Bu paylaşım, İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’nden, bizden bir sene önce 78 mezunu, bizim Perşembe ilçemizde de Müftülük yapmış olan Ahmet BULUT Ağabeyimize âit. Hocamız Facebook üzerinden bu şekilde başta hoca arkadaşları olmak üzere kamudan görüş, duygu ve düşüncelerini talep etmiş.
*NE FETVÂ ne CEVAP, ne de BAĞLAYICI*
Mesele fetva mefhûmu ekseninde vaz'edildiği için ilmî bir tahlil ve tespîte muhtaç. Lâkin biz bunun dışında tamâmen indî olarak, ilmî ve de bağlayıcı bir karakteri bulunmayan, hattâ hocamıza cevap niteliği de arzetmeyip genel anlamdaki duygu ve düşüncelerimizin ifâdesi olan cümlelerimizi, Muhterem Ağabeyimizin paylaşımını vesîle kılarak serdettik.
İşte hocamızın talebine gelen yorumlar ve bu meyânda bizim meseleye kendimizi biraz da fazla kaptırarak yaptığımız karşılıklı yazışmalarımız; buyrun:
*ISLAH, İBKÂ ya da İPTÂL*
Ali TOPRAK: Sn. Hocam
Bu mes'ele daha ziyade zirâî konularda deneyimi olan ve bil'hassa sizin bölgenizdeki üreticileri ilgilendiren bir durum diye düşünüyorum..
*TERCİH TAMÂMEN SİZİN*
Islah ibka veya iptal şeklindeki tercih mülk sahibine aittir....
Acizâne..
Her hangi bir vebal söz konusu olmaz derim..
Karar sizin kıymetli Müftüm..
Selam ve dua ile
Fî emanillah...
*DİKENSİZ GÜL BAHÇESİ YOK*
Recep Abi: Hocam dünyada dikensiz gül bahçesi yok kanaat ve bereketi zaten biliyorsunuz zirai tedbirle üretimi artırıp sabretmeli zaten geçiminiz fındığa bağlı değil.
Kesersen karşına ne çıkacak biliyor musun? hürmetler...
*EN İYİSİ KESMEMEK*
Sami ÜSTÜN: Sayın hocam en iyisi kesmemek hizmetini yapmak , hher şey yaparsak oluyor yapmasak olmuyor. Toplum olarak suçu kendimizde ariyalim...
*PROBLEM YAŞLILIK*
Ahmet KURUBACAK:Fındık omacalari yaşlanmış olup verimi düşürür birde sık ise dallar verim vermez çok yaşlı dalı içinden kes verime baslayayan ocakta genç dalları birak...
*CEVİZ DİKEBİLİRSİN*
Ramazan ACAR: Sayın hocam, verimi yuksek olan cevizler var, onlardan dikebilirsin...
*ZARAR DA KÂR DA BİZİM*
Nûri KAHRAMAN: Öyle bir durum olmaz. Fındık ürününde zarar diye birşey olmaz. Hele az fındıkta. Çünkü az fındığı kendin topla(ya)mıyorsan fındığın suçu ne? 300 kg. fındığı olan da kabahati fiyata buluyor. Doğrudur ama; fiyat iki katı da olsa ürün zâten az. Fiyatı savunmak için söylemiyorum. Fiyat çok ta verilse fındık zâten az. 200 kg fındık var meselâ. Fiyat şöyle, Fiyat böyle. Peki 80 değil de 100 olsa senin problem bitiyor mu? Yok! Fındığı fazla olanların çoğu da yarıya, 3'te 1'e falan gibi veriyor. Niye veriyor? Kâr etmediğinden mi? Eli yetmiyor. Artık o üretici olmaktan çıkmış. Peki zarar ediyorsa yarıcı nasıl kâr ediyor ki yarısını yerin sâhibine verdiği hâlde kâr ediyor? Bir menfaati olmalı ki bu işi yapıyor!
*MASRAF ÇARIK BAĞI!*
Diğer yandan çoğumuz memur olduğundan işimizi hep başkaları yaptığı, biz yanına dahî gitmediğimiz için masraf çarık bağını geçiyor. Kendimiz emek vermeyince mâliyet ağır basabiliyor.
*ZARAR EDECEK MAHSUL DEĞİL*
Lâfı uzatmayalım. Fındık normalde zarar edilecek bir ürün değil. Elbette ulaşım şartları, arazi meyli sebebiyle istisnâlar olabilir. Devlet bunlara özel destek yolları düşünmelidir. Ancak, fındığa hakâret etmeyelim. Fındık bahçelerinin üzerindeki evlerimize bakalım.
*EVLER VİLLA; ŞİKÂYET İLLÂ!*
Hepsi villa gibi. İçindeki konfor padişah saraylarında yoktu. Bunlar nasıl oluyor? Ya da fındıkla, onun bereketiyle alakası yok mu? Ya iç Anadolu'da niye köy evlerinin çoğu bizim eski evlerimiz gibi hattâ daha kulübemsi nitelikte? Ya arabaları! Fındık üreticisi olaya bir de böyle bakmalı.
*OSMANLIDA TOPRAK, BİZDE SALTANAT!*
Osmanlı'da toprak devletindi. İşleyen halktı. Herkes işleyeceği kadar toprak kiralıyordu. Kimse işleyemediği toprağa tâlip olamıyordu. Çünkü devlet dönüme göre ürün sorguluyordu. Şimdi ise adamın yeri çok. Toprakla hiç ilgilenmeyen, verim kaygısına düşmeden dönüm parasıyla idâre ediyor. Bu da kötü bir şey.
*ÂTIL BIRAKMA LÜKSÜ YOK!*
Kimsenin elinde tuttuğu vatan toprağını işlemeyip âtıl bırakma hakkı yok. Benim toprağım, neylersem neylerim? Kimseyi ilgilendirmez diye düşünme lüksümüz yok. Eğer herşeye emânet gözüyle bakıp sâhibine hesap vereceğimize inanıyorsak.
Bu sene kendince kahırlanıp hışımla, hakâretle bahçesini söylene söylene kesenler oldu. Sizce bu yakışık alan bir şey midir? O haber paylaşımlarına da yazdığımız gibi
*HA EKMEK HA FINDIK!*
Bakınız; Çarşambalı bir tanıdıkla konuştuk geçen gün, ben de şaşırdım; geçen yıl 700 kg. olan fındık bu yıl 200 kg çıkmış. Emeğini kurtarmıyor. Ben yaşlıyım uğraşamıyorum; çocuklar da Almanya'da doğup büyümeler. Alışkın değiller. Burada ticaretleri de iyi. İlgilenmiyorlar.
*FINDIK YERİNE KAVAK*
Şimdi fındığı kökünden söktürüyorum, arıtacağım. Yerine kavak dikicem. Komşum da yarıya, ağaçlar büyüyen kadar tarlayı işleyip ekip dijecek; paylaşacağız. Bunlar buralara daha uygun ve kârlı.
*GÂYET MÂKUL BİR FİKİR*
Gâyet mâkul ve doğal bir şekilde anlattı bunu. Bunda hiçbir mahzur yok. Aksine, kendi güç ve imkanına daha uygun ve netice olarak ta daha verimli bir yol tercih etmiş. Hak katında da devlet katında da ideal olan bu.
*ÇARŞAMBA İÇİN EN İYİSİ*
Burada hakâret yok. Oralar ova, sulak yer. Kavağa uygun. Çok çabuk yetişiyor. Bir diktin mi daha fazla bir ilgi ve çaba da istemiyor. Kendisi büyüyor. En iyisini yapmış.
*NÎMETE HAKÂRET HAKKI YOK!*
Biz de böyle halimize râzı bir şekilde elbette tercih yapabiliriz. Ama fındığa hakâret hakkımız yoktur. Mesele fiyatsa ya da muhâlif olup iktidarı yıpratmaksa bunu nîmete hakâret üzerinden yapmayalım.
*İÇİ, DIŞI, KAPSÜLÜ, ZARI PARA!*
Eğer varsa, bizim ya da sevmediğimiz kimselerin hatasının hıncını, dünyânın en tatlı, en güzel, en dayanıklı, içi, dışı, kapsülü, zarı, yaprağı, dalı, sâhibi hakîkâten rençber olup ta içini ekmesi durumunda sebzeleri meyveleriyle bu en verimli nîmetinden çıkarmaya çalışmayalım. Sonuçta nîmete bir şey olmaz da çarpılan biz oluruz.
*ESKİLER DEĞİŞTİRİLEBİLİR*
Diğer yandan, ben de değiştirmek istiyorum. Bir yer var; çok eski bahçe. İyice ihtiyarladı. Bir yer var komşuların hayvanları içinden çıkmıyor. İnanın ki, bu yıl yağmurlu geçti ya, sonra da 1 aydır âdetâ kurak; o çamurlu dönemlerde hayvan izleri şimdi kurumuş, bahçenin her tarafı oyuk oyuk kalıplaşmış. Neredeyse yürüyemiyorsunuz; öylesine sertleşmiş, ayakları rahatsız ediyor. Bu noktada pasif olduğumuz düşünülebilir ama kimseye bir şey diyecek bir yapımız yok.
*BİZİ FINDIKTAN ÇOK BİZ BUNALTIYORUZ!*
Sakın süt yoğurt aldığımızı falan zannetmeyin. Amele oradayken istedik. Öğlede yemekle ayran yapıp içerler diye. Yokmuş. Olsaydı parasını da verecektik. Durum, bir menfaatimiz olduğundan böyle değil. Hak katında varsa o ayrı elbetteki.
*BÖYLE GELMİŞ BÖYLE GİDER*
Tâ dedeler zamanından beri böyle. Hele şimdi köylerde bile kaç kişi kaldı inek dana bakan. Süt yoğurt aradığınızda bulamıyorsunuz artık. Birkaç hâne kaldı. Onların da yaşlıları gidince köyde artık hayvan besleyen kalmayacak.
*ŞEHİRLER KÖYLERİ GEÇTİ!*
Gerçi mesele hayvansa şehirler köyleri fersah fersah geçti ama onların kimseye faydası olmadığı kadar zararları var. Biraz da böyle... Biz de bunları sıkıştırıp hem onları hem kendimizi sıkmayalım deyip öyle idâre edip gidiyoruz.
*DÜNYÂ İDÂRE DÜNYÂSI*
Sözü nereye getirecektik; meselâ, yukarda bir arkadaş demiş ya CEVİZ diye. Şahsen ben onu düşünürüm. Fakat cevizin garantisi yok. Ziraatten çok aldım diktim; sonuç alamadım.
*CEVİZ CİVELDEK CİNS ÇIKTI*
Bir cinsi var yeni yeni vermeye başladı o da civeldek bir cins çıktı. Fındıktan azcık irice. Bu noktada, bu yörede iklimine uygun garantili ceviz fidanı bulsam en azından 2 dönüm kadar o eski bahçe kısmını değiştirmek isterim.
*KİMİ KİVİ DEDİ; ORADA KALDI*
Lâkin bu yörede bunun örneği yok. Kimi kızdı kivi dedi; dediğiyle kaldı. Öbür tarafları yapmadı meselâ. Sanırım biri olmazsa biri şeklinde denge politikası güttü. Tüm bahçelerini değiştiren yok. Çünkü fındık rahat bir ürün.
*YORGUNLUK TA RAHATLIKTAN!*
Bir iki haftalık yoğun dönemi çok ağır geçiyor, bunaltıyor; kabul ediyorum. Ama bu da rahatlıktan. Çünkü 11 ay çoğunlukla yanına varılmıyor. Birden bire yoğun iş bindiğinde, bünye alışık ve idmanlı da olmayınca birden bire telef durumuna geçiliyor. Mesele bu.
*HERGÜN ÇALIŞAN İÇİN RUTİN!*
İç Anadolu ya da ovalardaki ziraatlere bakalım; 12 ay tarladasın, seradasın. Günlük iş rutini olmuş. Her şey gâyet doğal. Ama, Ağustos gelip te, o 11 ay seyrettiğin fındık işleri bindirip bahçeye girince toplaması, taşıması zor geliyor. Vücut yoruluyor, sinirler geriliyor. İnsanlar
*ANDUR GALSIN FINDIĞI*
moduna giriyor. Bir de artık herkes rahata alıştı. Bir işe girince hemen dün bir bugün iki masa başı peşinde olan gençlikten fındık işi beklemek te zor.
*ESKİ BAHÇELER, YENİ NESİLLER*
Eskiden âile boyu bahçelere girilirdi. Konu komşu yardımlaşmalar olurdu. Şimdi parasız yaprak kımıldamıyor.
Hülâsâ; suç bizde, fındığın suçu yok. Fındığı yolcu edeceksek onu da Çarşambalı Ağabey gibi edebiyle yapmalıyız. Kusura bakma arkadaşım; suç ama sende ama vende; bu iş olmuyor.
*TOPRAK EMÂNET; ETME İHÂNET!*
Ben başka bir yol deneyeceğim. Hattâ Rabbimizin emâneti bu topraktan daha iyi sonuç alacağım ve Rabbimi hoşnut edeceğim alternatifler bulmaya çalışacağım der fındıkları besmeleyle, minnet ve saygıyla söker; sıradaki gelsin der; yine Besmeleyle işe girişirsin. Bunda hiçbir mahzur olmaz.
* DÜNYÂDAN ÂHİRETE...*
Bu arada ne yapacağını ben de bilmek isterim. Yukarda durumu arz ettim. Belki birkaç dönüm yerde sizin yapacağınızı, işin erbablarının güvencesiyle yapmak isterim. Hayırlısı olsun. Cümlemize kolay gelsin. Rabbimiz hepimize dünyâ işlerindeki verim ve kâra odaklandığımız kadar âhiret işlerine de kafa yorarak yaşayıp gereğini yapmayı ve bunda muvaffak olmayı lûtfeylesin; cümleye hayırlı geceler, bereketli ömürler, dünyevî uhrevî güzellikler dileğiyle sevgiler-saygılar wes'selâm...
*SORUMUZ ÇOK YÖNLÜ*
Ahmet BULUT:Nuri Kahraman S.a. öncelikle zaman ayırıp tecrübe,bilgi ve sahidliklerini aktardigin için teşekkür, sn.Nuri bey Hocamız...sadece işin dinî yönünü sormuş olmadım,,, genel ahlâkî,orfen, çevresel, sosyal ve halkın dedi kodusuna mahal vermemek açılarından dahi sormuş oldum,,,E.muftu olarak, işin çok yönlü yönünü hem bilgi,hem dost ve meslekdaslarimizin ( imam Müezzin kim olursa ) görüşüne sunmak ,bu vesileyle dostlara ulaşmak da istemiş oldum,,, geri dönüş yapan , görüşünü saygı ve sevgi sözcükleri ile belirten herkese selâm..
*SİZ HER ŞEYE SİYÂSÎ BAKAR OLDUNUZ!*
Siz Nuri bey kardeşim, niçin her şeyi iktidara, hükümete,,, çatmak mı var diye değerlendirir oldunuz,, Âcizane Perşembe müftüsü iken sizinle az çok güzel hukukumuz olmuştu,,,
*MESÂFE VAR GİBİ!*
şimdi bakıyorum,,, çok da mesafeli yol göstermeniz olmuş,,,yine de geniş teklif ve tavsiyelere teşekkür ile hayırlı ömürler diliyorum...
*MESÂFE MEVZÛBAHİS DEĞİL*
Nûri KAHRAMAN:Ahmet Bulut Mesafe söz konusu değil. Zaten ben soruyu sizin sorduğunuzu yazıyı yazdıktan sonra fehmettim. Bir de, biz köşe yazısı Yazdığımız için, bu baltayla fındık kesme olayları beni fazlasıyla etkiledi. Etkiliyor. Bunu nimete hakâret olarak görüyorum. İnsanlar bir fiyat açıklansa hemen vâveylâ kopuyor. Hep bir şükürsüzlük, memnuniyetsizlik.
*SÖZÜM ŞOVCULARA!*
Şu güzel ülkede herşey şova çevriliyor. Dün cumâ kıldığımız bir kasabada câmiin hemen yanı kahvehâne. Sandalyeler hep dışarı atılmış. Caminin dibi. Dışarıdakiler içerdekilerden aşağı değil. Bütün masalar dolu. İş zamânı da böyle.
*KİMSE KENDİ İŞİNİ YAPMIYOR*
Bağına bahçesine bakmıyor, ya da bakamıyor; suçu ya fındığa ya da fiyatına yüklüyor. Millet kendi işini yapmıyor. Kendiliğinden olmasını bekliyor. Benim îtirazım buna.
*FINDIKÇILAR ÇOKLUKTAN ZÂTEN RAHATSIZ* Değiştirecekse gitsin değiştirsin. Fındıkçılar fındığın çok yaygınlaşmasından muzdarip zâten. Ama şova dönüştürmesi, nîmete karşı hoyratça davranması hoş değil.
*İSTEDİĞİNİZİ YAPARSINIZ*
Sizin özelinize gelince; gâyet doğal, efendice söker bir başka ürünü rahatlıkla değerlendirebilşrsiniz. Buna kimse bir şey diyemez. Yerlerinizin durumunu bilmiyorum. Siz daha iyi bilirsiniz.
*BU YAŞTAN SONRA DAHA BİR SABIR*
Bu yaştan sonra ürün değiştirip yenisinin büyümesini beklemek; bir de o özel bir ihtimam ister. Eğer daha fazla girdi elde etmekse önden bir sürü masrafı olacak. Yeni ürün için belki birkaç yıl beklemek gerekecek.
*FINDIĞI SÖKMEDEN CEVİZ OLAMAZMI?*
Ben şahsen ceviz düşünüyorum ama fındığı sökmeden bunu yapmak mümkün. Ağaçlar büyüyüp ürün de güzel ve bereketli olursa o zaman fındıklar sökülebilir. Eğer başarılı olunursa örnek bir hareket te olur bu.
*HIRSLA KALKAN ZARARLA OTURUR*
Ama fiyata kızıp ta hırs pazarı yapılırsa öfkeyle kalkan zararla oturabilir. Fındık çok ilgi isteyen bir ürün değil. Hiç yanına gitmesen de azdan çoktan ürün alırsın.
*KİVİ, CEVİZ yacda SERACILIK*
Ama meselâ kivi devamlı ilgi istiyor. Sulama istiyor. Kısaca elinin ve gözünün devamlı üzerinde olmasını istiyor. Seracılık durumu zâten belli; gece-gündüz ilgi istiyor.
*FINDIK TAKVİMİ MÂLUM*
Fındık baharda bir hafta sonu gübre, bir hafta sonu bahçeleme ya da ışkın alma. Hasada yakın otunu temizleme. Bu kadar.
*HARMAN BİLE BİR AYRICALIK*
Fındığın harmanı oluyor meselâ; o bile bir güzellik. Çayı düşün. Evlerin eşiğine kadar çay dikili. Nefes alacak bir yer yok. Köy havası bile soluyamıyorsun şöyle bir derin nefes alarak.
*EN İYİSİ, EN HASI FINDIK*
Bence en iyisi Fındık. Ben bunu bilir bunu söylerim. Birkaçkuruş fazla alacağım diye de mâcerâya girmem. Ben hazır fındıkla bile yeterince ilgilenememekten muzdaribim. O bahçe bile sevgi istiyor. İçinde dolaşmak, kendisine dokunulmak sevgiyle bakılmak istiyor.
*FINDIK ÇİÇEKTEN ÖTE*
Toplanırken Birbirine dolaşıp bırakılmış dallar kurtarılıp rüzgâr önünde gönlünce savrulmak istiyor. Tıpkı saksıda çiçek gibi o da ilgi görmek istiyor. Çiçek sonuçta sâdece bir manzara. Fındık ürün de veriyor.
*FINDIĞIN EKMEĞİ, RIZKIN BEREKETİ*
Hep onların ekmeğiyle bugünlere geldik. Rabbimiz onların eliyle bize rızkını yağdırıyor.
Neyse âbi; lâfı uzun ettim. Kusurum varsa affet.
*SİZE SÛ-İ EDEBİMİZ OLAMAZ*
Ta İstanbul YİE'den bu yana sizin kâlbimizde ayrı bir yeriniz var. Vakar ve edebinizle temâyüz etmiş bir fotoğrafsınız dost albümümüzde.
*DÜNYÂ MENFAAT DÜNYÂSI*
Şu an Fındık bahçesinden yazıyorum. İki gün önce burda sıcak altında fırtına esiyordu. 20'ye yakın kişiydik. Şimdi hiç kimse yok. Kimi kırılmış dallar yerlere uzanmış. Fındıkların yerini kurumaya başlayan yapraklar almış.
*BAHÇELERE HASRET ÇÖKMÜŞ!*
Sessiz bir yalnızlık çökmüş bahçelere. Elden ayaktan kesilmiş ihtiyarlar gibi bir hüzün çökmüş ocaklara... Artık 70'ler civârında dolaşan bizler gibi.
*YAŞLI BAHÇELER, GENÇ RUHLAR*
Tabiî rûhu genç kalanlar ayrı. Bir de; kıyâmet kopacağını bilseniz de elinizdeki fidanı dikiniz emrini, kendi kıyâmeti için de aynı belleyip son nefesine kadar arayış ve hamleleri sürenlerin tutumları farklı.
*TAMAH MI, İHSAN MI?*
Tabiî bu bir tamah mı yoksa hakîkâten Allâh'ın bir emâneti olan toprağı Muhsinlere katılmak adına en idealiyle değerlendirme cehdi midir? Bunu netleştirebiliyorsak; durmak yok yola devam sevgili ağabey wes'selâm...
*TEŞEKKÜR EDİYOR, HAYIRLI ÖMÜRLER DİLİYORUM*
Ahmet BULUT; Nuri Kahraman Teşekkür ediyorum,, Hayırlı ömürler diliyorum,, az çok ortak sayılacak gün ve hatıraların biliniyor olması, teselli ve memnuniyeti intac etmiştir,,
*ÜMİT HER ZAMAN LÂZIM*
Yaş 70 den sonra her ne kadar çok beklenti yok ise de, yine ümit lazım, hayata ihtiyar delikanlılar gibi bakmak lazım,,, göçen, ihtiyar olan beden,, ruh ümit hep taze...
*SELÂM, HÜRMET, MUHABBET*
İnşaallah öyle olur,, vesile ile selâm, hürmet, muhabbet..."
*İSTİŞÂRE GÜZEL; KARAR SİZE ÖZEL!*
Mehmet ÖZTÜRK: "Hocam siz vicdanen ne düşünüyorsanız onu yapın ne güzel istişare yaptınız farklı cevaplar karar sizin..."
*DERDİMİZ MUHSİNLERDEN OLMAK*
Evet; Sonuçta biz bunları not ettik. Çok da güzel oldu. Burada duygu ve düşünceleri canlı tutmaya çalışıyoruz. Derdimiz her şeyin daha iyi olması; böylelikle işini iyi yapanlardan, güzel yapanlardan istifâde ile son tahlilde verimli sonuç alan Muhsinlerden olabilmemiz, huzûra bunun bereketiyle çıkabilmemiz.
*RABBİMİZDEN MUVAFFAKİYET NİYÂZIYLA*
Rabbimiz cümlemizi buna muvaffak kılsın diye niyâzla sözü bağlıyor; cümleye fındık harmanımızdan sevgiler-saygılar sunuyoruz wes'selâm...