GENÇLER, ZAFER-İ MİLLÎ, MALATYA; ZÜLKARNEYN ORDUSU...

NURİ KAHRAMAN2023-04-06 10:03:03

 

Geçen akşam okulumuzun mezunlar derneği ORİMDER mensupları olarak iftarda Ordu Öğretmenevi'ndeydik. Orada iletişimi noktasında gıpta ettiğimiz, medâr-ı iftihârımız, değerli eğitimci arkadaşımız Yahya PALAVAR Hocamız da talebeleriyle yan masadaydı.  Biz de uğrayıp gençlere selâm verdik, Allâh CC kabul etsin dedik. Tebrik edip hayırlı akşamlar diledik.

Yahya Hocamız bu güzelliği sosyâl medyada paylaşmış. Bir edebiyât muallimi olarak branşına yaraşır, hepimizin istifâde edeceği güzel bir de giriş yapmış. İşte, -fotoğraf hariç- o paylaşım:

 

#Gençlerle Baş #Başa 

 

"Ey insan!

Sen, medeniyeti ve kendini tekrar maddenin, eşyanın, fiziğin, tabiatın ağırlığından kurtar.

Özgürlük dedin, eşitlik dedin, başka bir biçimde insanı insana köle yaptın.

Allah'ın kulu olmaktan kaçtın, insanın ve eşyanın kölesi oldun."

(Sezai Karakoç)

 

*12 -D sınıfından sevgili öğrencilerimle birlikte, ramazanın 12. gününde bir iftar vaktinin manevi hazzını ve güzelliğini birlikte yaşamak üzere buluştuk.

*Ramazan-ı şerife özel bir heyecan ve yenilenmiş bir inançla, yeniden dirilen ve Rabb'ini hatırlayan bir ruhla yaşamak dileğiyle...

Hayırlı iftarlar, bereketli sahurlar diliyorum.

(Yahya PALAVAR)

 

"ÇALIŞ GENÇ ARKADAŞIM ÇALIŞ. NÂMERDE MUHTAÇ OLMAK ÖLÜMDEN BETERDİR!..."

 

Biz de hem bu paylaşımı, hem de bu gençlerin çağlarındayken bizlere tavsiye edilip almamız ve okumamız sağlanan ve hâlâ revaçta olan, ilk cümlesini bu şekilde hatırlayıp paragrafa başlık yaptığımız, Prof. Dr. Ali Fuat BAŞGİL'e âit GENÇLERLE BAŞBAŞA kitabını ve o güzel, heyecanlı günleri hatırlattığı için teşekkür ediyor; ümit çiçeklerimiz gençlerimize hayırlı gelecekler, bereketli ömürler, sonsuz mutluluklar diliyor, cümleyi sevgi ve saygıyla selâmlıyoruz.

 

ZAFER-İ MİLLÎ, TERÂVİH; ASIRLIK İSMET HÂFIZ...

 

Teravih için, iftarımıza Ünye'den teşrif eden arkadaşlarımızla berâber, onların da özellikle tensibiyle şehrimizin en eski mahallelerinden Taşbaşı'daki Zafer-i Millî Câmii'ne geçtik. Çok da güzel oldu. Hâfız İsmet  Hoca dede, İKİ NÎMET VARDIR Kİ İNSANLARIN ÇOĞU ONDA ALDANMIŞTIR; SAĞLIK ve BOŞ VAKİT Hadîs-i Şerîf'inin arapçasını okuyup kısa bir nasihatta bulundu. Biz de görüntülü şekilde paylaştık.İşte bununla ilgili özet cümlelerimiz:

 

FATSALI ÇINAR İSMET HÂFIZ'DAN DAMÂDI MUHAMMED ERSU'NUN KILDIRDIĞI TERÂVİH SONRASI ZAFER-İ MİLLÎ CÂMİİ'NDE ORİMDER'DEN ABDURRAHMAN BEY BAŞKAN, ÜNYE'DEN SÜLEYMAN ve HASAN KARTAL HOCALARIMIZ BAŞTA OLMAK ÜZERE CEMAATE KISA BİR SOHBETİ... 

 

Allâh CC râzı olsun. Hayırlı uzun ömürler lûtfeylesin. Bu arada bize kendisini imtihan ettirdi. Kur'an'dan açıp okuduğumuz yerleri ezberden devam ettirdi. Hâlâ taş gibi hâfız mâşâllâh, Rabbimiz nazardan esirgesin; Âmin wes'selâm...

 

ORDU'DAN MALATYA'YA; ELAZIĞ'DAN YEŞİLYURT'A...

 

"Ulusal medyanın görmediği Malatya'da depreme dair anılarımı yazdım. Malatya'da ağır hasarlı tüm binalar yıkılırsa muhtemelen şehrin %70'i yıkılmış olur.  Bu sayılara da valiliğin açıkladığı rakamlara dayanarak söylüyorum. Bu notu paylaştığım esnada da hissedilir bir deprem oldu (Malatya Yeşilyurt İkizce 3,5) kısa süren. Rabbim bizleri korusun, bunun için bir şey yapamıyoruz elbette. Tek temennimiz bir an önce bu sarsıntıların sükuna ermesi. Somuncubaba dergisi Nisan sayısında yayımlanan yazımızı somuncubaba.net sitesinden okuyabilirsiniz."

(Erol AFŞİN 2.4.23)

 

ŞEHRİN SÜKÛTU, ANILARIN DİLİ...

 

Temmuz ayında 39 yaşıma gireceğim Allah nasip ederse. Herkes memleketini sever, memleketinin kendisinde ayrı bir yeri vardır. Öyle çok lüks bir yaşantım yok ama havasını solumak, suyunu içmek bile büyük bir nimetmiş bugünlerde daha iyi anlıyoruz. 

 

KİM SEVMEZ Kİ MEMLEKETİNİ?!

 

Kimi sevmez memleketini, belki bir küskünlüğü vardır ama memlekete küsülmez, doğduğumuz toprak belki öldüğümüzde de bu topraklara defnedilmek nasip olur. Fotoğrafta gördüğünüz yer Malatya'nın merkezinde yer alan Malatya Valiliği'nin karşısındaki Yeni Cami, namı diğer Teze Cami.

 

BU DEPREME DAYANAMADI...

 

Malatya'nın simgesi haline gelmiş bir mimari eser.

Elazığ depreminde zarar görmüştü, restore edildi ama bu depremde ömrü vefa etmedi bıraktı bizi. Depremin ilk anında o gitti. Koca bir şehrin neredeyse tamamının sessizliğe büründüğüne acı bir şekilde şahitlik ediyoruz. 

 

ÇAYLAR, ÇORBALAR; NE BÜYÜK ZENGİNLİKMİŞ...

 

Öyle kahveye gitme gibi alışkanlıklarım yoktu, bazen arkadaşlarla buluşur çay içerdik, çorbaya giderdik. Ne büyük zenginlikmiş, şimdi ise filanca çadırda iftar açabiliriz diye anca sözleşebiliriz. Ama tanışlar yok gibi. Olan birkaç arkadaşımızla da zamanımız denk gelmedi. Bir arkadaşımla her haftasonu oturduğum muhitte bir çay bahçesine gider çay içerdik hasbihal ederdik. Şimdi o da yok.

 

İNŞÂLLÂH TÂMİR OLUR, DÖNÜŞ OLUR...

 

Hayatımız da bir çok düzenimiz kayboldu. İki ay oluyor evimden uzağım, şükür ki ayakta. İnşallah ciddi bir tamirle oturmak nasip olur. Ama bu süreç ne kadar olacak bilmiyorum. Bazen burada eleştiride bulununca bazı arkadaşlar alınıyor, şehirde bir şeyler düzgün gitmiyorsa alınmak yerine çözüm mercilerine ulaştırmak en doğrusu.

 

YILMAYACAĞIZ, YARALARI SARACAĞIZ...

 

Şehrin ne tür olanaklara sahip olduğunu ben vatandaş olarak bilemem. Vatandaş da yeri gelir şikayet eder, eleştirir. Evvela Allah'ın yardımı, milletimizin alicenaplığı ile bu yaraları saracağız. Evet uzun sürecek ama yılmayacağız inşallah. 

 

GURBETTEN SILAYA, KÜLLERDEN GÜLLERE...

 

Bizler Malatya'dayız. Birçok Malatyalı da dönecek öyle böyle bir şehir küllerinden yeniden doğacak inşallah. İşimiz zor, yolumuz çetin, umudumuz baki... Vesselam.

İlk Fotoğraf: Ramis Akar Photography

(Erol AFŞİN 4.4.23)

 

EROL BEY'E TEŞEKKÜR, AFŞİN 'E SELÂM...

 

Erol Bey'e, Câmii'n önceki ve deprem sonrası fotoğraflarıyla birlikte yaptığı, ara başlıkları koyarak verdiğimiz bu aydınlatıcı ve duygulandırıcı paylaşımından dolayı teşekkür ediyor, temennîlerine bir an önce kavuşmasının müyesser olması niyâzıyla sevgiler-saygılar sunuyorum.

 

İMTİHÂN DÜNYÂSI, RAMAZAN MEKTEBİ...

 

Şimdi sıra, VAKTİ NAKİT BİLMEK, FIRSATI GANÎMET anlamına gelen bir kıssada. Tam da, imtihan dünyâsının en bereketli bir mevsiminin en müsâit noktasındayız. 

Ramazan Mektebi dünyâ imtihanını kazanmak için en büyük avantajların bulunduğu bir imkân. Bu mevsimde ne yaparsak hep artı puanlar olarak karneye, deftere not ediliyor. Sözü uzatmayalım. Neler yapılacağını hepimiz biliyoruz, devamlı anlatılıyor. Biz bu noktada bir kıssa arz ediyoruz. Kıssa bizden, hisse almak sizden:

 

ZÜLKARNEYN ORDUSU; 

EMRE İTAAT DUYGUSU...

 

Zülkarneyn Aleyhisselâm ordusuyla gece yolda giderken ordusuna:

- Ayağınıza takılan şeyleri toplayın, diye emir verir.

 

YORGUNUZ, TAŞIYAMAYIZ!...

 

Ordu bu emri duyunca; içlerinden bir grup:

-Çok yürüdük, çok yorgunuz. Gece vakti bir de ayağımızı takılan şeyleri

toplayarak boşuna ağırlık mı yapacağız. Hiçbir şey toplamayalım,

diyerek hiçbir şey toplamıyorlar.

 

HİÇ OLMAZSA BİRAZ!...

 

İkinci grup ise;

- Madem Komutanımız emretti, birazcık toplayalım, emre muhalefet

etmeyelim. Zira ordunun komutanına itaat etmek gerekir, diyerek az bir

şey topluyorlar.

 

MUTLAKÂ BİR HİKMET...

 

Üçüncü grup ise;

-Komutanımız bir şeyi boşuna emretmez. Muhakkak bildiği bir şey vardır. Bir hikmet vardır, diyerek bütün abalarını ağzına kadar

doldururlar.

 

MEĞER NEYMİŞ? YÂ İŞTE!...

 

Sabah olduğunda bir de bakıyorlar ki, meğer bir altın madeninden

geçmişler de, ayaklarına değen şeylerin altın olduğunun farkına

varamamışlar.

 

KEŞKE, KEŞKE ALSAYDIK!...

 

Bunu anlayınca:

Hiç almayan birinci grup;

-Ah niçin almadık! Nasıl dinlemedik komutanımızın sözünü. Keşke

alsaydık! Bir tane bari alsaydık diyerek pişman oluyorlar.

 

KEŞKE BİRAZ DAHA!...

 

Az alan ikinci grup ise;

-Ah ne olaydı da biraz daha fazla alsaydık. Ceplerimizi, abalarımızı hınca hınç doldursaydık diye sitem ediyorlar kendilerine.

 

LÜZUMSUZ EŞYÂLARI ATSAYDIK DA!...

 

Çok alan üçüncü grup ise:

- Keşke gereksiz, lüzumu olmayan eşyalarımı atsaydım, daha çok

toplasaydım. Her şeyimizi doldursaydık, daha fazla alsaydık diyerek,

fazla almalarına rağmen üzülüyorlar.

 

AH KEŞKE, AH KEŞKE!...

 

 İşte bu misalde olduğu gibi, Âhirette bütün insanlarda bunun gibi

ağıtlarda bulunacak.

Kâfir olan;

- Keşke iman etseydik, keşke inansaydık da hiç olmasa Cehenneme girdikten sonra iman etmemiz sonucunda Cennete girseydik, ebedi

cehennemden kurtulsaydık,

 

DAHANIN DAHASI, GÜZELİN GÜZELİ!...

 

Mümin, fakat az sevabı olan;

-Keşke biraz daha sevap işleseydim de, biraz daha ikrama mazhar

olsaydım.

Mümin, çok sevabı olan ise;

"- Ah ne olaydı da Makamımı biraz daha yükseltecek bir vakit daha namaz kılsaydım, biraz daha fazla sadaka verseydim, oruç tutsaydım,

biraz daha sevap işleyecek ameller yapsaydım" diyeceklerdir.  Rabbim bu misallerden ders almak nasip etsin...

(Rızâ GÜNAY)

 

GÜNÂHTAN MAĞFİRET, ODDAN NECÂT...

 

Bizlere, keşkeleri olmayan bir finâl lûtfetmesi niyâzıyla Rabbimize yalvarıyor; şu mübârek günleri fırsat bilip değerlendirerek tevbeyle mağfiret olunanlardan ve oddan necât bulanlardan eylemesi ümîdiyle cümleye sevgiler-saygılar sunuyoruz wes'selâm...

 

Anasayfa