Ne güzel özetlemiş Necip Fâzıl üstâd, sehl-i mümtenî örneği, vecîze niteliğindeki beytinde gerçek dostun kim olduğu ve O'nun dostlarının nerede, nasıl hâleleşerek birbirlerinin velîleri olarak toptan Allah’ın ipine sarılarak hiçbir zaman mahzun olmayacakları bir sonsuz mutluluk evrenini yakalayabileceklerini...
EN GÜZEL DOST, EN GÜZEL YARDIMCI...
Bu meyânda, dilimize yerleşmiş olan Velî, Mevlâ, halîl gibi sözler dost anlamına gelir. Bizim en başta gelen dostumuz, üstâdın da en güzel şekilde dile getirdiği gibi Allâh'tır. Onun dostluğu her türlü değerin üstündedir. O bizim Mevlâmızdır; Kur'ân’ın ifâdesiyle O; "Ni'mel Mevlâ ve ni'men'Nasîr"dir; yâni, NE GÜZEL DOST, NE GÜZEL YARDIMCIDIR."
KAZANMAK ya da KAYBETMEK...
Söylemeye gerek yok ki; bu dostluğu kaybetmemek de çok önemlidir. Ama bunun için Şeytan başta olmak üzere Allâh CC ın düşmanlarını, şeytandan daha tehlikeli insanları, Din-diyânet düşmanlarını tanımak, onlardan Allâh'a sığınmak, onlarla mücâdele etmek bu dostluk hukûkunun gereğidir. Dostun düşmanlarıyla iş tutup hâlâ dost kaldığını sanmak ta ancak şeytanın bir aldatması olabilir. Böyle bir durumdan, farkında olmadan ya da kandırmacaların etkisi veyâ şahsî kin şu, bu gibi sebeplerle Allâh'ın düşmanlarının safında yer alarak küfür milletinin plânlarına omuz vermek îmân vasfı taşıyanlar için tehlikelerin ve zilletin en büyüğüdür.
Meselâ tam burada; şöyle bir soru ASRIN SORUSU kabîlinden sorulabilir mi acabâ:
KÜFÜR TEK MİLLET OLDU;
SEN NE OLDUN?...
Buna cevap verirken öncelikle Allâh'a dost olmanın önemini ve gereğini, bu keyfiyete uzak düşmenin korkunçluğunu bilmek, kötülük derecesini kavramak gerekir.
SEN NE YAPTIN MÜSLÜMAN?
"Burda günâh çok!" diyerek;
Küfrü çok tarafa kaçtın!?!
Farkında mısın? Ey "dürüst"! Sen nereye yelken açtın?
***
KİMİLERİ ISRARLA;
İNADI YARIŞTIRIR!
VE DAHÎ, "İHÂNET"LE;
GÜNÂHI KARIŞTIRIR!
O hâlde, ne derler; sapla samanı karıştırmamak ve dolayısıyla Hak katında, O'nun dostluğundan uzaklaşmış durum vehâmetine düşmemek için, siyâset, ticâret her ne sebeple olursa olsun tercih yaparken, taraf belirlerken, her ne olursa iş tutarken Allâh'a inanan ve O'nun dostu olduğu iddiasında bulunan biri olarak yapacağımız işin sonunun nereye varacağını iyi hesap etmemiz gerekir.
KENDİNDEN YA DA ÇEVRENDEN ÖLÇ, BİÇ!
Şöyle söyleyeyim; kişi kendi yakınlarından birinin düşmanıyla kolkola gezebilir mi? Gezerse bu ne amlama gelir? Bu en basit bir örnek.
Sözün özü; Biz Mevlâ'mızın dostluğunun farkında olalım ve onu güçlendirmenin yolunu arayalım. Gâyemiz bu olsun. Dünyevî hırslar, kinler ya da her hangi bir sebeple bu dostluğa halel getirecek davranış, tercih ve her türlü tavırdan uzak duralım. Çünkü bizim için bu dostluktan daha değerli bir şey yok.
Çok açıktır ki dostluk çok önemli olduğu kadar düşmanını bilmek ve tanımak ta önemlidir. Allâh'ı sevdiğimizi söyleyip yolunda giderken bize çelme atmaya çalışacak bir Şeytanın ve onun insî, cinnî avânesinin bulunduğunu bilmemek dostluğu kıyâmete taşiyabilmemize engel olur Allâh CC korusun.
*Bu konuyu da bizzat Rabbimiz rehber olarak gönderdiği Kitâb-ı Kerîm'inde şöyle anlatıyor:
*****KUR'AN'DAN ÂYETLER...*****
"﴾62﴿ Bilesiniz ki Allah dostlarına asla korku yoktur; onlar üzüntü de çekmeyecekler.
﴾63-64﴿ Onlar ki, iman etmişler ve takvâya ermişlerdir, işte onlara hem bu dünya hayatında hem de âhirette müjdeler olsun! Allah’ın sözlerinde değişme olmaz; (öyleyse) en büyük kazanç budur."
Tefsir (Kur'an Yolu)
“Dostlar” diye çevirdiğimiz 62. âyetteki evliyâ, “birine yakın olan, birini himayesinde bulunduran, koruyucu, dost, yardımcı” gibi mânalara gelen velî kelimesinin çoğuludur. Kur’an-ı Kerîm’de velî kelimesi, tekil veya çoğul olarak kırk sekiz âyette Allah’ın, kendisine inanıp buyruğunca yaşayan kullarına sevgisini, himaye ve yardımını, bu anlamda Allah ile insan arasındaki sevgi bağını ifade etmek üzere kullanılmıştır. Allah ile kendileri arasında böyle bir sevgi bağı gerçekleşmiş, bu mazhariyete ulaşmış olanlar kültürümüzde “Allah dostları” diye anıldığından
VELÎ, DOST, EVLİYÂULLAH...
62. âyetteki evliyâullah deyimini bu şekilde çevirdik.
Kur’an-ı Kerîm’de sadece bu âyette geçen evliyâullah kavramının kapsamı her ne kadar zamanla bilhassa tasavvuf geleneğinde oldukça daraltılmış, hatta giderek İslâm toplumlarında bu kavramla keramet arasında bir ilişki dahi kurulmuşsa da 63. âyette Allah dostlarının özelliği kısaca iman ve takvâ kelimeleriyle özetlenmektedir. Şu halde Allah’a iman eden ve takvâ (günah işlemekten sakınma, Allah’a saygı) bilinciyle yaşayan her müslüman Allah dostudur.
GÖRÜNÜŞLERİYLE ALLAH’I HATIRLATANLAR...
Müfessirlerin kaydettiği bir hadiste evliyâullah, “görünüşleriyle Allah’ı hatırlatanlar” (tutum ve davranışlarıyla Allah’ın iradesine uygun bir yaşayışı yansıtanlar) şeklinde tanıtılmıştır (Taberî, XI, 131-163). Zemahşerî de, “Evliyâullah, Allah’a yakınlıklarını itaatleriyle gösterir, Allah da onlara yakınlığını lütuflarıyla gösterir” ifadesini kullanır (II, 195).
ALLÂH'IN, DOSTLARINA MÜJDELERİ...
Bu müfessire göre “Onlar ki, iman edip günah işlemekten sakınmışlardır” ifadesi, evliyâullahın Allah’a yaklaşmasını, “Onlara hem bu dünyada hem de âhirette müjdeler vardır” ifadesi de Allah’ın evliyâullaha yaklaşmasını dile getirmektedir.
64. âyetteki “Allah’ın sözlerinde değişme olmaz” ifadesi, bu âyetlerde Allah dostlarına verilen müjdelerle bağlantılı olarak açıklanmıştır. Buna göre Cenâb-ı Hakk’ın, bu kullarına verdiği müjdeler O’nun birer vaadidir ve O mutlaka vaadini yerine getirecektir...
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 117-118
DOST TERCÎHİ, ARKADAŞ SEÇİMİ...
Buradan hareketle insanlar arasında dost seçeceğimiz kişilerin Allah’a dost olmaya ve kalmaya, Allâh’ın sevdikleriyle dostluk kurmaya çalışanlar olacağı açıktır. Bu konuda âyetler, hadisler, İslâm târihi ve ulemâdan örnekler çoktur.
Biz şimdi İslâm'a göre kim dost, kim düşmandır? Müslüman kimi, neden sevmeli? soruları izleğinde konumuzu açmaya çalışalım.
DOSTLUK ŞUURU FARZDİR..
Bir defâ en başta şunu belirtmek gerekir ki; Allah-u Teâlâ mü’minlere, tamamen mü’minleri velî edinmeyi, tamamen de kafirlere düşmanlık beslemeyi farz kılmıştır! Mü’minleri veli edinmek ise ancak müşriklerden beri yani uzak olmak ile tamamlanır.
ALLÂH İÇİN SEVMEK, ALLÂH İÇİN BUĞZ'ETMEK...
Bununla bağlantılı olarak, Ehl-i Sünnet vel-Cemaat olan selefi salihin akidesinin esaslarından birisi de, Allah-u Teâlâ için sevmek ve Allah-u Teâlâ için buğzetmektir. Yani sevgi ve dostluk mü’minler içindir. Buğzetmek ve onlardan uzak olmak ise, müşrikler ve kâfirler içindir.
MÜ'MİNLER KARDEŞTİR...
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin velileridir. Onlar iyiliği emreder ve kötülükten alıkorlar…” (Tevbe Suresi 71)
Allah-u Teâlâ yine şöyle buyuruyor:
“…İyilik ve takva üzerinde yardımlaşın! Günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın! Allah’tan korkun! Kuşkusuz ki, Allah’ın azabı çetindir!”
(Maide Suresi 2)
KÂFİRLERİ DOST EDİNMEYİN...
“Mü’minler, mü’minleri bırakıp da kafirleri veliler edinmesinler! Kim bunu yaparsa, onun Allah ile hiçbir dostluğu kalmaz!”
(Âl-i İmrân Suresi 28)
“Ey iman edenler! Yahudi ve Hristiyanları dostlar edinmeyin! Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, kuşkusuz ki, o da onlardandır! Şüphesiz ki, Allah zalimler topluluğuna hidayet etmez!”
(Maide Suresi 51)
Abdullah ibni Ömer(ra)den;
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
MÜSLÜMAN MÜSLÜMANI TERK ETMEZ...
“Müslüman Müslümanın kardeşidir. Müslüman Müslümana zulmetmez! Müslüman Müslümanı terk etmez! Herkim kardeşinin hacetinde bulunursa, Allah da onun hacetinde bulunur. Herkim bir Müslümanın bir sıkıntısını giderirse, onun sebebiyle Allah da kendisinden kıyamet günü sıkıntılarından bir sıkıntısını giderir. Herkim bir Müslümanı örterse, Allah da kıyamet gününde onu örter.”
(Buhari 5/2262, Müslim 2580/58, Tirmizi 1930)
ÎMAN KULPLARININ EN SAĞLAMI
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“İman kulplarının en sağlamı, Allah için dostluk etmek, Allah için düşmanlık etmek, Allah için sevmek ve Allah Azze ve Celle için buğzetmektir.”
(Albânî Sisiletu’l -Ehâdî’s -Sahîha 798)
Ehl-i Sünnet vel-Cemaat, Allah-u Teâlâ için düşmanlık etmenin yerine getirilmesi gereken bir gorev ve bunun birtakım hakları olduğu görüşündedirler.
BUNLAR DEVLETİN İŞİ, LÂKİN...
Elbetteki durup dururken cıngar çıkarılsın anlamına gelmiyor bu. Her şeyin bir hukûku var. Bunu uygulayacak olan da devlet. Ancak bu uluslararası kurallar bize kimi ipuçları da veriyor. Kaldı ki meselâ önümüzdeki seçimin uluslararası boyutu da var. Devletimizin, saldırgan devletlere, hâin kâfirlere, eşkiyâya karşı tutumu önemli. Burada bu meyânda duyarlılarla duyarsızları tefrik etmek îmânımızın ve Allâh ile dostluğumuzun ve de Elest Bezmindeki Hakk'tan yanalık sözümüzün bir gereğidir.
İNSANLAR YÂR, COĞRAFYA DİYÂR...
Son olarak şunu söylemek gerekir ki bizim derdimiz O'nun düşmanlarına meylederek Allâh'a dostluk çercevesinin dışına ne bizim ne de görüş alanımızdaki insanların düşmemesidir.
Bu duygu ve düşüncelerle diyoruz ki ne biz ne de ülkemiz Allâh’ın yârı ve dostlarının diyârı vasıf ve makâmından düşmeyelim. Onlar için hiçbir korku yoktur buyurduğu insanlar ve onların bol bulunup küfre galebe çaldığı bir ülkenin Mehmetçik ve Ayşecikleri olarak huzûruna gelmeyi bize lutfetmesi niyâzıyla Mevlâ'mıza yalvarıyor;
SEÇİMİMİZ HAYIRLI OLSUN...
seçimlerin de bu meyânda hayırlara vesîle olması; kısaca, 14 Mayıs'ın, dünyâ ve özellikle İslâm Târihinde bir dönüm noktası teşkil edecek mâhiyette netîcelenmesi temennîsiyle cümleye sevgiler-saygılar; sevdikleriyle berâber idrâk edecekleri sonsuz mutluluklar wes'selâm...