AĞIR FİLİSTİN, HAFİF ÜMMET; SAĞIR DÜNYÂ, HABİS MİLLET!

NURİ KAHRAMAN2023-12-15 10:22:23

 

Şurası bir gerçek ki;Filistin, genel anlamda öteden beri tüm dünyânın ve de bütün medeniyetlerin ehemmiyet  atfettiği en önemli, odak noktası, stratejik bir yer. Dolayısıyla, herkes için büyük bir mesele ve de bugünkü sıcak süreçte birebir gündem, özelde de Ümmet-i Muhammed'in önünde ve bilhassâ Aziz Milletimizin uhdesinde mes'ûliyetten öte ağır bir imtihandır.

*"MESCİD-İ AKSÂ'YA GİDELİM Mİ?"*

Nitekim; Hz. Peygamber’in (sallallahu aleyhi ve sellem) azatlısı Meymune radıyallâhu anhâ: 

“Ya Rasûlallâh! Beyt-i Makdis’e gidip gitmeme hakkında bize ne buyurursunuz?’’ dediğinde; 

Allâh Resûlü(s.a.v): 

*"GİDİN VE ORADA NAMAZ KILIN!’’*

diye cevap verir. 

Fakat o zaman orada (Bizans ile Persler arasında) savaş vardı ve bunu dikkâte alan Peygamber aleyhissalâtu ves'selâm Efendimiz şöyle buyurdu: 

*DEĞİLSE; YAĞ OLSUN GÖNDERİN!*

"Şâyet oraya gidemez ve orada namaz kıl(a)mazsanız, oranın KANDİLLERİNİ AYDINLATACAK YAĞ GÖNDERİN!’’ buyurdu.’’

(Ebu Davud, Salat, 14)

* KUDÜS'E BÎGÂNELİK Mİ, DELİ-DÎVÂNELİK Mİ?*

Durum böyleyken; Ümmet ve özelde de, asırlarca orada emeği olan, himmeti bulunan aziz milletin oraya bîgâneliği mevzûbahis olabilir mi? Kaldı ki bir vefâ borcudur, eski dostlukların, komşulukların, kardeşliklerin gereğidir. Allâh'ın emri, Peygâmber SAV in hâtırası, milletin salâbet-i dîniyyesinin lâzım-ı gayr-ı mufârıkıdır.

*SAMÎMÎ USLÛP, KIRIK-DÖKÜK CÜMLELER!*

Burada sözü, İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’nden arkadaşımız, gönül ehli, adı gibi sâlih ve güzel insan Sâlih DÂNE Hocamıza bırakıyoruz. Onun, kırık-dökük, samîmî uslûbu, zarif dokunuşları yetiyor yağlarımızı eritmeye. Bakınız, bu noktada ne fırtınalar estiriyor, hislerimize nasıl tercümân oluyor?!

*HÜRRİYET İÇRE CUMÂ; O DA NE DEMEK?*

"Bugün cuma. Cumâniz bereketli olsun. Olsun da hürriyet içre bir namaz kılalım. Ne demek yani hürriyet içre namaz kılmak? Kulun kuldan emin olması, kulların kullardan korkmaması; bunu ferden, hem de cemaaten gerceklestirebiliyor muyuz?"

*İKİ AYAK ÜZRE OLMAK YETERLİ Mİ?*

"Zor bir soru; hemen evet, veya hayır demeyin. Kul ve kulluk kavramlarını çözmeden isabetli bir cevap vermek yanlış olur. Kulluk kelimesinin iptidâsı ve intihâsı nedir? Acabâ ben kulum derken ne anlıyorum ve ya ne anlamam lazım? 

İki ayak üzre yürümek kul olmanin birincisi şartı mıdır? O zaman kümes hayvanlarını hangi katagoride degerlendirecegiz?" 

*KULLUK TEZELLÜL DEĞİL; BELKİ İFTİHAR!*

"Allah Resulü (s.a) "Ben kulum, kul gibi yaşarım; o kelimeyi çok severim" buyuruyor. Şehadetin yarısı "عبده و سوله: O'nun kulu ve elçisi" şeklinde. Bu ifade tezellül manasında değil, belki iftihar manasındadır. Bundan dolayı çocuklarınıza Abdullah, Abdurraman, Abdurrahim, Ubeydullah gibi عبد(kul)isimleri öneriyor.

Tabi bu konuda da büyük bir yozlaşma var. "اسري بعده Kulunu yürüttü." Kul, İmanin tadını, cihadın tadını tatmayinca kulluğunu gerçek mânâda ızhar edemiyor."  

*KULLUK SÖNÜK, NAMAZ TUTUK; HÜRRİYET ESİR!*

"Kulluk sönük kalınca da ateşlenemiyor, harekete geçemiyor ve ibadetin öz manası olan hürriyet içre namaz da gerçekleş(e)miyor. 

Hz.Omer'in şu yüce sözü kâinatı titretecek boyuttadır "أعتقد سيدنا سيدنا:Efendimiz, Efendimizi azad etti." Burada 1.Efendi kim, 2.Efendi kim? Öyle ya! 1.Efendi; Hz Ebubekir 2. Efendi Hz Bilâl-i Habeşî; müezzinlerin piri."

*KULLUK TA, HÜRRİYYET TE TEVÂZÛDA!*

"Koca Ömer Ebubekr'e Efendimiz diyor. Onun azad ettiği köleye de Efendimiz diyor! Anladınız mı işin aslını? Yâni; 

*NE KADAR KÜÇÜLDÜLERSE O KADAR BÜYÜK OLDULAR;*

büyüklük tacina lâyık oldular. İşte hürriyet, işte kemâlât, işte kul ve işte kulluk..."

*YAKICI RÜZGÂRLAR, YIKICI FIRTINALAR*

Evet çok doğru. Olgun başaklar başını eğer, kemâliyle, yâni olgunlaşmasıyla berâber boynunu büker. Kemâlât budur. Ya fırtına nedir? Ya da, Rüzgâr ve fırtınanın bu olgunlaşma, özgürleşme sürecindeki yeri, bir diğer ifâdeyle fonksiyonu nedir? 

*RÜZGÂRI SEVERİZ DE; YA FIRTINA?*

"Sen fırtına olamazsın" Fırtınayı bazıları sever, bazıları yerer. Fırtına bazen yıkıcı bazen sürükleyici bazen uçurucu olur. Peki, derdi nedir fırtınanın; niye yakar yıkar acaba? Yazık değil mi emeğe, yazık değil mi tabiata? Firtina rüzgarın şiddetli hâli değil mi? Ama, rüzgârı severiz de fırtınayı niçin sevmeyiz?"

*KELİMELER KARIŞIK, SÖZCÜKLER ALLAK-BULLAK!*

"Bu arada, kelimeler, terimler, cümleler de birbirine karıştı. Meselâ gitti yerine örnek geldi veya getirildi.Tabiat gitti yerine doğa geldi veya getirildi. Sünnetullâh gitti yerine "doğa kanunları" geldi. Elek gitti yerine kelek(!) geldi gibi. Münevver gitti aydın geldi. Akıl gitti us geldi vs. vs..."

*FIRTINA ÇEŞİTLERİ, DAMLA ÇİÇEKLERİ!*

"Pekiyi fırtınayı şimdi nereye koyacağız? Sizin fırtına, bizim fırtına, onların fırtınası; zenginlerin fırtınası, garibin fırtınası, halkın fırtınası ve Hakk'ın fırtınası! Yoksa fırtına pazarı kuruldu da ben mi duymadım?

Kimse fırtına olmaya heveslenmesin; damla olun, damlayın. Sizi bekleyen çiçekler var!"

*KORKULU RÜYÂLAR, YÛSUFÇA TÂBİRLER!*

"Güzel bir rüya görenler çok sevinirler, korkunç rüya görenler çok korkarlar; uzun müddet tesirinde kalırlar. Bâzen ağlayarak uyanırlar. Bunlar da rüya fırtınalaridir. 

Ne yapalım şimdi; derdimizi kime açalım? Yusuf Peygamberi (a.s) mi çağıralım; gece fırtınalarimizi tabir için?"

*SİZ BÂRİ GİDİN GAZZE'YE; BİZ ESEMEDİK EY!*

"Firtinalar, fitneleri sürüklemeyin peşimizden! Târumar olan yuvalarımizin, yerlerde sürünen vicdanlarımızın, tarihe yaptığımız saygisizligin intikamını bizden almayın fırtınalar!

Bize ar oldu muslumanligimiz; siz bari gidin Gazze'ye, Filistin'e, Kudüs'e! Sizler gibi esemedik ey fırtınalar!"

*ÖZGÜR CUMÂ KILMAK İSTEYENLER; EYY!*

"Ben size dargın değilim fırtınalar; ben bahtima dargınım, ben kaderime dargınım, ben vicdanıma dargınım. "Sen bahar damlası ol Sevgilim"  نصر من الله و فتح قريب Yardım Allah'dan ve fetih yakındır...

Cuma bilmem nasip olur mu? Özgür cuma kılmak isteyenler Gazze'de ki kardeşlerini de unutmasın ve sorumluluğunu bir kez daha hatırlasın.  Dualarınız lutfunuz olur efendim..." (Sâlih DÂNE)

*BİLMEM, SİZ DUYMUŞ MUYDUNUZ?*

Şimdi de sıra, biz mezun olduktan sonra, 80'li yılların ilk yarısında Ordu İHL'de görev yapmış, tanışmak, geçen yıl Konya'da nasîp olan bir hoca ağabeyimizde. Onun da paylaşımı ilginç. Orijinâl, kendisine âit, önemli bir ayrıntı bilgi. Biz de ilk duyduk. Böyle zâlim bir gürûha zâten hangi olumlu bir sıfat uyar ve yakışır ki? 

*LEŞ KARGALARI BUNLARDAN SEVİMLİ!*

Hani leş için şöyle bir hâdise anlatılır;

"Bir gün Peygâmber Efendimiz SAV yakın dostları ile yürürken, yol kenarında bir köpek ölüsü görürler. Ashab "Bu leş Ne kadar pis kokuyor" diye birbirlerine dert yanarlar. Rahmet Peygamberi ise onları uyarmadan, en kibar üslupla şunu söyler: 

*"NE GÜZEL DİŞLERİ VAR!"*

Aynı olay Hz. Îsâ (AS) için de anlatılır. Önemli olan muhtevâ ve mesaj. Bizim burada(n) söyleyeceğimiz şudur ki; işte bu, bugünün siyonistleri için o leşin dişi kadar bile bir güzellik telâffuzu sözkonusu olamaz. O kadar iğrençler! Fiilen, ahlâken olduğu kadar, bedenen ve rûhen de! Nitekim; ağabey hocamız ne anlatıyor bakınız:

*ÜÇ KERE MAKİNA, BİR HAFTA PENCERELER!*

"Konyada meshur bir otelde calisan biri anlatmisti ;

Yahudilerin gelip kaldigi odalari ve esyalari  iki kere hatta bazan uc kere makinada yikar onlarin kaldigi odayi bir hafta pencerelerini acik birakir ve bu bir hafta boyunca o odaya baska musteri almazdik 

Cunku cok pis kokarlardi..." (Mustafa UĞURLU)

*SİYONİST DEYİNCE; PİS KOKULAR GELİR!*

Sâdece bu mu? Yahûdî deyince, hele siyonist; dünyânın neresinde olursanız olunuz, hemen pis kokular gelmez mi insanın, insanların burnuna? Hep bir iğrençlik hissi kaplamaz mı ruhları? Ya da; bir iyilik ya da zerre güzellik duygusu gelir mi aklınıza siyonist deyince? Ne berbat, ne tâlihsiz bir sıfat! Allâh CC onları da bizleri de şerlerinden korusun. Âmîn...

*HİÇBİR YERDE; ASLÂ TEKİN DEĞİLLER!*

Çünkü, bunlar dünyânın her neresindeyseler normâl, sıradan insanlar değiller. Siyonizm adına hep bir şeyler peşindeler. En azından ve en hafîfi ekonomik sömürü. Siyâsal entrikalar. Örgütsel hegamonyalar vs. vs. İşlerine hiç akıl ermez. Aslâ tekin değiller. 

*HALKLAR AYAKTA DA, DEVLETLER NEDEN YANDAŞ?*

Her bulundukları yer için isrâil eksenli nihâî bir görev ve gâyeleri var.

Öyle değilse; Amerika başta , bütün devletler onların bu düpedüz zulmünü nasıl destekleyebiliyorlar ki? 

*MASONLUK, ROTARYENLİK; TÜSİAD!*

Demek ki; bulundukları her ülkenin yöneticilerini bir şekilde bağlamış, iplerini ellerine dolamışlar! Masonluk, Rotaryenlik; Türkiye özelinde bir örnek olarak TÜSİAD diyelim; siz gerisini anlayın! 

*YA BAROLARLA, BARONLAR vs.?*

Şu an; İsrâil'e karşı ya da mazlumlardan yana net tavır almayan spor dünyâsından sanata, barolardan baronlara herkesi bir gözden geçirin. Bunları siz de bulabilirsiniz.

*HABÎSLERİ KAHR'ET, HAPİSLERİ KURTAR YÂ RABB!*

Ne diyelim; Rabbimiz maddesi-mânâsı, rûhu-bedeniyle baştan aşağı pislik ve lânet, başta müslümanlar olmak üzere tüm insanlığın ve güzelliğe dâir maddî-mânevî herşeyin düşmanı, kitabında insanlığın hayrına bir hayâl bulunmayan, îtikâdının esâsı gayrıya kin ve nefret üzerine kurulu bu habislerin her türlü zulüm, entrika, hapis ve kötülüklerinden insanlığı kurtarsın, 

*ÜMMET-İ MUHAMMED'E MEDET; YÂ RABBENÂ!*

Ümmet-i Muhammed'e yardım idrâk, imkân, azim ve fiiliyâtı lûtfedip, tez zamanda zafere erdirerek kardeşlerimizin yüzünün güldüğünü görmeyi bizlere nasîp eylesin. 

*FEYİZ, BEREKET, SÜRÛR; WES'SELÂM*

Âmîn; Yâ Muîn. Cumânın feyzi, bereketi üzerinize olsun; gönülleriniz sürûrla dolsun. İnşâllâh tekrar görüşmek, hâlleşmek ve de dertleşebilmek üzere cümleye sevgiler-saygılar wes'selâm...

 

Anasayfa