Süperkent Mescidimizdeki öğle namazın akabinde Şair-Yazar Nuri Kahraman Hocamızla ziyaret kapsamında bereketli bir günün ardındaki paylaşımlarımız;
Ordu Kültür merkezimizdeki kütüphanede günlük gazete ve dergilere bir göz attık. Kendi yazdıklarımıza baktık. Bizim de gazetelerde yazı yazmamızı teşvik eden vesile olan Nuri hocamıza teşekkür ediyor baki kalan bu bu kubbede belki de bizim yazılarımız da hoş bir seda olur İnşaAllah diyoruz..
Velakin kendi kendime bu naif ortamda soruyorum hep nasıl olacak da bunca yıllık dünyaya meydan okumaya yetecek gücümüz? sonra bir cümle sarsıyor beni Kültür merkezimizdeki bir afişte yazılı olan söz İşte bak Nuri Pakdil cevaplıyor benim sorumu diyorum;
” Kitap okumadan meydan okuyamazsınız…”
Ne anlamlı ne tefekkür dolu söz değil mi dostlar!..
Oradan Yeni dönem gazetesine giderken Ahmet cemal Caminin önünde sohbet eden Halil ve Cafer hocamızı selamlıyor el sallıyor yol kenarında baharı andıran hoş kokulu ağacın çiçeklerinden bir buket koparıyor gazetede çalışan emek veren hanım kardeşlerimize takdim ediyoruz.
Bizlere hoş karşılama sohbet ve çay ikramından sonra ayrılıyor yol güzergahımızdaki Albayrak kardeşlerimizin Tohum, Zirai İlaç,İş yerini ziyaret ediyoruz hasbihal ikram ve hayırlı olsun diyerek oradan Altınordu İmam hatip ortaokul müdür yar. Şenel Özata hocamızı ziyaret ediyoruz.
Kendisinin yoğun bir çalışma ortamında bize ayırdığı zaman içeresinde doyumsuz bir sohbet çay ikramı derken ikindi namazını cemaatle Okulumuzun mescidinde eda ediyoruz.
Hocamızın intibasından hafızama nasıl bir tarif edebilirim derken Mevlânamız o güzel sözünün canlı hali diyorum,
İnsan” gönlündeki hâle hâkim olabiliyorsa, buna "SEVGİ" denir.
Ama; Gönlündeki hâl insana hâkim ise;
onun adı "AŞK" olur...!!!
Hocamızdan günün anısına bir fotoğraf çektirip teşekkür edip ayrılıyoruz.
Ensar vakfımızın insana huzur veren kitap kafeyi uğruyoruz. Orada tevafuken geçerken Ordunun Duayen usta İstikbal gazeteci sahibi Temel Aşar abimizle ayak üstü hasbihal ediyoruz.
Kendisinden en çok okunan İstikbal gazetesinde yazılarımızı yayınlama sözü alıyor kendisine teşekkür ediyor istikametimizi akşam namazı için Çivisiz mescidine çeviriyoruz.
Muzaffer hocamızın gür sesi ve dokunaklı sesiyle namazımızı eda ederken günün tatlı yorgunluğuna adeta ilaç geliyor namazın akabinde hocamızla kısa bir hasbihalden sonra evin yolunu tutuyoruz.
Yolda giderken siyasi gündemdeki konuları konuşurken aklımıza gelen şu güzel tefekkürlü paylaşımlarla sizleri baş başa bırakıyorum…
Soya sopa güvenme insanoğlu..
Ne gençliğin kalıyor, ne güzelliğin..
Dokunmaya kıyamadığın Çiçek Gibi,
Hepsi solup gidiyor bir gün..
Ne paran Baki, ne mülkün..
Hükmü yalnız bu dünyada Kürk'ün..
Şaşmayan terazisinde Hakk'ın..
Elbet tartıya çıkarız bir gün...
Ahir zamanda En büyük keramet İSTİKAMET üzere olmaktır..!
“Ey Gönül! Dikkat et âhir zaman bu!
Nefsine uyup da sûrete aldanma!
İblisin bile mâşallah dediği kullar var.
Seveceksen sev vefâ nedir, takvâ nedir bileni!
İçinde Cennet saklayan virane kullar var..! “
Kalbi yanık âşık, yârin kapısını tıklattı.
Ancak 'Kimsin?' suâline 'Benim!' deyince, yâr:
''–Git! Senin için içeri girme zamanı değil! (Daha sen hamsın dedi.) Böyle mânevî nîmetler sahasında (“ben” diyen) ham ruhlara yer yoktur!.'' dedi.
Hz. Mevlânâ.”
Zarafet göz
kamaştırmak değil,
Kalplere dokunmaktır.
Dokunabildiysek ne mutlu..
Varlığınızın fark edilmesi için değil, Yokluğunuzun hissedilmesi için yaşayın.