SÖZÜN EN GÜZELİ

ŞÜKÜR ÖZDEMİR2023-03-02 09:55:39

Dil, insana özgü bir yetenektir. Konuşma ise insanların bir dili kullanarak sesli iletişim kurmasıdır. İnsanların ruhsal ve bedensel ihtiyaçlarını karşılaması ve sağlıklı bir yaşam sürdürebilmesi için iletişim kurması zorunludur.

Konuşma, iletişimin en çok kullanılan sözel yoludur ve kendine has kuralları olan bir sanattır. Bu nedenle insanın ne söylediği de önemlidir, nasıl söylediği de. Fakat insanların çoğu sözlü iletişimde, düşünmeden ve kurallara uymadan konuşur. Bu rastgele konuşma sosyal medya dediğimiz iletişim araçlarına çok fazla yansımıştır. Hatta yazılı iletişimde bile kural tanımaz biçimde kullanıldığını üzülerek görüyoruz.

Dil (konuşma) bir milletin kimliğidir. Dildeki bozulma ve yozlaşma bizi bir arada tutan milli kimliğimize zarar verir. “Üslubu beyan ayniyle insandır” olgusundan baktığımızda, dilindeki bozulma kişinin kendi iletişimine zarar verdiği gibi kişiliğine olumsuz bakışa da neden olur.

Amiyane tabirle; dilin kemiği yok, ağzı olan konuşuyor.

 Konuşulanlar;

Aldatmak amacıyla söylenen, gerçek olmayan, uydurma, asılsız sözlerse; yalandır.

Bir kimsenin ayıbını arkasından söylemek veya aleyhine konuşma ise; gıybettir. Yani dedikodu ve çekiştirmedir.

Bir kimseye kasıtlı ve asılsız suç, günah veya kusur yükleme ise; kara çalma ve iftiradır.

Bu şekilde konuşmalar dinimizce günah sayılan manevi hastalıklardır. Toplum nazarında kişinin değerini ve saygınlığını de düşürür.

Boş konuşan kişilere; geveze, çenebaz, lafazan ve çalçene denir.

Nerede nasıl konuşulacağını ya da nasıl davranılması gerektiğini bilmeyen, düşünmeden konuşan ve bu nedenle sarf ettiği sözlerle birilerinin üzülmesine neden olan kişilere; patavatsız denir. Bu kişilerin konuşmalarının ne konuşana ne de dinleyene faydası olur.

Her işte olduğu gibi konuşmanın da bir ölçüsü, kuralı, edebi ve sanatı olmalıdır. İnsana doğuştan konuşma yeteneğini veren Allah (İnsanı O yarattı. Ona anlama ve anlatmayı öğretti. Rahman/3-4), nasıl konuşmamız gerektiğini şöyle söylüyor: “Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler! (İsrâ/53)”

Konuyu bir hikâye ile pekiştirelim.

Adam, “Yakın bir arkadaşınla ilgili bir şey duydum, onu söylemek istiyorum” der.

“O zaman bekle” der Sokrates, “Sana üç soru soracağım. Buna üçlü filtre de diyebilirsin. Sen soruların üçüne de cevap verdikten sonra o arkadaşımla ilgili duyduğunu söyleyebilirsin.”

“Ne demek üçlü filtre?” dedi adam.

“Bu bir tür test, bu testin sonunda arkadaşımla ilgili öğrendiğini bana söyleyip söylememeye kendin karar vereceksin.”

Adam merak etti: “Sor bakalım.”

“Birinci filtre gerçek filtresidir. Söyleyeceğin şeyin gerçek olduğuna tamamen emin misin?”

 “Hayır” dedi adam, “Ben de bunu başkasından duydum ve…”

Sokrates adamın sözünü kesti:

“Anladım; bu söyleyeceğin şeyin doğru olup olmadığını kesinlikle bilmiyorsun.

Şimdi ikinci filtreye geçelim, bunun adı da iyilik filtresidir.

Arkadaşım hakkında söylemek istediğin şey onun iyiliğine bir şey midir?”

“Hayır tam tersine, onun için kötü bir şey…”

“Anladım” dedi Sokrates. “Arkadaşım hakkında söylemek istediğin şey onun lehine bir şey değil ve sen bunun gerçek olduğuna da emin değilsin.

Şimdi üçüncü filtreye geçelim, bunun adı da yararlılık filtresi.

Arkadaşım hakkında söyleyeceğin şey benim işime yarar mı?”

Adam düşündü, “Sanmıyorum” dedi.

“Evet, üçlü filtre bitti” dedi Sokrates. “Bana arkadaşım hakkında söyleyeceğin kötü bir şey, üstelik gerçek olduğuna emin değilsin ve bunu bilmenin bana herhangi bir yararı yok. O zaman bu şeyi bana söylemen için hiçbir neden bulunmuyor.”

Bizde konuşurken veya dinlerken;

Gerçek mi?

İyilik içeriyor mu?

Yararlı mı?

Diyerek üçlü filtreyi uygulayalım mı?

Ne dersiniz?

Sözümüzü sözün en güzeli ile bitirelim.

“Her kim Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsa, ya hayır konuşsun yahut sussun (Buhari, “Rikak”,23.)

Kalın sağlıcakla…

Anasayfa