HİÇ KİMSE SÜTTEN ÇIKMIŞ AK KAŞIK DEĞİLDİR..!

HÜSEYİN DENİZ2023-03-10 10:09:24

Kıymetli dostlarım bugünkü sizlere işleyeceğim konu çok önemli ve çok hassastır.

İhsanoğlu yaratılış icabı iyi ve kötü yönleri bulunduğu gibi, bir insan olarak sevap ve günah işlemeye meyillidir.Tabii ki her kötülüğün ve günahın sonu nadim olmak pişman olmaktan geçiyor.Bizler de bir kul olarak Rabbimizden affımızı istiyoruz.

Rabbim de kuranı Kerim’de mealen şöyle buyurmaktadır.”

Ey iman edenler! Allah’a içtenlikle tövbe edin. Umulur ki, Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter, peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar.(Tahrim ayet 8)

Rabbim bu ayetinde bizlere  içtenlikle tövbe etmekten ve bir daha günaha dönmemekten kesin kararlı bir tövbeden bahsetmektedir. İşte bu durumda o kimse işlediği günahın türü ve büyüklüğü ne olursa olsun bütünüyle affedilir nitekim Hazreti peygamber (s.av.) bizlere bu müjdeyi bizlere şöyle haber vermiştir: Günahtan tam dönen ve tövbe eden hiç günah işlememiş gibidir (İbni Mace Zühtü 30) Rabbimizin biz kullarına rahmeti mağfireti ve affı sonsuzdur.O kerem sahibidir

Çok şükür affa,mağfirete vesile olan İvadet atları kameri aylardan Receb’i  ve Şaban’ı ve 15.ci gecesi olan Regaip kandilini idrak ettik.Regaip Kandili gecesi insanlığa bir kurtuluş günahlardan arınma ve bir yıllık geçmişin ve geleceğinin hesabının yapıldığı gece olması dolayısıyla çok mühim bir gece olmasından dolayı elhamdülillah bu gece hep beraber idrak ederek ve ibadet yaparak  ederek yaşadık. Günahlardan kurtulma için tövbeler ettik ibadetler yaptık ve bir kul olarak Allah’tan afımızı istedik günahtan kurtulmanın beraatımızı aldık.

Kimileri ahkam keserek, kendileri de bir günahkar oldukları halde Allah’ın affı ve rahmetini sanki kendi  tekelindeymiş gibi yaptıklarına şahit olmaktayız.

Herkes birgünahjarn kul olarak kendi hayatını gözden geçirmeli, kendi yaşadığı hayatının muhasebesini yapmalıdır.

Bir zamanlar Çin'de bir adam o kadar aç ve bitkin düşmüştü ki, dayanamayıp bir armut çaldı...

Adamı yakalayıp cezalandırılmak üzere İmparator'un karşısına çıkardılar. 

Hırsız imparatoru görünce ona şöyle dedi;

--"Değerli efendim, çok açtım, dayanamadım çaldım ve yedim. Beni affetmeniz için yalvarıyorum. Eğer affedersiniz size paha biçilemez bir armağanım olacak.."

İmparator dudak büker;

--"Senin gibi birinde paha biçilemez ne olabilir ki?"

Hırsız, avucunun içindeki armut çekirdeğini uzatır ve;

--"Bu çekirdeği ekerseniz bir gün içinde altın meyveler veren bir ağacın yeşerdiğini göreceksiniz.."

İmparator kahkaha atarak;

--"Ek o zaman, altın meyveleri görünce affederim seni.." dedi.

Yoksul adam;

--"Haşmetlim bu tohumu ben ekemem çünkü ben bir hırsızım...

Bu tohumu ancak;

*Ömründe hiç çalmamış,*

*Başkalarına hiç haksızlık yapmamış,*                          *Yalan söylememiş,*          

biri ekebilir. 

Tohum o zaman gücünü gösterir, aksi takdirde onu ekeni *zehirler*, tarif edilemez acılarla *öldürür.*

Sultanım, bu tohumu ancak siz ekebilirsiniz.."

İmparator irkildi, suratını astı, bir süre düşündü, sonra hırçın bir sesle;

--"Ben İmparator'um bahçıvan değil, o tohumu başbakana ver eksin de altın meyveleri görelim." dedi..

Yoksul adam, tohumu başbakana uzatınca başbakan telaşe içerisinde imparatora dönüp itiraz etti.

--"Ben ekim biçim işlerinde çok beceriksizim efendim, sihirli tohumu ziyan ederim. Bence bu tohumu Hazinedar başı eksin.."

Hazinedar başı da hemen bir bahane buldu ve bu görevi başkasına devretti.

Bir bir orada bulunan herkes sudan sebeplerle tohum ekme görevinden kaçındılar..

Sonra İmparator, doğan sessizliğin içerisinde bir süre düşündü. Başı önünde başbakana, hazinedara ve bütün görevlilere dik dik baktı ve;

--"Hadi bakalım bu hırsız bahçıvana tohumun nasıl altın meyve verdiğini hep birlikte gösterip sevindirelim." dedi.

Cebinden bir altın çıkarıp yoksul adamın tutması için attı.

Herkesin ceplerinden sessiz sedasız birer altın çıkarıp adama vermesini izledi..

Sonra da gülerek;

--"Bas git buradan be adam, bugünlük bu ders hepimize yeter.." dedi.Malik bin Dinar hazretleri yolda giderken toprakla oynayan, kâh gülüp kâh ağlayan bir çocuk görür. Çocuğa selam vermeyi düşünürken, nefsi mani olmaya çalışır. Ama Peygamber efendimizin küçüklere de selam verdiğini düşünür;

- Selamün aleyküm ey çocuk.

- Aleyküm selam ey Malik.

- Beni nereden tanıyorsun?

- Kâlu beladan.

- Niçin toprakla oynuyorsun?

- Onunla hemhal olmak için, çünkü ondan geldik, onda yaşıyoruz, tekrar ona gireceğiz.

- Nefis ile akıl arasındaki fark nedir?

- Nefsin seni selam vermekten engelleyendir, aklın ise seni selam vermeye teşvik edendir.

- Neden bazen ağlayıp bazen gülüyorsun?

- Toprağın üstündeki hayallerime gülerim.

Toprağın altında başıma geleceklere ağlarım.

- Sen küçüksün, ne günahın var ki ağlarsın?

- Öyle deme, ben annemin büyük odunları küçük odunlarla tutuşturduğunu gördüm...

Peki günümüzde şimdi kendini sütten çıkmış Ak kaşıklara soruyorum         

*Tohumu ekecek temiz kimse var mı dersiniz?*

Beyler! Herkes şunu bilmelidir;Hiç bir kimse sütten çıkmış ak kaşık değildir. 

Herkesin kendine göre günahı vardır.

Her insan günah işlemeye meyillidir

Erdemli insan kulluk hesabı hak tarafından yapılmadan,kendi hesabını yapanlardan olmalıdır. En doğrusu günah işlememeye gayret göstermelidir.

Amerikalı boksör Muhammed Ali cebinde devamlı çakmak taşıyormuş. Bunun sebebini merak Edip soranlara şöyle cevap vermiştir. Ben daha önceleri müşrik bir insandım İslam’ı sectim.Şimdi ne zaman günah işlemek aklıma gelince cebimdeki  çakmağı çıkarıp çakıyor ve  parmağıma tutuyorum.

parmağımın yandığını hissedince cehennemin şiddetini hatırlıyorum zaman o günah işlemekten vazgeçiyorum.peki bizim atalarımız ve ecdadımız hep müslüman topluluktan geliyor,peki bu günkü halimiz neye işarettir?

Bunu halk ozanımız neşet ertaşın şu tizeleri ne güzel dile getirmiştir;Süte SU karıştı sonra Söze YALAN  mideye HARAM işte burada bozuldu maalesef  İNSANLAR.

Selam ve muhabbetlerimle…

 

Anasayfa