KÖYLER, YAYLALAR, ŞEHİRLER; SEVGİLER, SAYGILAR, ŞİİRLER...

NURİ KAHRAMAN2023-04-26 09:38:19

 

Arkadaşımız da çok güzel yazmış. Az da olsa hatırlatmış. Hepsini yazmaya kalksa kitap olur.

Meselâ biz; bayramın ilk günü annemdeydik. 2.gün hanım köyde. 3.gün pazar bizim köyde.

 

YAZMAYA KALKSAK BURALAR YETMEZ...

 

Gidişleri, ziyâretleri, sohbet ve muhabbetleri, duyguları düşünceleri yazmaya kalksak başlı başına bir iş.

İsterseniz siz de deneyin. Anlatın bakalım 3 günlük bayramı. Hem de özet geçin. Bakalım baş edebilecek misiniz?

 

BİR YARIM GÜN, 10 ZİYÂRET...

 

Biz de öyle. 3.gün teyzem, halam, köy komşuları olarak tam 10 noktaya uğramışız. Özellikle yaşlıların dünden bugünden anlattıklarını yazmaya kalksak sayfalar yetmez. Elbette notlar aldık, kayıtlar yaptık, en yaşlılarımızdan olan bir komşu büyüğümüzün anlattıklarından bir kısmını köyümüzün Facebook sayfasında paylaştık ama daha fazlası belki ilerde kitap yazarsak oralarda yer alabilir. Buraya sığdıramayız çünkü.

Her neyse; arkadaşımıza teşekkürlerle özet yazısını buraya alıyoruz:

 

KÖYÜMÜZÜN SON ÇINARLARI...

 

Eski dünya... 80 yıllık dostluk. Her ikisinin hayatını yazsak sadece çile çıkar... Anneciğim ve kendisinden biraz daha yaşlı komşusu.. Köyün son çınarları... - İlle de helalleşmek istiyorum, beni Emine yengene götür, diye tutturdu....Durup durup sarıldılar...

Dünya hayatının nasıl bir sona doğru gittiğini bir kere daha gördük... İbret alanlardan olalım inşallah...

(Ekrem KAFTAN)

 

ZİYÂRET, TİCÂRET; SILA-İ RAHİM...

 

İnşâllâh diyerek, aynı zamanda bol sevaplı mânevî ticâret olan bayram ziyâretlerini bağlarken bunun hem dînen hem de vicdânen bir gereklilik olduğu ortada. Sıla-i rahim dînin emri. Ayrıca insan demek ünsiyetli varlık demek; bunu söylemek de bir borç.

 

YAŞLI GÖZLER, YASLI SESLER...

 

Rabbimiz cümlemizi her anlamda borçlarını yerine getirenlerden eylesin diyerek   Deprem bölgesinden gelen buruk seslere geçiyoruz:

 

ŞEHRİN KÂLBİ; ŞİMDİ TARLA!

 

"Her şehrin kalbinin attığı bir yer vardır, Malatya'nın da kalbinin attığı yer tam olarak burası idi. Çarşı dediğimiz insanların alışveriş yaptığı, yemek yediği, çay içtiği, buluşmak için sözleştiği bir durak idi. Şimdi kocaman bir tarlaya dönmüş. Bir sürü anı vardı bu cadde ve sokaklarda hepsi şimdi biçilecek ve yeni anılara yelken açacak."

 

DÜNYÂ DEDİĞİN; İŞTE BU!...

 

Hayat böyle bir şey bir sürü medeniyetler gelmiş geçmiş belki de bizim bastığımız toprağın altında da başka medeniyetler vardı, anılar, hikâyeler vardı. Hayırlısı kolaylıkla inşallah.

Bu sene Ramazan bayramına köyde girmek nasip oluyor. Deprem vesilesiyle teyzemin buradaki evine geldik. Annem babam burada idi. Ev işleri için merkeze gidip gelsem de bir süre burada olacağız gibi. Tabii evin tamirat tadilat gibi işleri için de merkeze gitmek lazım. Allah hepimize kolaylık nasip eylesin."

 

BİZİM İÇİN BURUK BİR BAYRAM...

 

"Buruk bir bayram bizim için, Ramazan ayını da aynı burukluk ile geçirdik. Dilerim Rabbimden hepimize kolay kapılar açar, işlerimizi kolaylaştırır. Ümitli olmak durumundayız, yarınlar ümit dolu olsun dilerim. İçimizi de karartmadan umutlu bir şekilde Ramazan Bayramınızı tebrik ederim. Dua eder, dua beklerim. Selam ile."

(Erol AFŞİN)

 

DUÂLARIMIZ SİZLERLE DERKEN...

 

Depremlerden duâlara, tebriklerden niyâzlara hayat sürüp giderken alttan alta da genel anlamdakiler dâhil savaşlar hep var. Başta bir defâ kendinle savaş. Sonra da dıştakilerle. Şimdi gelelim bugünün yazısının sorusuna:

 

SAVAŞ NE ZAMAN KAYBEDİLİR?

 

100 sene evvel kim kime galip gelmiş olabilir?

- Sonunda kim kime benzediyse, kim kimi kendine "benzetmişse" tabiiki o!!!

- Tepeden tırnağa bütün eşkâl-i sıfatlarını kaybettirdiklerine kendi karanlık orta çağlarını, kendi sultalarını özgürlük diye kabul ettirenler kimlerse işte onlardır galip gelen...

Bilge Kral Aliyâ İZZETBEGOVİÇ'İN dediği gibi yâni:

“Savaş ölünce değil, düşmana benzeyince kaybedilir.”

 (Kerim ARAL)

 

SİLİNEN TÂRİH; İLİNEN KERİH!...

 

Konuyu bütünlemek adına, Sabri ALTUNTAŞ'ın üstâd'dan vecîz bir paylaşımını da alalım buraya:

"Dünyada bin yıllık tarihi silinen ve o günü bayram olarak kutlayan başka bir millet yoktur."

[Necip Fazıl KISAKÜREK]

 

Evet bir gerçek var. Bu 20. asrın tüm dünyâdaki gerçeği. Ama şimdi 21.asır. TÜRKİYE YÜZYILI yâni. Böyle gelmiş böyle gitmeyecek artık. Savaş bunun savaşı. Ne mutlu bunu idrâk edip yer ve konumunu belirleyene. Bunu anlamayan nasîpsizlere hidâyet dilemekten başka yapılabilecek bir şey yok maalesef!

 

14 MAYIS; YENİDEN BÜYÜK TÜRKİYE...

 

Ama, onlara ve herşeye rağmen; bir asla dönüş, küllerinden doğuş sürecindeyiz çok şükür. Önümüzde İstanbul'un da fethedildiği Mayıs ayı var. 14 Mayıs'ta, kültür ve zihniyet istilâsına uğrayan bu ülkenin yeniden fethini lûtfetmesini Yüce Rabbimizden niyâz ediyoruz.

 

Tıpkı şu kardeşimizin yeni doğan yavrusuna duâsı gibi bizler de yeniden doğacak YENİDEN BÜYÜK TÜRKİYE için benzer dille Rabbimize niyâzlarımızı sunuyoruz:

 

YENİ DOĞANA ÖRNEK SESLENİŞ:

 

"Canım oğlum. Allah’a hakiki kul ol. Ömrün boyunca Allah’ın sevdikleri ile beraber ol. Her zaman önderin ve rehberin Hz. Muhammed Sav olsun. Hz. Ebubekir gibi sadık ol. Hz. Ömer gibi adaletli ol. Hz. Osman gibi edepli ol. Hz. Yusuf gibi temiz yüzlü ol. Hz. Ali gibi alim ol. Hz. Hamza gibi cesur ol. bedrin kahramanları gibi korkusuz ol. Onlar gibi efendimize sadık ol. Her gün güçsüzden fakirden mazlumdan yana ol. Dinine hizmet eden hayırlı salih bir evlat ol. Dilinden ve kalbinden tevhid eksik olmasın.

SENİ BANA NASİP EDEN RABBİME HAMDOLSUN."

(Mustafa GÜNGÖR)

 

YAYLA ALUCRA, ŞEBİN KARAHİSAR...

 

Ve son olarak Yahya Hoca'dayız; Yayla Şehir Alucra'dayız. Hocamız köşesinde bizi Alucra fotoğrafıyla buluşturduğu gibi dokunaklı ezgiler ve yayla havası eşliğinde buram buram Anadolu, buram buram Alucra yayla çiçekleri kokan bir toprak şiiriyle buluşturdu.

 

ŞİİR DE, MUTLULUKLAR GİBİ...

 

Biz de mutluluklar paylaşıldıkça çoğalır fehvâsınca sizlere sunuyoruz.

Hele bir okuyun; ne kadar seveceğinizi göreceksiniz; hem şiiri, hem de hatırlatacağı yaylaları.

 

YÂ YAHYA! YA TAHAMMÜL, YA SEFER!...

 

İnşâllâh bir gün Yahya Hoca'nın bir mübârek sefer düzenleyip bu ve benzeri şiir ve ezgiler eşliğinde oralara doğru, Şebinkarahisar ve havâlisini de katarak bir yayla seyâhati yapabilmek ümîdiyle:

 

Anasayfa