AP, RUSYA, ŞANGAY, (HANGİSİ?)

Şafak DELİÇAKAR2016-11-26 07:54:18

Birkaç gündür ilişkilerimizi askıya alan Avrupa Birliği (AB), Avrupa Parlamentosu (AP)’ye her kesimden ve her kanattan tepkiler çığ gibi yayılıp gidiyor. Peki hiç sordunumuzmu? Veya aklınıza hiç geldimi? Acaba bunlar bizden ne istiyorlar?, neden her yıl aynı polemikleri yaşıyoruz? Veya onların istedikleri neleri biz yapmıyor veya yapamıyoruz? Soruları aklınıza geliyor mu? Ucundan köşesinden geçiyor mu?

AP, bizden insan hakları konusunda adil ve eşit davranmamızı istiyor mu? Evet. AP, bizden KHK’larla Anayasayı ihlal etmeyin diyor mu? Evet. AİHM’e müracaat edilen davaların çoğu, kişilik hak ve temel özgürlükler, Basın özgürlüğünün ihlalleri gibi davalar teşkil ediyor mu? Ediyor. Tabiî ki insan temeline dayanan bu örnekleri çoğaltmak mümkün.

Biz bu konuları peki aşabildik mi? Hayır. Eksiklerimiz çok mu? Evet hem de fazlasıyla çok. Bütün bunları bildiğimiz halde hala kabadayılık taslamanın bir anlamı var mı? Bana göre elbette yok ama genlerimizde var, kabadayılık elden bırakılır mı hiç?...

Öyle höt demeyle höt olmuyor. Bakınız Avrupa ile ekonomik işbirliğimiz, ihracat hacmimiz ve sosyal ilişkilerimizin akıbetinin ne olacağını düşünüyormusunuz hiç? Bu işler öyle Şangay’la, Mangay’la çözülür zannedilmesin, ezeli rekabetçimiz Rusya ile halledilir zannedilmesin. Türkiye yıllık ihracatının sadece yüzde 13-14’ünü sadece Almanya’ya yapıyor.

Peki Rusya’ya yıllık yüzde kaç ihracat yapıyor biliyormusunuz? Yüzde 6-7’yi geçmiyor. Şangay ülkelerinin 5’ine birden toplam yüzde kaç ihracat yapıyor, biliyıormusunuz? Yüzde 3’ü geçmiyor. Yani koca bir Rusya, koca Şangay birliği bir Almanya etmiyor. Üstelik AP’nin de bildiği yıllık ihracat hacminin yüzde 65’ini Avrupa’ya yapan Türkiye’nin bu kabadayılığı sökermi, AP’ye? Düşünmek ve iyi hesap yapmak lazım değil mi? Bakkala pirince giderken evde ki bulgurdan olmanın bir mantığı var mı?

Elbette AB, AP sütten çıkma ak kaşık değil. Kesinlikle onları savunma gibi bir düşüncemde yok. Rusya’yı, Şangay’ı, Mangay’ı da hemen tasvip edecek değilim. Burada kendimi düşünmek zorunda hissettiğim konu şu. Ben ülkemin cebine giren paraya bakarım. Ülkem ihracatının kazancına bakarım. Sanayicimin, ihracatçımın yüzünün gülmesine bakarım. Milyonlarca emekçiye maaş verip, sigorta ödeyip, emekli ettiren iş sermayesinin huzuruna bakarım. Geleceğime, güvenceme ve teminatıma bakarım. Haksızmıyım bu konuda.

Kabadayılık her zaman para etmez. Benden söylemesi, herkes oturup bir daha düşünsün. Yıllardır kangren haline gelinen şu AB’ye karşı yüzlerce talebi karşılayan Türkiye 8-10 maddede boğuluyorsa, önce kendimize bakmamız lazım derim ben.

 

Anasayfa