"Çok yorgunum...
Yıllardır koşuyor da varamıyor gibiyim.
Ama bunu yürüyerek varmışlara nasıl anlatayım?"
Gazze orda dururken izlemek, şahit olmak, seçim gündeminde kaybolmak ne hazindir?Yürek dayanır mı?
"Ninnilerle uyutulması gereken bebeklerin, silahlarla susturulduğu bir dünyada susmak alçaklıktır!" (Muhsin Yazıcıoğlu)
“Suyla abdest almadık İsrail kanla abdest aldırıyor.”
"Bereket hala acıyı hissedebilecek yüreklerimiz var. Buna sahip olmayanlar da var, üstelik kendi aramızda.” “ İsrail-Filistin savaşı değil bu, insan haysiyetinin yeryüzüne açtığı bir savaştır. Çünkü haysiyetin ineceği bir yer kalmadı yeryüzünde. O şimdi hava da. Mutlak surette bir yere inecek. Mesele, biz orada olacak mıyız olmayacak mıyız?
Esas mesele bu aslında. Çünkü görünen o ki Gazze dışında dünyada her yer işgal altında. Hepimiz işgal edildik sonuçta" " Kariyerimin bir anlamı kalmadı. Kütüphanemin bile bir anlamı kalmadı. Dönüp yaksam yeridir…" “Gazze’li Çocuklar bize Kur’anımızı tefsir ediyorlar....” Derin anlamlı, sitem ve pişmanlık yüklü bu satırları çevirmen Ayçin Kantoğlu’nun, İslam Düşünce Enstitüsü’nün düzenlediği “İnsanlık Vicdanı Yol Ayrımında: Gazze” isimli Panelde yaptığı konuşmasından parça parça aldım.
İçten söylenmiş sözler bunlar, Gazze’de yaşanan acıyı yüreğinin derinlerinde yaşayan bir annenin feryat yüklü sadalarının yankısı bu haykırışlar. Bu pek tesirli, çok acıklı ve sitem dolu sözlerin, merhamet yüklü ve yaralı bir vicdandan geldiği o kadar belli ki hemen tesir ediyor dinleyen, okuyan duru gönüllere.
Bendeniz bu konuşmaları (Bilhassa Ayçin Hanım’ın) dinlerken rahmetli N.F.K K‘in senaryosunu yazdığı Reis Bey adlı filimdeki bir sahne canlandı güzümde. O sahnede savcı rolündeki kahraman, merhametten bahseden Reis Bey’e(hâkime) şöyle diyordu: ”Merhamet ekmek olsa bütün insanlığa dilim dilim dağıtılsa payına hiçbir şey düşmeyecek lanetli budur” Evet bu gün bu cümleye en müstehak kişiler Gazze’yi, Gazze’deki o masum çocukları, dedeleri, nineleri, hamileleri, güvercinleri, kedileri, çiçekleri… Acımasızca, bilerek, hunharca bombalarla parçalayan Siyonistlerdir.
Bu yüzden tüm insanlık emsali görülmemiş bu ızdıraplı, bu çok çok acılı dayanılmaz sahneleri gördüğü halde rahatsız olmuyor. Rabbimden dileğim, İnşallah yakında bir mahkeme kurulur, bu sözler bu Siyonist canilerin yüzlerine söylenir.
Böyle bir mahkeme kurulursa mahkemenin duvarına mutlaka ‘Nisa Süresi’nin 75. Ayeti’ bir levha olarak asılacaktır/ asılmalıdır.
وَمَا لَكُمْ لَا تُقَاتِلُونَ فٖي سَبٖيلِ اللّٰهِ وَالْمُسْتَضْعَفٖينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَٓاءِ وَالْوِلْدَانِ الَّذٖينَ يَقُولُونَ رَبَّنَٓا اَخْرِجْنَا مِنْ هٰذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ اَهْلُهَاۚ وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ وَلِياًّۚ وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ نَصٖيراًؕ Nisâ-75
“Ey Müslümanlar!) Size ne oluyor (ve nasıl bir vicdani sorumsuzluğa kayıyorsunuz) ki; "Ya Rabbi, ehli (ve idarecileri) zalim olan şu ülkeden (ve şu düzenden) bizi kurtar, bize Kendi katından bir sahip gönder ve bize Kendi rahmetinden bir yardımcı ver" diye yalvarıp duran; erkek, kadın ve çocuklardan oluşan aciz ve çaresiz kimseleri kurtarmak için Allah yolunda (çalışıp) çarpışmıyorsunuz? (Bu duyarsızlık ve nemelâzımcılık imani ve vicdani bir tavır değildir.)”
Nice mazlum ve mağdur insanların ezilmesine ve sömürülmesine yol açan bu zalim ve Siyonist sistemi yıkacak ve yeryüzünde Adil bir Dünya düzen’i kuracak niyet ve gayreti taşımayanları Cenab-ı Hakk bu ayetle ve şiddetle ikaz etmektedir.
“Ben bu ülkenin bir şehidini unutmadım, birde şehit düşüren kahpelerini.”
Muhsin Yazıcıoğlu
Biri çıkıp bize dese ki : "İsrail bebekleri ve çocukları neden öldürüyor?"
Biz de ona : "Nemrut ve Firavun doğan erkek çocuklarının öldürülmesini neden istiyorlardıysa işte ondan dolayı bebek ve çocukları öldürüyorlar." diyeceğiz.
Evet, Ey çocuk sen Filistin'de
bir gün büyüyeceksin! Sakın
son taşını atma onu özenle sakla.
Zira bir gün gelecek sen o taşı zâlimlerin mezarlarının başına dikeceksin.
Firavun, veziri Hâmân'ın telkiniyle, tahtını tehlikeye sokacağından korktuğu çocuğun doğmasına engel olmak için İsrâiloğulları'nın yeni doğan bütün erkek çocuklarının öldürülmesini emreder.
وَاِذْ نَجَّيْنَاكُمْ مِنْ اٰلِ فِرْعَوْنَ يَسُومُونَكُمْ سُٓوءَ الْعَذَابِ يُذَبِّحُونَ اَبْنَٓاءَكُمْ وَيَسْتَحْيُونَ نِسَٓاءَكُمْؕ وَفٖي ذٰلِكُمْ بَلَٓاءٌ مِنْ رَبِّكُمْ عَظٖيمٌ ﴿٤٩
"Hatırlayın ki sizi Firavun’un adamlarından kurtardık. Onlar size işkencenin en kötüsünü revâ görüyorlar, erkek çocuklarınızı boğazlıyorlar, kızlarınızı sağ bırakıyorlardı. Bu size reva görülenlerde rabbinizden büyük bir imtihan vardı."
Medeniyet üzerine güzellemeler yapan canavarın kalan tek dişi de Gazze’yle birlikte çürüdü. Gazze’nin yıllardır içine akıttığı gözyaşı taştı. Filistin’den bütün dünyaya kan sıçradı. Öfke, itidali boğmak üzere… Çünkü suçun boyutu, kınama cezasını çoktan geçti.
Artık kimse uluslararası hukuktan, insan haklarından falan bahsetmesin. Müslümanları insan olarak görmeyen zihniyetin hakkı da hukuku da yere batsın.
Yüce Allah’tan ümit kesmeyelim.
Zalimlerin zulmü varsa, her Firavun’un da bir Musa’sı vardır, derler.
BUNDAN ÖTESİ YOK!
Zulüm, sınırları aştı...
En alçak zemine ulaştı...
Hunharca katledilen binlerce insan..
Çocuklar, gençler ve kadınlar..
Harab edilen güzelim şehir..
Yıkılan haneler, okullar, hastaneler..
Ve tümüyle yok edilen aileler...
Kana doymayan vampirler..
Hala da durmuş değiller...
Yeter diyecek bir güç yok!
Her yanı sarmış hâinler...
Seyretmedeler gafiller!..
Gönül yara alınca ,
Yazıda kalem ,
Sözde dil ,
Sazda tel ,
Göğe yükselirken eller .
Allah 'ın huzurunda gönül tellâl
Zulüm o kadar dibe vurdu, zulmet o kadar zifiri karanlığa ulaştı ki, artık ötesi yok! Bundan sonrası inşaallah bu çukurdan çıkıp kurtulmak, yukarılara yükselip aydınlığa kavuşmak ve nihaî kurtuluşa ermek olacak!..
"Zulümle âbâd olanın;
Âhiri berbâd olur."
Rabbim bize zor sınavlara karşı sabr-ı cemil ihsan etsin inşallah.