RAMPALI HAYAT, POMPALI OCAK; ya da HEY GİDİ GÜNLER HEY...

NURİ KAHRAMAN2023-10-09 10:48:46

 

Hayâta kendimizi kaptırıp gidiyoruz. Önümüze ardımıza bakmadan bir koşuyu sürdürüp geliyoruz. Dâimâ nefes nefeseyiz. Bir oh çekecek molamız yok. Daha doğrusu düşünmeye, kendimizi dinlemeye, ileriye-getiye bakmaya vaktimiz yok.

*VAKİT Mİ YOK, NİYET Mİ?*

Vaktimiz olabilir de niyetimiz yok. İşten güçten biraz başımızı kaldırsak ekran geçiyor karşımıza. Telefon zâten hiç peşimizi bırakmıyor.

*HÂLBUKİ ÇOĞU SONRADAN!*

Hâlbuki bunların çoğu hayâtımıza sonradan giren şeyler ve sanki olmazsa olmaz bir hüviyet kazandılar.  Bizi âdetâ esir aldılar. Daha dün denecek zamanlara baktığımızda bunlar olmadan da pek âlâ yaşıyorduk. Hem de daha canlı, daha özgür bir hayâtımız vardı.

*ÖZGÜR MÜYÜZ, BAĞIMLI MI?*

Kim ne derse desin şimdi özgür gibi görünüyoruz ama gerçekte kelimenin tam anlamıyla bağımlıyız. Değiliz diyenlere; Hadi kopun bakalım telefondan bir günlüğüne deyin bakalım böyle bir şeyi göze alabilecekler mi?

*MÜSTESNÂLAR MÜSTESNÂ!*

İstisnâlar elbette vardır. Bu çağın gereğidir. Ölçülü olduğunda yadırganacak bir şey de değildir. Biz zâten bağımlılıktan söz ediyoruz.

Bu noktada kendimizi test edip kimi alışkanlık ve meşgâlelerimizi gözden geçirip yeniden değerlendirmeye vesîle olacak bir paylaşımla sizi başbaşa bırakıyoruz.

*ÇAĞ REYNA, GEÇMİŞ AYNA!*

Hem çoğumuz kendimizi eski günlerde bulup iç geçirecek; gey gidi günler deyip bugünlerin vaktimizi boş yere meşgul eden kimi îtiyatlarına hayıflanacağız. Bu da hayâtın bir parçası sonuçta. Buyrun o hayâtı yaşamaya:

*POMPALI OCAK*

"Yeni evliydim. Eşim hayvan alıp satıyordu.

Bu mesleğe celepçilik deniyordu. Dört tane yemek çanağım sekiz on  kaşığım on çatalım beş altı aliminyum çorba tasım vardı. Annem çeyizime üç tane bakır tencere bir de kazan  kalaylatıp koymuştu. Eşim bir gün bana kağıda sarılı çiçekli melamin tabaklar  getirdi. Altısı yemek için ikisi salata içindi. Birde on tane çatal getirdi. Ankaraya gidince   dönüşte iki de aliminyum tencere geldi.

Ben o tabakları çanaklığa güzelce dizdim çanaklığımın dantelli örtüleri de çok güzeldi.

Kumaştan kaşıklık işledim. Duvara astım.

Gören herkes çok beğenmişti.

Bir gün de pompalı bir gazocağı getirdi. Sevincimden o gece uyku uyuyamadım. Ocağı pompalayınca hemen yanıp yemeği pişiriyordu.

Artık bahçeye ocak yakmaz olmuştum.

Komşular

.. Yemeğin var mı Naciye? dediler mi

.. Amaan iki pompalıyorum hemen yemek pişiyor diye ben övündükçe köy kadınları hasetten çatlıyordu. Herkes kocasına pompalı ocak aldırmaya başladı. Hemen hemen her eve pompalı  ocak alınmıştı. . Yan komşum Hatice üç gün ağlamış sonunda o da  ocak aldırmıştı.

Bir gün İstanbul'daki halama gittik. Orda üç gece kaldık yeğenimizin nişanı vardı. Bizi güzel bir yatakta yatırdılar. Süslü yüksek bir yataktı. Demirden yapılmıştı. Adının karyola olduğunu öğrendim. Onda uyuması çok güzeldi. Eşime

.. Biz de bundan alalım çok güzel dedim.

Biz hep yer yatağında yatıyorduk.

Bir ay sonra eşim kamyonetle bir karyola getirdi. Odaya kurduk. Başucunda  süslü bir aynası da vardı.

Karyola yatağını kasabada yorgancı yünden  dikti. Bütün köy karyolamızı görmeye geldiler.

Ben üzerine güzel bir örtü diktim.

Zamanla karyola da köye gelip çoğaldı.

Arkasından aynalı dolaplar  ayakkabılık ve yataklı divanlar.

Kasabada Kaymakamın evinde görüp bizimde aldığımız döküm soba. O sobaya kaymakam sobası denme sebebi ilk defa kaymakamın eşine o sobadan  almasıydı.

Aradan zaman geçti. Tüplü ocaklar çıktı. Biz milangaz aldık. Halam bana doğum hediyesi  külde pasta pişiren bir kek tenceresi getirdi. Ortası yuvarlaktı. İlk keki onda yaptım. Üstünde camı da vardı.

Benim tencere kapı kapı gezmeye başladı. Sonra sapı koptu bahanesiyle kimseye vermedim. Kasabaya giden aldı geldi..

Şimdi çok eşyamız çok çeşitli tencerelerimiz var. Yemek takımlarımız gümüş kaşık çatallarımız çelik cam emaye hepsi  var ama o zamanki ağız tadımız yok.

Hey gidi günler hey...."

Zeynep  Eman/Denizli

(Emekli öğretmen)

*YORULMAK MI, YOĞRULMAK MU?*

Umarım geçmişte geniş, oylumlu, istifâdeli güzel bir gezi yaptınız. Hem de hiç yorulmadan. Tabiî az da olsa o duygularla yoğrulmuş olmalısınız.  

*HERŞEY EMÂNET; AMAN DİKKÂT ET*

Sözü bitirirken diyoruz ki; Rabbimiz bizleri hevâ ve heveslerin, mâlâyânî boş şeylerin bağımlısı hâline gelip, Kitabında asır, gece, kuşluk gibi zaman dilimlerine yemin etmek sûretiyle dikkât çektiği zaman emânetine ihânet edenlerden olmaktan cümlemizi muhâfaza buyursun diye duâ ediyor, içten Âmînlerle berâber cümleye sevgiler-saygılar sunuyoruz wes'selâm...

Anasayfa