DİNİMİZDE MÜFLİS KİME DENİR

HÜSEYİN DENİZ2023-03-17 09:56:16

Kıymetli dostlarım! Bugün yine sizlere Ramazan’ı şeriften önce  önemli bir konu üzerine sohbet etmek istiyorum.

Mübarek Recep ayı ekme, Şaban ayı sulama, Ramazan ayı ise  bütün ibadetlerin, Hayır ve hasenatın toplama ayıdır.

Önemli olan bir yıl ve mübarek aylar içerisindeki yapılan ibadetlerin muhafazası iflasa gitmeden muhafazası önemlidir.

Peki! (Müflis) iflas etme durumu nedir?  Bu soruya açıklık getirmeye çalışalım.

Konuyla ilgili araştırmalarım neticesinde önüme iki türlü “müflislik” durumu ortaya çıkmaktadır.

1-) Bir insanın dünya serveti olan elinde bulunan bütün mali, mülkü, sermayesini her şeyini bir anda kaybeden kimseye denir. Bunun telafisi mümkün iflas eden kimseler o malı daha sonra kazanma imkanı olabilir ancak ahiret sermayesi olan imanı kaybedilmesi durumunda bunun telafi bir daha olamaz.

2-) Burada en önemlisi olan ahiret sermayesi olan imandır onu korumak ona sahip çıkmak gerekir. Bu iman öyle kolay kazanılmıyor kimi canını ,malını sermayesini ortaya koyarak yalnız Allah rızasını kazanmak için bin bir zahmet çekerek yapmış oldukları ibadetleri ve sermayelerdir. İşte bu  Ahirette lazım olacak kazanımların, tüm ibadetlerin sevaplarını bir anda çeşitli nedenlerle kaybetmeleridir. İşin en acı ve en kötü tarafı müflistik bu olsa gerek İslam literatüründe buna imanı muhafaza etmek denir.

Aziz dostlarım!.. Dünya ya ait mal, mülk, sermaye hepsi geçicidir Bu gün var yarın olmayabilir, Ancak en önemli olanı ahiret için yapılan hazırlık ve sermaye yani imandır onu kaybetmek gerekir.

Şimdi bütün kazanımların, İmanın İflası nasıl olduğunu .”Hz peygamber(s.a.v) Efendimiz şöyle açıklıyor. “Ebü Hüreyre (RA) dan  rivayettir. Rasülullah Sav efendimiz

Yanında bulunan Ashabına ithafen..

Ey Asabım müflis kimdir bilir misiniz?

Diye sorunca?

Ashab… Bizim aramızda müflis parası ve mali olmayan kimsedir dediler. 

Resulullah Sav efendimiz: şüphesiz ki! Ümmetimin müflisi kıyamet günü namaz oruç zekat sevabıyla gelip fakat şuna sözü buna zina not ben iftirası yapıp şunun malını ıp bunun kanını döküp bu sebeple sevabı şuna buna verilen ve kul hakları sevapları biterse hak sahiplerinin günahları yüklenip cehenneme atılan kimsedir buyurdular. Müslim, Bir 59. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyamet 2) 

Hadisten anlaşıldığı üzere böyle kimseler tamamen mahvolmuş, helak olmuş, ahirete götürdüğü hayır ve hasenattan elinde hiç bir şeyi kalmamıştır. Bunların bütün iyilik ve sevapları, üzerlerinde hakları olanlara ve alacaklılarına verileceği gibi, günahları da onların üzerlerine yüklenecek, sonra da cehen­neme atılacaklardır. Gerçek zarar ve ziyan, acınacak durumda olan hakiki iflas işte budur. 

Kişinin namazı, orucu, zekâtı, haccı ve benzeri ibadet ve taatları onun iyilik kazanmasını ve sevap elde etmesini sağlar. Ancak, cennete girmek için bunlar yeterli olmaz. Emredilen ibadet ve taatlarla birlikte, Hatta bunlardan daha önemli olarak dinin haram kıldığı, nehyettiği şeylerden sakınılması icab etmektedir. Özellikle maddî ve manevî yönü itibariyle, kulların haklarına tecavüz ,Âmme mallarına hiyanet etmek Allah'ın affetmeyeceğini bildirdiği büyük günahlar arasındadır. 

Bu nevi günahları işleyenler, dünyada hak sahipleriyle helalleşip tevbe etmedikleri takdirde, Ahirette hak sahipleri onlardan haklarını alacak ve Allah'ın huzurunda hesaplaşacakları kesindir. Başkasına sövmek, hakaret etmek, kötü söz söylemek, iftira etmek, namuslu insanların namusuna dil uzatmak, haksız yere birinin malını yemek, kanını dökmek, insanları dövmek, her nevi zulüm ve haksızlık, adaletsizlik ,edenlerin iyilikleri ve onlardan elde edilen sevabı ortadan kaldırır, sahibini cehenneme sürükler.

Kıyamet gününde ödenecek bir mal ve mülk yoktur. Dolayısıyla haksızlıkların karşılığı haksızlık yapanın iyi amellerinin sevaplarının alınması, üzerinde hakkı olanların günahlarının haksızlık yapanların üzerine yükletilmesi şeklinde olacaktır. Orada hiçbir hak zayi olmayacak, kimseye en küçük bir zulüm ve haksızlık yapılmayacaktır.

Cenabı Allah kur-anı kerim Zilzal süresi 7-8. ayetlerinde mealen bizlere şöyle buyurmaktadır: ”Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu (karşılığını) görür. Kim zerre miktar işler işlemişse onun karşılığını görür. 

Kıymetli dostlarım şurası bir gerçektir ki! Büyük günahların işlenmesi felaketleri doğurur bela ve bu kuvvetlerin haliyle yaşanmasına sebep olur. Bu bela ve musibetleri sadece o günahı işleyenleri içine almaz topyekün bütün insanlara sirayet eder.

Cenabı hak Kur’an-ı Kerim de: “Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun.”(Al-i İmran Suresi (3),104)

Peygamberimizde bir hadislerinde; Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki bu imanın en zayıf derecesidir”

Rabbimin ayetinde ne güzel bir ifade ediliştir. “Allahım aramızdaki beyinsizlerin yaptıklarından ötürü bizleri helak etme.(Araf süresi155)

Ey Allahım! Canımızı, malımızı, namus ve imanımızı her daim koruyan kollayan kullarından olmayı cümlemize nasip eyle.. İmanın iflasa sebep olan fiil ne isyanlar  uzak durarak imanla sana kul olmayı nasip eyle. Son nefesimizde iman kuranla sana can veren kullarından olmayı bizlere nasip eyle.. Hepimize selam ve muhabbetlerimle…

 

Anasayfa