KARDEŞLİK RUHU-İNFAK VE KUL SEVİNCİNE ORTAK OLMAK !

HÜSEYİN DENİZ2023-11-10 08:33:40

İslam dini;Toplum hayatında huzur

ve sükûnetin hakim olmasını,seyyal hayatta dost ve birliktelik açısından ilahi emir gereği kardeşlerinin acı ve sevinçlerine ortak olmayı amaçlar.

*İşte kardeşler arasındaki güçlü bağın tesisi için,iyilik ve fedakârlığı, yardımlaşma ve paylaşmayı emreder,kötülüğü, bencilliği ve cimriliği ise yasaklar. İnsan, yaratılışı gereği bir diğerinin ilgi ve sevgisine, yardım ve desteğine ihtiyaç duyar.Allah (cc)şöyle buyuruyor.“Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık.Bir kısmı diğerini istihdam etsin diye çeşitli alanlarda kimini kimine, derece derece üstün kıldık.(Zuhruf, 43/32.) buyurarak bu gerçeği bize haber verir.

*Allah‘ın kulları ve müslümanlar olaraktan bizlere düşen görev sahip olduğumuz imkanları bencilce kullanmak değil,kardeşleriyle

paylaşması gerekir.

*İşte islam’ın emri gereği insana paylaşma bilinci kazandıran, böylelikle hem dünya ve hemde ahiret mutluluğuna,nihayetinde Rabbinin rızasına kavuşturan tüm ibadetlerin ortak adı infaktır.

*İnfak;kişinin Allah’ın kendisine emanet ettiği mal ve servetten, maddi ve manevi nimetlerden başkalarını da yararlandırmasıdır. Bütün canlılara iyilik yapma ve yardımda bulunma çabasıdır.

*Bunu yaparken nn baştan anne babaya, eş ve çocuklara, yakın ve uzak akrabaya,arkadaş ve komşulara hasılı tüm insanlara faydalı olma gayretidir.

*İnfak, insanın fıtratında var olan yüce duyguları harekete geçirir. *Kişinin nefsini arındırmasına, çevresiyle ilişkisini güçlendirmesine, üzüntü ve kederden kurtulup Rabbinin hoşnutluğunu kazanmasına vesile olur.

*Nitekim Cenâb-ı Hak bir ayet-i kerimede şöyle buyurur:”Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda infak edip harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir.

Bir başka ayetinde ise:“Mallarını gece gündüz; gizli ve açık infak edenler için Rableri katında ecirler vardır; onlar için korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.(Bakara, 2/274.)Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Allah yolunda infak edin. Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik edin, kuşkusuz Allah iyilik edenleri sever.(Bakara, 2/195.) Ayet-i kerimedeki “kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın” emriyle Yüce Rabbimiz, cimrilik edip Allah yolunda infak etmekten kaçınmanın, hem fert hem de toplum için tehlike oluşturacağını haber vermektedir.

*Her alanda olduğu gibi infak konusunda da buna en güzel örneğimiz Allah rasûlü (s.a.s)’dir. O, ümmetini daima cömertliğe, kanaatkârlığa,paylaşmaya ve yardımlaşmaya davet etmiştir.

Bir defasında kendileri bir koyun kesmiş kestiği koyundan geriye ne kaldığını Hz. Âişe validemize sormuş, “Sadece bir kürek kemiği kaldı Ya Resûlallah!” cevabını alınca, “Ey Âişe, desene bir kürek kemiği hariç tamamı bizim oldu.(Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 33.)buyurmuştur.

Peygamberimiz bu veciz ifadesiyle verdiğimiz kadar kazandığımıza ve Allah yolunda harcamanın bereketine işaret etmiştir. Bir başka hadisinde ise müminleri şu sözlerle iyiliğe teşvik etmektedir:“Her kim Müslüman kardeşinin bir ihtiyacını giderirse; Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Her kim de bir Müslüman’ın bir sıkıntısını giderirse, Allah da onun kıyamet sıkıntılarından bir sıkıntısını giderir. Buna birde başka yönden hocası ile öğrencisi arasında geçen bir hayat hikayesinden örnek vermek istiyorum."Alimlerden biri, talebesi ile gezerken, bir tarlanın yanındaki ağaçlardan birinin altında eski bir çift ayakkabı gördüler. Belli ki civarda çalışan birisinin ayakkabısıydı.

Talebe :

"Hocam bu ayakkabıyı saklasak da, sahibi geldiğinde ayakkabısını bulamayınca, o anki halini seyretsek, ne dersin ? " dedi.

Hocas:

"Sevincimizi başkalarının üzüntüsü üzerine kurmak doğru değildir. Gel şöyle yapalım;  sen zengin bir ailenin çocuğusun, bu ayakkabının içine bir miktar para bırak, sahibi gelip bunu gördüğü zamanki sevincini seyredelim"  dedi.

Talebe bu teklifi daha güzel buldu ve adamın yakkabısının içine bir miktar para koydu.Hocası ile görünmeyecek şekilde bir ağacın arkasına saklandılar.

Bir müddet sonra, ayakkabının sahibi geldi. Elbiselerini değiştirdi, ayakkabısını giyerken içinde bir şey olduğunu farketti. Baktığında bunun para olduğunu gördü. Bir müddet etrafına bakındı, hic kimseyi göremeyince, dizleri üserine oturdu ve ellerini açıp:

" Ya Rabbi, eşimin hasta, çocuklarımın aç olduğu

Sence malumdur, verdiğin bu nimet için Sana sonsuz şükürler olsun," deyip gözyaşlarına boğuldu ve uzun bir süre  ağladı. Bunu gören Hoca ile talebesi de göz yaşlarını tutamadılar...

Sonra Hoca talebesine döndü :

" Bu  ilk  tekliften daha güzel olmadı mı , şu an daha mutlu değil misin?" dedi.

Talebesi:

" Evet Hocam,

Allah sizlerden razı olsun şimdi saha çok sevinçliyim."

Şimdi sormak istiyorum insanların mutlu olmasına vesile olmak gerçekten değmedimi?

*Ecdadımız zekat, sadaka,hayırları ile zayıfların yanında gönüllü yardımları ile  zengin ve fakirler arasında iyilik köprüleri kurmuşlardır.

İnfak, insanın fıtratında var olan yüce duyguları harekete geçirir. Kişinin nefsini arındırmasına, çevresiyle ilişkisini güçlendirmesine, üzüntü ve kederden kurtulup Rabbinin hoşnutluğunu kazanmasına vesile olur.

Allah’a ve onun resûlüne gönülden bağlanan müminler, tarih boyunca infak bilincini kuşanmış, yardımlaşmayı hayatlarının merkezine almıştır.

Allah yolunda harcamanın bereket bulacağına işaret etmiştir.

peygamber sav efendimiz:Bizleri şu hadisleriyle iyiliğe teşvik etmektedir: “Her kim Müslüman kardeşinin bir ihtiyacını giderirse; Allah da onun bir ihtiyacını giderir.”Her kim de bir Müslüman’ın bir sıkıntısını giderirse, Allah da onun kıyamet sıkıntılarından bir sıkıntısını giderir. Yaşanılan bu günkü günümüze baktığımızda ecdadımız insanlık adına yapmış oldukları onlarca eserleri görmekteyiz.

Onlar sahip oldukları ilmi ve iktisadi birikimlerini başkalarıyla paylaşmıştır.

Cömertlik ve fedakarlıkta hep ön safta olan ecdadımız, infakı kalıcı hale getirmiş, yaşadıkları her coğrafyada vakıf ve merhamet medeniyeti inşa etmiştir. Yeryüzünde hayrın ve hasenatın, iyiliğin ve güzelliğin hakim olması için çalışmak bizim köklerimizde vardır,bizlerde bugün onların bu eserlerine sahip çıkmalıyız.

Bu eserler günümüzde aziz milletimiz aynı şuur ve gayeyle iyiliğin öncüsü, insanlığın umudu, huzurun ve güvenin teminatı olmaya devam etmektedir.

Ana maalesef  bugün bu eserlerin izini,daha dün ve bugün komşumuz Irak’ta Suriye’de,filistinde siyonistlerin elleri ile bir bir ortadan kaldırmak ecdadımız bu eserlerini yerle bir ederek intikam almaktadırlar.

Yukarıdaki bahsi geçen İnfakın yardımlaşmanın dilimizdeki yerinin bu denli önemini anladıktan sonra, şu an Filistin’lilerin siyonist  İsrail’lilerin bombaları altında evleri ocakları başlarına yıkılıyor,çöl çocuk demeden hunharca şehit ediyorlar. kardeşlerim bugün bizlere düşen görev kardeşlerimize gün yardımlaşma günü seferberlik yapma günüdür.

Elimizden maalesef başka bir şey gelmiyor.

Dostlar:Sizlere kelamların en güzeli Kur’an-ı Kerim Kerim’in maide suresinin sekizinci ayeti ile son vermek istiyorum: (Sebepli veya sebepsiz)“Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi âdil davranmamaya itmesin. Adaletli olun; bu, Allah korkusuna daha çok yakışan (bir davranış) tır.

Bir gün Allah Rasûlü sahabe-i kirama, “Zalim de olsa mazlum da olsa kardeşinize yardım ediniz.” buyurmuştur. Sahabîler, “Mazluma yardım etmeyi anlıyoruz ancak zalime nasıl yardım ederiz?” diye sordukları zaman Hz. Peygamber (s.a.v.), “Onu da zulmünden vazgeçiriniz.”[11] buyurmuştur.

Ne mutlu ki Allah'ın rızasını öne alarak bütün  işlerinde rızaya mazhar olanlara, insanlık için, Müslüman kardeşleri için canının malını Hak yolda fedâ edenlere.

Bu mezalim için tepkiniz,illaki müslüman olmanıza gerek yok;insan olmanız yeterlidir.

Filistin’li kardeşlerimizin yanında olalım,onların  yaralılarına merhem kafire karşı tek vücut ve aynı zamanda da tebessümlerine vesile olalım.”Allah’ın lâneti zalimlerin (ve kafirlerin) üzerine olsun!(Araf 44)

İlahiyat cihaz 

 

 

Anasayfa