“-Sana takvâyı tavsiye ederim, zira takvâ her işin başıdır.” buyurdu.
Ben tekrar:
“-Yâ Rasûlallah! Bana biraz daha nasihat ediniz!” dedim.
Efendimiz (sav):
“-Kur’ân okumaya ve Allâh’ı zikretmeye bak, çünkü Kur’ân yeryüzünde senin için bir nûr, gökyüzünde de bir azıktır.” buyurdu. (İbn-i Hibbân, Sahîh, II, 78)
(Erkam KORKMAZ)
HALÎFENİN YAMALI ELBİSESİNİN SIRRI...
Ashâb-ı kirâmdan Zeyd bin Sâbit -radıyallâhu anh- anlatıyor:
“Halîfe Hazret-i Ömer’in üzerinde bir elbise gördüm; on yedi tâne yaması vardı. Ağlayarak evime döndüm. Bir müddet sonra tekrar yola çıktım. Yine Hazret-i Ömer’le karşılaştım. Omzuna bir su kırbası koymuş, insanların arasından yürüyüp gidiyordu. Ona hayretle:
«‒Ey Mü’minlerin Emîri!» dedim.
SUS, KONUŞMA; DAHA SONRA ANLATACAĞIM!
Bana:
«‒Sus, konuşma! Sebebini sana daha sonra anlatacağım!» buyurdu.
Onunla birlikte yürüdüm. Yaşlı bir kadının evine girip suyu onun kaplarına boşalttı. Sonra birlikte Hazret-i Ömer’in evine döndük. Ona niçin böyle yaptığını sordum.
BEĞENME DUYGULARI, KİBİR KAYGILARI...
Şöyle buyurdu:
«‒Sen gittikten sonra yanıma Rum ve Fars elçileri geldi. Bana;
“‒Allah sana hayırlar, iyilikler versin ey Ömer! Bütün insanlar senin ilmin, fazîletin ve adâletin hususunda ittifak ettiler!” dediler.
Onlar yanımdan çıkınca bana, kendimi beğenme duyguları geldi. Ben de hemen kalkıp nefsime o gördüğün şeyleri yaptım.»” (Muhibbu’t-Taberî, er-Riyâdu’n-Nadra, II, 380)
(Erkam KORKMAZ)
YİNE ÖMER (RA), YİNE FARK!...
Yine Hz. Ömer (RA), yine şânına yakışır çok özendirici, sıradışı örnek bir davranışta. Ümmet-i Muhammed için kıyâmete kadar örneklik edecek hâdise şöyle:
O BEDEVİNİN İSTEDİĞİNİ BEN DE İSTİYORUM YÂ RABB!
"Hz. Ömer (Radyallahu Anh) Resûlullah⚘ (Sallallahü Aleyhi Vesellem)’in kabrini ziyaret eder.
Kabri önünde bir bedevinin şöyle dua ettiğini görür...
BU SENİN HABÎBİN BEN DE KULUNUM...
“Yâ Rabbi! Bu senin Habibin, ben de kulunum. Şeytan da düşmanın. Eğer beni bağışlarsan habibin sevinir, kulun kazanır, düşmanın üzülür.
Beni bağışlamazsan habibin üzülür, düşmanın sevinir, kulun helak olur.
HABÎBİNİ ÜZMEKTEN, DÜŞMANINI SEVİNDİRMEKTEN!...
Yâ Rabbi! Sen habibini üzmekten, düşmanını sevindirmekten, kulunu helak etmekten daha cömertsin.
Yâ Rabbi! Araplar arasında asil insanlar vefat ettiklerinde kabri başında kölesini azat etme geleneği vardır. İşte Alemlerin Efendisi vefat etti. Kabri başında Beni cehennemden âzât et”.
SAKALI ISLANINCAYA KADAR!
Bunun üzerine Hz. Ömer avazı çıktığı kadar:
“Yâ Rabbi! Bu Bedevi’nin Senden istediğini ben de istiyorum” diye bağırır.
Sakalı ıslanıncaya kadar hıçkıra hıçkıra ağlar. Bedevî dayanamaz ve:
- Ey Müminlerin Emiri! Sen de mi ağlıyorsun? der...
BİZİ DE, ANA-BABAMIZI DA...
Merhametlilerin en merhametlisi olan Allah'ım;
Bizi de, ana-babamızı da, sevdiklerimizi de, üzerimizde hakları olanları da cehennemden âzât et.
Ya Rabbi! Biz de o bedevinin istediğini istiyoruz kabul eyle Allah’ım!... Âmîn...
(İsmail CENİK)
KUDÜS'TEN DOĞU TÜRKİSTAN'A...
Gelgelelim günümüzün, Ümmet-i Muhammed açısından en hazin yaralarından birine. Kâtil Siyonistler hep adetleri olduğu şekliyle bu Ramazanda da müslüman kanı döktüler. İslâm dünyâsından hep olduğu gibi cılız söylemler, çok sembolik eylemler ve de medya paylaşımlarından öte ciddî bir tepki gelmedi.
Bu, ta Sultan Abdülhamid'den bu yana kanayan yaramız. Hikâyesi çok uzun.
Ama inşâllâh Ayasofya gibi, Karabağ gibi buralar da özgürlüklerine kavuşacaklar; dileğimiz bu.
NA'T ŞÂİRLERİ, KUDÜS ŞİİRLERİ...
Her müslüman şâir Efendimiz SAV e bir Na't yazar gibi Kudüs'e de mutlakâ şiirler yazmışlardır. Bununnson örneklerinden birisi de aramızda yaşayan değerlerimizin Ahmet ÇAKIR Ağabeydir. İşte geçen gün yeni Mescid baskını bağlamında paylaştığı şiiri:
* * * * * KUDÜS'Ü DİNLERKEN: * * * * *
Kudüs'le hasb-i hâl eyledim düşte,
"Hani İttihad-ı iSLÂM" diyordu?
Yarama tuz -biber ektiler işte,
"Ne zaman bitecek Hicran?" diyordu.
...
Yırtılmadı melun gaflet perdesi,
Bastırmakta küffar Hak diyen sesi,
İhanete kılıf, Kral kisvesi,
"Ol sebepten mahzun, Kur'an" diyordu.
...
Düşmanları taklit, en acı illlet,
Kalamaz ayakta böyle bir millet,
Mümine yakışmaz bu adi zillet,
"Şu hale bakıp ta utan" diyordu.
...
İşte tutsak mabet Mescid i Aksa,
Ömer'ler, Yavuz'lar ayağa kalksa,
Kahrolmazlar mıydı, ahvale baksa?
"Ortadoğu neden viran" diyordu.
...
Miraca basamak, ilk kıbleydi o,
Kutsal mekanımız, göke değdi o,
Neden Siyon'lara boyun eğdi o,
''Çıkmalı bir hesap soran" diyordu...
(Ahmet ÇAKIR)
KURTULMADAN RAHAT YOK...
Sâdece şiir değil, Kudüs için dâimâ kafa yoruluyor, fikir üretiliyor. Ondan öte aziz milletimiz oradan ayağını hiç çekmiyor. Kudüs milletimiz için bir namus meselesi gibi. Orayı kurtarmadan ona rahat yok. İşte bir ilim adamımızın oraya dâir duygu ve düşünceleri:
KUDÜS İÇİN NE YAPMALIYIZ?
1.Dua etmeliyiz.
2.İmkanımız varsa en kısa zamanda ziyarete gitmeliyiz.
3.Burayı sürekli gündemde tutmalı, ziyaretleri teşvik etmeliyiz.
4.İmkanlarımız ölçüsünde yardım göndermeliyiz.
5.Başta kola olmak üzere boykot etmeliyiz.
(Prof. Dr. Mehmet Zeki AYDIN)
KUDÜS'TE ALKANLARDAN, EDİRNE BALKANLAR'A...
Değişik ülkelerden Trakya Üniversitesine öğrenci olarak gelen kardeşlerimizle, Türk- İslâm Medeniyetinin temel unsurları konusunu müzakere ettik.
YURTDIŞI TALEBELER BİRLİĞİ...
Edirne Ytb ofisinin düzenlediği söyleşide Trakya Üniversitesi Balkan Araştırmaları Merkezinde akademisyen Cüneyt Nureski hocamız da Balkanlarda Osmanlı etkilerini anlattı.
Ytb Ofis Başkanı Fatih Ot bey gerçekten verimli çalışmalar yapıyor. Tebrik ediyorum.
(Hasan GÜMÜŞ)
DİRİYE DE, ÖLÜYE DE İYİLİK...
Yapılan iyiliklerin sevabı ölüye de diriye de ulaşır.
Hanefî kitaplarının hemen hemen tamamında şu metin yer almaktadır:
"Kişi namaz, oruç, zekât, hac ve Kur'an okumak gibi bir ameli işler de sevabını başkasına bağışlarsa, bunu hangi niyetle yaparsa yapsın, bu yapılan bağış yerine ulaşır ve kendisine bağış yapılan kişi bundan faydalanır. Ölü veya diri olması fark etmez."
(Bedruddîn el-Aynî, el-Binâye, III, 844-845).
(İsmail KARAGÖZOĞLU)
GÜLCEMÂL'DE TERÂVİH ÇİÇEKLERİ...
Akşam terâvihde GÜLCEMÂL (A.Cemal Mağden) CÂMİİ'ndeydik. Orada güzel bir genç grubuyla karşılaşmak günün en güzel sürpriziydi. Namazdan sonra sorduk; Proje İHL talebeleriymişler.
ESKİYLE YENİ BİRARADA...
BÜTÜN akşam görev yapan bizler de Ordu İHL'li olunca eski nesil yeni nesil bir hâtıra fotoğrafı çekinelim istedik. Bu okulların ve dolayısıyla bizim de hocamız olan, okulun kuruluş yılları ilk öğretmen ve idârecilerinden Mehmet Ali KILIÇ Bey hocamızı da çağırdık. Gençlerle tanıştırdık.
NE MUTLU BANA!...
O da; "Ne mutlu bana, bir talebesi vaaz etti, birisi namazımızı kıldırdı, birisi müezzinliğimizi yaptı. Yenileriyle de omuz omuza namaz kıldık. Daha ne isterim; çok şükür." demek sûretiyle mutluluğunu dile getirdi.
MEHMET ALİ KILIÇ, SİNAN GÜRSOY...
Fotoğrafta; en ortada M. Ali KILIÇ Hocamız (87) bir yanda biz, diğer yanda buradan yeni emekli olup vazîfeden kopmayan Sinan GÜRSOY Hoca ve ümit çiçeklerimiz talebelerimizi görüyorsunuz...
(Nûri KAHRAMAN)
GÜZEL HABERLER, TATLI ANILAR...
Bu güzel hâtırayla yazıyı bağlarken, Ümmet-i Muhammed'in mutluluk haberlerinin çoğalmasını, en başta, tutsaktan öte işkence altında bulunan Kudüs ve özellikle Doğu Türkistanımızın, göz açtırmayan zulümlerden kurtulmasını, bunun için millet olarak bizlere yardımlarını esirgememesini Cenâb-ı Hak'tan niyâ⁴z ediyor, tüm gönül coğrafyamızın özgürce ve içinden taşan bir coşkuyla yaşadığı Ramazan iklimleri solumak, hep birlikte sonsuz bayramlara ulaşmak ümîdiyle cümleye sevgiler-saygılar wes'selâm...