnun olmaz, başkalarından şikayetçi olur ve suçu hep başkalarında ararız.

Bu arada bir gerçeği de unuturuz; Bügün bizleri idare edenleri onları bizler seçtik, uzaydan transfer değiller!

Dolayısıyla biz nasılsak, bizi yönetenlerde öyle. Onları değiştirmenin  yolu önce kendimizi değiştirmek. Sizler Asr-ı Saadet Müslümanları olmadan sizi yönetenlerin Hz. Ebubekir, Hz. Ömer,  Hz. Osman ve Hz. Ali olmaları mümkün değil!

  -Önce aynaya bakıp sonra da karşımızdakilere bakarak kusur aramayı öğrenmemiz gerekir. Hz. Ömer’i istiyorsanız önce Ömer’e layık olmalısınız. Yoksa bu gün ki gibi menfaat ve çıkarlarımız için 180 derece döndüğümüz müddetçe, bizi yönetenlerde menfaat ve çıkarlarına bizim kadar ya da bizden fazla düşkün olacaklardır.

     Hz. Ömer zamanında onu yanlış yaptığında kılıcı ile düzeltecek insanlar vardı, siz de yöneticileriniz yanlış yaptığında onu düzeltmek için  bırakın kılıcı en azında sesinizi çıkarabiliyor ve onun yüzüne yanlışlarını söyleyebilecek cesareti gösterebiliyor musunuz?

Önce bu sorunun cevabını verin, sonra onlara kabahat bulun.

  -Hz. Ömer bir gün hutbe okurken cemaate sordu:” Eğer ben eğrilirsem ne yaparsınız?” Cemaatten biri cevap verdi:”Seni kılıçlarımızla doğrulturuz”. Hz. Ömer yerinden indi ve secdeye kapandı ve dedi ki:” Allah’ım, Sana hamdolsun. Ömer eğrildiği zaman onu bu cemaat içinde düzeltecek kişiler var, Sana şükürler olsun.”

 -Yine Hz. Ömer bir başka Cuma hutbesinde:” Ey insanlar, dinleyin ve itaat edin!” der. Bu söz üzerine bir sahabi ayağa kalkar:” Ne dinler ne de itaat ederiz !” der. Hz. Ömer, “niye” der O zat halifeye o anda üzerinde bulunan yeni elbiseyi gösterir ve “Ya Ömer! Giydiğin bu elbisenin hesabını vermedikçe seni dinlemeyecek ve sana itaat etmeyeceğiz! Zira Beytülmal’den sana da bana da aynı kumaş düşmüştü. Ben kendime ondan bir elbise yaptıramadım Görüyorum ki, sen kendine bir elbise yaptırmışsın. Bu nasıl Oldu?” der.

  Hz. Ömer oğlu Abdullah'a: ”Kalk oğlum, bu elbisenin hikayesini anlat!” der. O da: “Bana da, babama da birer parça kumaş düşmüştü. Ben hakkımı ona verdim. Şu anda üzerinde gördüğünüz elbise ikimizin hakkında meydana gelmiş bir elbisedir.” Bunun üzerine sahabi: “Konuş ey Allah'ın Peygamberinin halifesi, şimdi seni hem dinler, hem de itaat ederiz.” der.

  -Şimdi siz buyurun yanlış gördüğünüz bir şeye itiraz edin bakalım, yada büyüklerimizden birinin mal varlığı ile ilgili bir şeyler sorun; sonra da başınıza gelecekleri görün!

  Ama ne yazıkki günümüz insanları batan geminin malları diyerek yağmalayanlara alkış tutuyorlar.“Devlet malından bir hırka bile aşıran savaşta bile ölse şehit olamaz.” (H.şerif)

Günümüzün en büyük problemi o ki bizde artık hesap verme endişesi kalmadı. Onun için "helaldi, haramdı" ayırmıyoruz. Eskiler; "Bir lokma haram gırtlaktan aşağı giderse o bünye helak olur" derlerdi. Niye? Çünkü bu bir aşıdır. Süte bir damla yoğurt damlatırsın, koskoca 10-20 kg'lık süt ne olur? Tadını kaybeder, yoğurt olur. Eğer haramla sen bu helal bünyeyi ifsad edersen, aşılarsan o bünyede hayır kalmaz. Binaenaleyh helal-haram diye bir hassasiyetimiz kalmadı. Onun için her şeyimiz bozulmaya başladı. Yediğimize, içtiğimize, giydiğimize dikkat edeceğiz. Arkadaşlarımıza dikkat edeceğiz. İnsanlığımızı çok güzel bir tarzda ve de şekilde ortaya koyacağız. "Müslüman o kimsedir ki, insanların elinden ve dilinden zarar görmediği, bilakis fayda gördüğü insandır" buyuruyor Peygamber Efendimiz (sav). Müslüman böyle bir modeldir derken ne hale geldik Şimdi ise hakikaten insanlar hep şüpheci oldular,güven ve itimat kalmadı, herkes herkesten şüphe ve endişe eder oldu. Müslüman, insanların emin olduğu bir insan olması lazım gelirken maalesef Müslüman Müslüman'dan endişe ediyor. Peygamber Efendimiz'i (sav) düşünelim. Mekke'den Medine'ye hicret edecek. Fakat Kureyş'in ne kadar kıymetli eşyası varsa Resulullah'ta emanette. "Al ya Muhammed, bunları sen koru" diyorlar. Kim? O'nu öldürmeyi planlayan insanlar. Hz. Cebrail geliyor, hicret emrini veriyor. O da, "bu emanetler bana teslim edildi" diye Hz. Ali'yi evinde bırakıyor. "Ya Ali! Sen hicret etme! Bu emanetleri yarın sahiplerine teslim et" diyor. Müslüman başka bir insandır. Hz. Ali de emanetleri "teslim edeceğim" diye ölümü göze alarak Peygamber Efendimiz'in (sav) yatağına yatıyor. Müslüman, emin/güvenilir insandır. Bu tarifi bizzat Hz. Peygamber (as) yapıyor: "Müslüman; insanların elinden ve dilinden emin/güvende olduğu insandır.""Bir olalım, iri olalım, diri olalım", "Eline, beline, diline sahip ol", "İncinsen de incitme", "Her ne ararsan kendinde ara", "Oturduğun yeri pak et, kazandığın lokmayı hak et" sözleriyle bütün insanlığı hoşgörü, sevgi, barış ve kardeşliğe çağıran Hacı Bektaş Veli, yüzyıllar öncesinden bugünlere ışık olmayı sürdürüyor

Kalın sağlıcakla Allaha emanet olun

İlahiyatçı yaza;Hüseyin Deniz

 

Anasayfa