HİCRETTEN BUGÜNE ÂFETLER ve ÂDETLER...

NURİ KAHRAMAN2023-03-07 09:53:14

 

Bir Berat'ı daha idrâk ettik, kandiliyle iç âlemimizi aydınlattık; bol bol duâ ve niyâzlarda bulunduk. Yâ Rabb dedik, imtihan için gönderdiğin bu hayâtı gâyesine uygun bir şekilde tamamlayıp, lütfuna mazhar olarak beratını sağ eline alanlardan, Efendimiz SAV in komşuluğunda tüm sevdiklerin ve sevdiklerimizle berâber buluşanlardan eyle diye yalvardık-yakardık. Rabbimiz kabul eylesin; yaklaşan Ramazan ayımızı da mübârek eyleyip bizlere rahmet ve bereketinden bol istifâdeler ihsân buyursun. Âmin...

Geçtiğimiz ay mâlum Asrın Felâketi olarak nitelenen bir deprem olayı yaşadık. Bu olay küçük bir olay değil. İllâ küçük demek gerekirse ancak KÜÇÜK KIYÂMET denilebilir. Rabbimiz muhâfaza eylesin; hem maddî ve özellikle de olumsuz mânevî sonuçlarından. Bizlere her an hazırlıklı, müteyakkız bir hayât sürmeyi, ölüme din-îman selâmetleri üzere yakalanmayı nasîp buyursun. Çünkü asıl, telâfîsi olmayan, asrın değil ebedin felâketi o. Aman YâRabbî. Sana sığınıyoruz; bize yardım et; Ümmet-i Muhammed'ı koru... Âmin...

Değerli okurlar. Her sey olduğu gibi bunun için de çaba gerekiyor. Emeksiz yemek olmuyor. Bu noktada kısaca da olsa  bir şey soylemek gerekirse, beş vakit namazın en büyük fonksiyonunun burada olduğunu hatırlatmak gerekiyor. Müslümanlığın en büyük alâmeti ve de olmazsa olmaz Îmânımızın en güçlü koruyucusu, bir nevî sigortası o. Onun varlığı dînî duyarlılığımızın kesintisiz bir  göstergesidir. Böyle, geceleri gelen felâketlere namazını kılıp ta yatmış olarak yakalanmanın öbür dünyâda sağlayacağı avantajı ısrarla ve ihlâsla devamlı kılinan bir namazdan başka hiçbir şey sağlayamaz. Çünkü namaz reîsî bir ameldir; yâni Îmandan sonra ilk başta gelen bir ameldir. Onu atlayıp ta yapılan diğer ibâdetlerin onun yerini doldurma şansı yoktur.

Onun için îman cennet için nasıl ki olmazsa olmaz ise namaz da müslümanlığın olmazsa olmazlarındandır. Bu konuda gerek kılma, gerekse keyfiyet bakımından noksanlıklar varsa bir an önce giderilmeli; bir müslüman olarak namaza özenmeliyiz. Zîrâ namaz olmadan hangi dînî samîmiyetten, Allâh CC sevgisinden, gerçek bir Peygamber muhabbetinden söz edilebilir?

Bakınız; Ebû Dâvut rivâyetinde Huzeyfe (RA) ın anlattığına göre, Peygamber Efendimiz SAV zor bir işle karşılaşınca kendisini derhâl namaza verirmiş. 

Yine ENES (RA) da bu meyânda şöyle anlatıyor:

"Vefâtı esnâsında Efendimiz SAV in yanındaydık. Bize üç defâ;

- Namaz husûsunda Allâh'tan korkunuz! 

buyurdu ve devâm etti:

- Emriniz altındaki insanlar hakkında Allâh'tan korkunuz! Onlar dul kadın ve yetim çocuktur. Namaz konusunda Allâh'tan korkunuz..."

İBN-İ MÂCE'de yer alan bir Hadîs-i Şerîf te şöyle:

"Paramparça edilsen, ateşlerde yakılsan bile sakın hiç bir şeyi Allâh'a ortak koşma!

Hiçbir farz namazını da (bile hile) kasden terk etme!

Kim namazını bile bile terk ederse o kişi Allâh Teâlâ'nın himâyesi ve hıfz u emânından uzak kalır."

Ne kadar anlatılmaya çalışılsa da namazın önemi ve güzellikleri, bereketleri gerçek boyutuyla ifâde edilemez. Sağladığı uhrevî avantaj yanında dünyevî faydalarını açıklama konusunda da diller ifâdeden âcizdir. Bunu, samîmiyetiyle yaşayan ve yaşatan insan zaman içerisinde kademe kademe hissedip günbegün yeni farkındalıklara erişebilir.

Namaz, Efendimiz SAV olduğu kadar hepimiz için de bir sığınaktır.

Bakınız, Hicretin 5. yılında bir zelzele oluyor. İnsanlar şaşkın. İlk defâ karşılaşmışlar. Panik içinde Efendimiz SAV e  koşuyorlar. O da kapalı yerlerden boş alanlara çıkmalarını söylüyor. Sonra da çağrısını şöyle seslendiriyorlar:

- Ey insanlar! Rasûlullah SAV'in emridir; Musallâya toplanın musallâya!

Böyle bir dehşeti ilk defâ yaşayan sahâbîler her zaman olduğu gibi Efendimiz SAV e baktılar. O da herkesi sükûnete dâvet ettikten sonra şöyle buyurdu:

- Hiç şüphesiz ki Rabbiniz sizi, râzı olacağı duruma döndürmek istiyor. Öyle olunca siz de O'nun rızâsını dileyiniz... 

Evet; böyle felâketler ilâhî birer îkazdırlar. Bir âyette şöyle buyurulur:

"Âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, günâh işleyip yoldan çıkmaları yüzünden onlara azap dokunacaktır." (En'am 49)

 

Diğer bir âyet te şöyle:

"İnsanların ellerinin kazandığı (günâhlar) yüzünden, karada ve denizde fesat çıktı ki (Allâh), yaptıklarının bir kısmını(n cezasını), kendilerine (dünyâda) tattırsın; tâ ki (kötülüklerden) dönsünler." (Rûm Sûresi 41)

 

Bir diğer Âyet:

"Hiç olmazsa azâbımız geldiği zaman, yakarıp tevbe etselerdi ya!" (En'am 43)

 

İşte böyle zamanlarda neler yapılması gerektiğine dâir tavsiyeler noktasında öncelikle tevbe ve İstiğfarı artırmamız gerektiği ortadadır.  İşin şahsî boyutu böyleyken diğer yandan elbetteki meselenin toplumsal boyutuna baktığımızda,  geçen yazılarımizdan birinde irfan büyüklerimizden el-HARAKÂNÎ'nin, insanlara kimlik, kişilik sormadan hemen sofra kurma, bir de tesellîye çok önem verip bu husûsu hizmet ekseni yapma özelliğinden söz etmiştik. Yardimlaşmanin en cok gerektiği günlerin bu günler olduğu da unutulmamalı. Nitekim müslümanlar bunu hep yapmışlar. Büyükleri, önderleri de buna hep öncülük etmişler. Tıpkı günumüzde de olduğu gibi.

Örnek verdiğimiz El-Harakânî gibi büyüklerimiz de elbet bunu Efendimiz SAV ve sahâbîlerden örnek ittihaz ediniyorlar. 

Buna bir misâl olarak şimdi Mevlânâ'nın Mesnevisindeyiz:

"Hz. Ömer (RA)in hilâfeti zamânında Medîne-i Münevvere'de şiddetli bir yangın vukû bulur. Ateş su döküldükçe daha da artıyor gibidir. Dehşete düşen insanlar Hz. Ömer'e gelirler ve;

- Ateş su ile sönmüyor! derler.

Hz. ÖMER;

- O Ateş Allâh'ın alâmetlerindendir. Sizin hasisliklerinizin kıvılcımıdır. Su dökmeyi bırakın da ekmek dağıtın! der.

Kıssadan hisse: Hadîs-i Şerîf'te buyurulduğu üzere;

"SADAKA VERMEK BELÂYI DEF'EDER." (Heysemî)

Bu minvâlde Zekât ve sadaka gibi aslî mükellefiyetler yanında böyle felâket anlarında daha fazla infakta bulunmalıyız. Bunları yaparken de riyâ ve gösterişten kaçınmalıyız. Çünkü onlar da yardımların depremi olur Allâh CC korusun. 

Evet 3 ayların 2.si Şâban'dayız. Kutlu misafir Ramazan yaklaştı. Güzel bir mevsimdeyiz. Asrın felaketini yaşadık. Zor mesele ama; Allâh CC var, gam yok. Îman var, imkân var, sabır var, kardeşlik var, yardımlaşma var, tevbe var, istigfar var, af var. Rabbimizin sonsuz rahmeti var. Efendimiz SAV in şefaati var.

Zaman yaklaştı. Önümüzde bayramlar var. Rabbimiz cümlemizi dünyâda üzerine düşeni yapıp hayâtını her hâlükârda bereketlendirerek güzelleştirenlerden, böylelikle sevdikleriyle berâber sonsuz bayramları Efendimiz SAV in komşuluğunda idrâk lûtfunda  bulunulanlardan eylesin Rabbimiz bizleri; bu duygularla cümleye sevgiler-saygılar wes'selâm...

 

Anasayfa