Sanatçının oksijeni Özgürlüktür. Bir Sanatçı ya da Düşünürün Özgürlüğünü kısıtlayıp, ağzını burnunu kapatıp, "İstediğin kadar koş" demek, ya da "Su ol ak ama, toprağı ıslatma" demek gibidir..
Çin’de bilge çağlar öncesinde ne güzel söylemiş: "Bir yıl sonrasını düşünüyorsan, tohum ek. / On yıl sonrasını düşünüyorsan, ağaç dik. / Yüz yıl sonrasını düşünüyorsan, toplumu eğit. " Bugün bizim buna " Bin yıl sonrasını düşünüyorsan, Sanatçı ve Düşünür yetiştir." Diye eklememiz gerekir.. Çünkü onların doğum tarihi vardır ama, ölüm tarihi yoktur… Örneğin bugün Homeros 2500 yaşında, bizim Yunus Emre 800 yaşında, Shakespeare ise 500 yaşındadır...
Sabahattin Ali’nin sağlığında bugün de çok satan Kuyucaklı Yusuf romanı için bir suç duyurusunda bulunulur. Denir ki;"Bu roman, rejimi aşağılıyor, aile kurumunu kötülüyor, halkı askerlikten soğutuyor..’" Mahkeme bilirkişiden rapor ister. Üç kişilik bilirkişi heyetinde Reşat Nuri Güntekin de vardır. Güntekin bugünkülere de ders olacak güzellikte bir metin sunar ve özetle şöyle der;
- “Yazar çok büyük bir eser ortaya çıkarmıştır. Sözü edilen suçlamalar yersizdir. Yazar kimi sorunları abartarak anlatmış olabilir. Abartma, sanatçının ruhunda vardır. Bu bir anlatma, halka gerçekleri gösterme yöntemidir. Sanatçı gerçekleri anlatmak için yerine göre dürbün kullanır, büyüteç kullanır... Yazarı cezalandırmak, zaten cılız olan romancılığımıza büyük zarar verir...” Ve Sabahattin Ali bu davadan beraat eder.
Her toplumda büyük düşünceleri mağlup edemeyen güçlüler, çoğu zaman Özgürlüğün, Şerefin ve Onurun baş düşmanı olmuşlardır. Ancak şu da bir gerçektir ki, onlar insanların Beyin ve Düşüncelerini söküp atan bir aleti, asla ve asla icat edememişlerdir. Onun için ÖZGÜRLÜK ve ŞEREF, insanlığın onurudur. Bunun en büyük şahidi ise, İnsanlık Tarihidir...!