Ş E M S İ Y E

Ufuk ERSOY2024-01-29 09:59:04

Kuraklık var, yağmur yağmıyor, nefesi kuvvetli bir hoca getirmişler.

Hep beraber tepeye yağmur duasına çıkmışlar, akşama kadar dua etmişler.

Bir damla yağmur düşmemiş.

“Hani hoca efendi, yağmur nerede?”

Hoca terslemiş:
“Sizin kalbiniz bozuk!”
“Niye?”
“Eğer yağmur yağacağına inansaydınız, şemsiye taşırdınız. Bir ben inandım, şemsiye aldım, o da yetmedi!”

***

İki ay kaldı.

Adaylar çalışıyor.

Cadde ve sokaklar kalabalık.

Havalar soğuk ve yağışlı.

Kimi zaman güneş kendini gösterip kayboluyor.

Lakin elinde şemsiyesi olanları fark ediyorsunuz zaten.

***

Başbakanlık sözcüsü bir gün gazetecilere şaka yapayım demiş:
“Başbakan bugün gölü yürüyerek geçti.”
Gazeteciler şaşırmış:
“Ne yaptı, ne yaptı?”
“Gölü yürüyerek geçti!”
Ertesi gün gazetelerden birinin manşeti:
“Yüzme bilmeyen başbakan gölü yürüyerek geçti!”
Ve haberin yorumu:
“Yüzme bilmeyen başbakan mı olur?”

***

Ağzınızla kuş tutsanız dahi görünmeyecek, görmezden gelinecek kadar acımasız ve nankör bir yol bu siyaset.

Her yerde müthiş bir algı çabası var.

Bırakın gölün üzerinde yüzmeyi, gökyüzünde kuş gibi uçsanız bile nafile.

Boş meydanlar sanki ağzına kadar doluymuş gibi yansıtılıyor.

Yada kalabalık bir alan boş gibi.

***

Adam yolda giderken kıç üstü düşmüş, arkadan yetişen bir adam koşup elini tutmuş, kaldırmış...
Ve ricasını söylemiş:
“Bizim partiye oy verir misiniz?”
Adam kalçasını ovuşturarak yüzünü buruşturmuş:
“Ben düşünce kıçımı yere vurdum, kafamı değil!”

***

Az kaldı, o nisan sabahı göreceğiz hepsini.

Elinde şemsiyesi olanı,

Uçanı, kaçanı,

Kıçını yada kafasını vuranları.

Sonrasında bu memleketin gelecekteki halini…

 

 

 






 

Anasayfa