Bir haftaya yakındır Çanakkale'deyiz. Çanakkale geçilmez ama kültürel olarak geçilmiş. Eğer şu an fiilen geçilmiyorsa alttakilerin himmetinin bereketi, üsttekiler zâten teslim alınmış gibi.
*BİR BAŞKA SEFERE İNŞÂLLÂH*
İnşâllâh, bu 5 güne âit izlenim, gözlem ve sosyokültürel değerlendirmelerimizi bir başka sefere bırakarak biz bugün iki eksende kalem oynatacağız.
*ZEYTİN ve ÇAM*
Zeytin ve mâlum geçen haftalarda yaşanan yangın felâketi bağlamında çam.
Cumâ günü Ezine'de yaptığımız kahvaltıda Muallâ-Mahmut Köroğlu çifti bize, sofradan doğru izlediğimiz ağaçtan toplayıp işlemden geçirerek hazırladıkları kendi ürünleri zeytinleri ikram ettiler. Burası zeytin memleketi.
Yine bir lokantada salata âdetâ doğal zeytinyağı gölü içerisindeydi.
*ZEYTİN, BETON; ÇAM, YANGIN*
Ama Çanakkale'den Ezine'ye doğru giderken zeytinliklerin yerini beton kümelerinin devâsâ blokların aldığını görmek üzücüydü.
Bunlar hem politik zaaf hem de toplumsal talep realitesi olarak çağın açmazlarından biriydi.
*DÜŞÜNDÜRÜCÜ METİN*
Herneyse bizim konumuz, bugün karşılaştığımız ve bulunduğumuz yere tevâfuk eden zeytin konusuyla ilgili uyarıcı, öğretici ve de düşündürücü bir yazıydı. Bu gün onu paylaşacağız sizlerle.
*AKTUNA OLAYI!*
Bu bağlamda, bizim çocukluğumuz yıllarında ülkemizde cereyan eden, adı Ahmet AKTUNA mı neydi bir vatanperver hâkimin aşağıda yazan hikâyeye benzer şekilde meseleyi dâvâ konusu yapıp verdiği destansı mücâdele de geldi aklımıza.
*MUTTALÎ OLDUĞUMUZDA*
Şu an net hatırlayıp bilmiyorum ama, tekrar muttali olduğumuzda inşâllâh onu da paylaşırız sizlerle.
Şimdi, bugünküne bir göz atalım bakalım nasıl bulacaksınız?!
*DELİCE AĞACI; MEVZÛ ÇOK ACI!..*
"Hep merak eder dururum. Edirne ilçelerinde, sahil boyunda, saros körfezinde neden zeytinlikler yok diye. Her yer çam ağacı! İlaç için bile bir zeytin ağacı yok. (Bugünlerde bazı meraklı yurtseverler çeşitli bölgelerde zeytin ağacı dikmeye başladı. Hatta bir yatırımcımız Yeniköy mahallesinde epey zeytin ağacı dikeceğini de duydum.)
*ENEZ'DEN SELÂNİK'E!...*
Hemen komşu ülke Yunanistan’da Enez ilçesi bitimi olan yerleşim bölgelerinde başlayan zeytinlikleri neredeyse Selanik’e kadar görebilirsiniz.
*BURDA NEDEN YOK?*
Peki Edirne’ye komşu olan Çanakkale ve Yunanistan’da olan zeytinlikler neden bizim bu bölgemizde yok.
Tesadüfen bir araştırmacımızın bir yazısını gördüm ve sizinle paylaşmayı uygun gördüm.
*DELİCE, NEDEN SÖKÜLÜYOR?*
Hadi birlikte, “Delice” ağaçlarının neden sökülüp satıldığını, “Delice” ağacının neye yaradığını okuyalım…
“1951-1952 yıllarında İspanya Hükümeti, Türkiye’den çok yüksek miktarda odun kömürü satın almak istiyor.
*İSKENDERUN, SAROZ'DAN İSPANYA'YA!*
O güne kadar İspanya’ya yapılan ihracat kalemleri arasında yer almayan bu talebin bir de özel şartı vardı:
Kömürler İskenderun’dan Saroz Körfezi’ne kadar Akdeniz ve Ege sahillerinde doğada kendiliğinden yetişen "delice" ağacından elde edilmesi isteniyordu!
*SİNSİ TALEP, YÜKSEK SEVİNÇ!*
İstek, dönemin Hükümeti tarafından yüksek getirisinden sevinçle karşılanıyor, ülkemizde bol miktarda bulunan delice kömürü ihraç edilmeye başlanıyordu.
Görgü tanıklarının anlattıklarına göre, limanların üzeri gemi yüklemeleri sebebiyle kara bir bulut ile kaplanıyor göz gözü görmüyordu!
*AÇIK GETİRİ, GİZLİ GÖTÜRÜ!*
O yıllarda Ankara’da görev yapan ABD Ticaret Ataşesi, dönemin Dışişleri Bakanı’na ihraç edilen kömürün İspanya tarafından nasıl değerlendirildiği ya da nerelerde kullanıldığını araştırıp araştırmadıklarını soruyor.
Aldığı cevap, getirisinin önemli olduğu, nerede kullanıldığının Türkiye’yi ilgilendirmediği şeklinde oluyor. Bunun üzerine ataşe konuyu kendisi araştırıyor ve otoyollarda dolgu malzemesi olarak kullanıldığı bilgisine ulaşıyor.
*KONU KAPANIYOR!*
Bununla yetinmeyip ABD’de tanıdığı mühendislerden bilgi alıyor ve otoyolda kömür dolgunun bir yararı olmadığını öğreniyor.
Öğrendiklerini Bakan’a iletiyor.
Türkiye’nin rahatsız olmadığını, gelirden dolayı memnun olduklarını söylüyor, konu kapanıyor...
“Delice ağacının zeytin aşılamak için en uygun ağaç olduğunu bilenler Türkiye’ye oyun oynamışlardı.”
*ZEYTİN GİT, MARGARİN GEL!*
Sonuç olarak İspanya dünyanın en büyük zeytinyağı ihracatçısıdır ve ne tesadüf ki aynı yıllarda Türkiye margarinle tanışmıştır...
*MARSHALL YARDIMI ve YANAN ÇIRA!*
NOT: Aşılanmamış zeytin ağacına "delice" denir.
Marshall yardımlarıyla Ege ve Akdeniz bölgemizdeki milyonlarca zeytin ağacımız kökünden sökülerek gemilerle Avrupa'ya götürüldü.
ABD bize bu ağaçların yerine milyonlarca kavak ve çam(çıra) fidanı verdi.
Çam ağacı ise bildiğimiz yağlı çıra idi. Dağlarımıza ovalarımıza her yere diktik.
*SAATLİ BOMBA MİSÂLİ!*
Oksijenden başka hiç bir işe yaramayan bu ağaç, ülkemizin dağına bayırına dikilen saatli bomba oldular.
*HERKESE ANLATIYORUZ AMA!*
Bu ağaçlar yandığı zaman kozalakları patlayarak yanar halde 200 metre uzağa fırlamakta oradaki çam ağaçlarını da tutuşturmaktadır.
Bugüne kadar kimi gördüysem yetkili yetkisiz, beyinli beyinsiz herkese anlattım.
*BİR KİBRİT, YÜZ SAVAŞ!*
"ABD’liler bizim ormanlarımızı çam (ÇIRA) ağaçlarıyla dolduruyor, bir kibrit çakmasıyla 100 savaş uçağının verdiği zararı veriyorlar.
*CEVİZ, BADEM, İNCİR, SAKIZ?!*
Şimdi soruyorum size devletimiz bu çam ağaçlarının yerine zeytin, ceviz, badem, incir, sakız ağacı dikse hem bu ağaçlar kolay kolay yanmaz hem de köylümüze bir gelir olur.
Hala çam dikiyoruz bıkıp usanmadan.”
*MARGARİN İLE TANIŞMA!*
Sevgili okurlarım ; bende yazıyı okuduğumda sizin gibi hayrete düştüm. Üç-beş kuruş kazanacağız diye araştırmadan kestiğimiz delice ağaçları sayesinde margarin ile tanıştık. Oysa bu bölgemizde toprağa ne eksek allah bize fazlasıyla veriyordu.
1950 sonrası MARSHHAL yardımı ile dönemin malum Hükümeti sayesinde,
"Zeytin yağı yiyemem aman
Basma da fistan giymem aman"
Türkülerini derlettirip Naylon ve Margarin tüketimi ile Kavak ve Çam dönemine evrildiğimizi biliyoruz..
Hala evlerimizin, sitelerimizin bahçesine çam dikmiyor muyuz?!..
*VAKİT GELMEDİ Mİ?*
Artık buna bir son verip zeytin ağacı dikip en azından KİLOSU 100.tl civarında olan kendi
zeytinimizi yapmanın zamanı gelmedi mi.
*ZOR BİR ŞEY DEĞİL!*
Hem zeytin yapmak öyle zor da değil.
Talep olursa anlatırım nasıl yapılacağını, ben yaptım ve egede 3 yıl kalınca hep kendi zeytinimizi yedim..
(Ali YÖN)
*EN HAYIRLI LOKMA*
Biz de yukarda belirttiğimiz gibi ağacının gölgesine yakın kahvaltı sofrasında zeytinini yedik.
Efendimiz SAV in buyurduğu gibi; "Hiç kimse, kendi elinin emeğiyle kazandığından daha hayırlı bir lokma yememiştir.”
*HEM UCUZ, HEM KATMA DEĞER!*
Ki bu lokma hem daha ucuza gelir hem de memleket ekonomisi içim bir artı değer olur. Hep demiyor muyuz kalkınma üretimle olur diye.
*ÜRETİM, KALKINMA, KURTULUŞ*
İşte gerek şahsi gerekse ictimâî kalkınmamız ve ekonomik kurtuluşumuz üretimden ve de elbette bunun daha da akıllıcasını araştırıp tatbik etmekten geçiyor. Zeytinde böyle, ekinde böyle, fındıkta böyle, ağaçlandırmada böyle...
*AKLI BAŞA DEVŞİRMEK*
Rabbimiz hepimizi fert ve devlet olarak aklını başına devşirenlerden, toprağımız ve toplumumuz için zirâî, sosyâl, siyasal, ekonomik her konu ve sahada her şeyin en güzelini arayıp bularak eken, diken, uygulayan ve de
*BEREKETLİ SONUÇLAR, ALTINDAĞ'DAN SELÂMLAR*
sonuçların en bereketlisini alanlardan eylesin diye niyâzlarla berâber cümleye, dönüş yolunda aktarma arasında yeğenlerimizin evinde ziyârette bulunduğumuz Ankara'dan sevgiler-saygılar sunuyoruz wes'selâm...