ÇİÇEK GÜNLER, GÜL VAKİTLER, CENNET RAMAZANLAR...

NURİ KAHRAMAN2023-03-23 09:49:08

 

Çok şükür; bir Ramazan'a daha eriştik. Rabbimiz bizleri, lâyıkıyla değerlendirmeye hidâyetle berâber bu meyânda muvaffakiyetler lûtfeylesin. 

Geçen yazıda, Rahmet Ayı Ramazan'ı şiirlerle karşılamıştık. Bu gün de yine şiirlerle devâm edeceğiz ama, ağırlık hepimizin hislerine, özellikle yaşı 40 ve yukarısı olanların yaşadıklarına tercüman olacak hâtıra yazısında. Göreceksiniz ki hepimiz benzer şeyleri yaşadık. Orada kendimizi bulacak, o günleri özlemle yâd edecek, o güzel hâtıraların bir parçası olarak ebedî âleme irtihal edenlere fâtihalar göndereceğiz.

Evet; önce bizim;

 

KARŞILAMA DÖRTLÜKLERİ

 

* * * * * DERYÂ * * * * *

 

Hoş geldin, sefâlar getirdin; cânım efendim!

Buyur tam baş köşeye, ey sultânım efendim!

Sen ey Rahmet deryâsı, kâlbimizde yerin var;

N’olur, tut elimizden; Ramazân’ım Efendim!

 

* * * * * KUTLAMA * * * * *

 

Rahmet Ayı Ramazan, herkese kutlu olsun!

Herkesler nasiplensin, herkesler mutlu olsun!

Korusun Hak, namazsız-oruçsuz  yaşamaktan;

Güzel insanlarımız, dâim umutlu olsun!

 

* * * * * İLK GÜN * * * * *

 

İlk terâvihi kıldık, bugün ilk orucumuz;

Kâbul eyle Yâ Rabbi, affeyle hep suçumuz;

Merhabâ ey Ramazan; bereketler lûtfeyle;

Boş çıkmasın bayrama, elimiz-avucumuz!

 

Şimdi sıra, sözünü ettiğimiz hâtıra yazısında. Söz, Edebiyat Muallimi, Şâir-Yazar Ahmet SEZGİN'de. Çok güzel bir yazı diyeyim de bunu ifade edecek cümleleri, biraz da sizi hemen, vakit kaybettirmeden o güzel nostaljik seyâhate çıkarmak adına sizlere bırakıyorum:

 

"GÜL ÇOCUKLUĞUMUN RAMAZANI/ Ahmet SEZGİN

  

İlk ramazan orucunu ilkokul 3. sınıfta 3 gün tutmuştum. İlkokul öğretmenimiz Mazhar Şahin, “Sınıfta oruç tutan var mı?” diye sormuştu bir gün. Sınıfta büyük bir sevinçle yalnızca ben parmak kaldırmıştım. Mazhar öğretmenim, bana “Aferin oğlum!” dediğinde nasıl gurur duyduğumu anlatamam. O gün büyüdüğümü, adam olduğumu hissetmiştim. O vesileyle namaz kılmaya başlamıştım. Aç ve susuz kalmanın ne kadar zor olduğunu, Allah´ın bize ne büyük nimetler verdiğini, fakir olsak da şükretmemiz gerektiğini idrak etmiştim. Büyüklerin sıcak, susuzluk ve açlıktan çok zorlandığı eylül ayında sabrım çok artmıştı. 

*Ramazanın gelmesini büyük bir hasretle beklerdik. Ramazan yaklaştığında kavuşma özlemimiz ve heyecanımız da artardı. Annem, günler öncesinden hazırlık yapardı ramazana. Yufkalar açılıp hazır edilir, her türlü temizliğe daha bir ihtimam gösterilirdi. *Ramazan için çarşıdan alınan yiyeceklerle, erzaklarla fakir evimizde bolluk ve bereket bir başka hissedilirdi. Bizlerde manevi olarak da büyük bir heyecan, neşe, şevk olurdu. Kutlu ramazanı bayram sevinciyle karşılardık. 30 gün, bayram sevinciyle ve manevi hazla geçerdi. Ramazanın 30 günü, çocuk yüreklerimizde Zümrüd-ü Anka'ya yolculuğa çıkan Simurg yani 30 kuş gibiydi. Orucumuzla birlikte abdestlerimiz, namazlarımız, dualarımız, ezanlarımız, iftarlarımız, sahurlarımız hatta oyun ve eğlencelerimiz bile bizlere cennet mutluluğu veriyordu. Büyüklerimizin yüzlerinde bile bu huzuru, manevi zevki hissediyorduk.

*Oruç tutuğum ilk gün unutarak yemek yemiştim çünkü Allah bana çocuk olduğum için çok merhamet etmişti. Canım annem, yediğimi gördüğü halde o da bana anne yüreğiyle acıdığı için oruçlu olduğumu hatırlatmamıştı. Unutarak yemenin orucu bozmadığını öğrenince Allah´ı daha çok sevmiştim.

*İlkokul 4. sınıfta 9 gün, ilkokuldan sonra da tam 30 gün oruç tutmuştum. Çok acıktığımız için fındık bahçesinde kafamıza göre yemek yemenin hayallerini kurmak, annemin kuzinede yaptığı sıcak buğday ekmeği ile sacda pişirdiği böreğin kokusunu içimize çekmek, sürekli saate bakarak iftar sofrasında ailece heyecan ve huşu içinde akşam ezanını veya top sesini hasretle beklemek, ezan sesini duyduğumuzda yüreğimizi hoplatan bayram sevincini yaşamak, sahurda yediğimiz kızartılmış ekmek ile mıhlamanın lezzeti, Ferhat ağabimin “Sen oruca dayanamazsın.” diyerek bana kızışı, gurbette olan babamın soframızda olmayışının hüznü, çocukluğumun en unutamadığım ramazan hatıralarındandır.

*Sevgili annem, ömrümüzün en güzel, en leziz yemeklerini iftar ve sahur yemeklerinde yapardı yahut biz öyle zannederdik. Sevgili Mustafa Rıfat ağabeyim ve kardeşim Fatma ile oruç tutmadığımız günlerde bile sahur yemeğine bizi de kaldırmasını tembih ederdik annemize. Kimse uyandırmasa da sevimli kedimiz Osman uyandırırdı bizi. Eğer sahura kalkamamışsak, sabahleyin uyandığımızda çok üzülür, annemize küserdik.

*Bağsaray köyü Arımdere mahallesi, köy merkezine epeyce uzaktı.10 hanelik mahallemizde cami olmadığı için teravih namazlarını her gece bir başka komşu evde kılardık. Mustafa Rıfat ağabim, arkadaşlarım Fahri ve Mehmet ile katıldığımız bu teravih namazları öncesi ve sonrasında çok eğlenirdik. Dışarda oyunlar oynardık. Büyüklerin anlattığı hatıraları, ettikleri muhabbetleri, yaptıkları samimi şakaları dinlemek de bizi çok mutlu ederdi. Yetmişli yıllarda mahallemizde elektrik de yoktu televizyon da. O geceler evlerde genellikle bizim lüks lamba etrafı iyice aydınlatır; biz de gönlümüzce oynar, eğlenirdik.

*Ramazan-ı şerif boyunca teravih namazlarını kıldırmak için köy merkezinden çağrılan geçici hoca, Nazım Özdemir isimli ağabeydi. Yirmi yaşlarında olgun ama çok cana yakın olan Nazım ağabeyi çok severdik. Her gece ayrı bir eve misafir olur, orada iftar ve sahur yemeğini yer, o evde akşam ve teravih namazlarını kıldırırdı. Nazım ağabinin bize geleceği geceyi heyecanla beklerdik. Teravih namazının ev sahibi biz olurduk. O gece için daha özel hazırlık yapardık.

*Çocuk gözümüz ve yüreğimizle o zamanlar herkes iyi insandı ama mübarek ramazan ayında herkes melekti sanki. 

 

“Gül kokulu, gül yüzlü, gül insanlar vardı / Yaban gülleri, ayrık otları / Gönül bahçemizi sarmadan önce.” “Gül kokulu Peygamberimizi severdik / Gül dudaklardan okunan mevlidlerde. / Gül suyu dökerdik gül insanlara.” 

 

Gül gönüllü insanlar arasında gülen gül yürekli  çocuklardık biz. Oruç ve ramazan; bizi yüreğimizden, dilimizden, gözümüzden, kulağımızdan, elimizden ve ayağımızdan tutuyordu çünkü. 

*Ey gül çocukluğumun ramazanı, seni ne kadar çok özledik! Bizi yine tutmaya gel emi ey oruç!"

 

HEP TUTMAK AMA; NİCE, NASIL?

 

Ahmet SEZGİN Bey üstâda, bize saklı cennetimize yaptırdığı seyâhatten dolayı çok teşekkür ediyoruz. Dikkât ederseniz, yazıyı en son, TUT BİZİ diye bitirdi.

Mevlüt SEZER Hocamız da, boz orucu tutarken Oruc'un bizi nasıl tutacağı husûsuna açıklık getiren, Efendimiz SAVin sözünü hatırlatarak Ramazanlarımızı tebrik etmiş. İşte 5 Vakit Namaz gibi dikkât etmemiz gereken 5 ŞEY:

 

SEN ONU TUT, O DA SENİ...

 

5 şey orucun sevâbını iptal eder;

*Yalan konuşmak,

*Gıybet etmek, 

*Dedikodu yapmak, 

*Yalan yere yemin etmek, *Kadınlara şehvetle bakmak...

 

RABBİMİZE HAMD'OLSUN; CÜMLEYE SELÂM...

 

İnşâllâh bunlara dikkât ederek yaşayacağımız nice sene  ve Ramazan'lara bizleri ulaştırması niyâzıyla Rabbimize hamd ediyor; cümleye sevgiler-saygılar sunuyoruz wes'selâm...

 

Anasayfa