DEPREM OLGUSU, SÛRİYELİ ALGISI, EMPERYÂLİST BULGUSU...

NURİ KAHRAMAN2023-02-28 10:04:01

 

Sûriyeli konusunu çok yazdık. Hattâ zaman zaman şiirler döşendik. Ama Türkiyemiz dünyânın merkezi diyebileceğimiz jeopolitik bir konumda. Şu depreme rağmen Sûriyeli tâbirinin bir problem olarak dolayımda bulunması insanın içini eziyor.

Güzel bir ülkeyiz. Gözde bir milletiz. Gel görki; dünyâ sömürgenleri için târihî geçmişi îtibârıyle hiç te kendi başına bırakılacak bir memleket olmamamız keyfiyetiyleonlar için bir illetiz! Bu bağlamda devamlı karıştırılması, kendi içinde ve çevresinde, gönül coğrafyasında savaştirılip başını kaldırmasına fırsat verilmemesi gereken bir devletiz.

Şu depremde bile şu Aziz Türk milletini nelerle ugraştiriyorlar; Sâlih Bey arkadaşımızın anlattıklarına bakınız:

 

ZELZELE BİZİ HİÇ SALLADI MI?

 

"Bugün bir başkaydi, hiç boyle mahcup ve çaresiz duruma düşmemiştim. Gaddarligin, para putunun kapital sisteminin insanlarımızı, bizleri ne derekeye yuvarladigini urpererek, titreyerek dişlerimi sıkarak müşâhede ettim. Anladim ki zelzele, deprem bizi hep teğet geçmiş. Bizi ne sallamış ne irgalamis ne gagalamış!"

 

İÇİLEN ÇAY, AÇILAN YARALAR...

 

 "Ama ağlayamadim, ferahlayamadim. Arkadaslarim Hasan Sağlam ve Sabri Akbaş hocalarimla Suriyeli bir aileyi ziyarete gittik. Cocugu ameliyat olmuş; geçmiş olsun dedik , çayını içtik, dertlestik, dertlestik.  O anlattı biz çayla dertleri, acilari, sancıları , ihanetleri içtik. İcimizi ahlar, vahlar yaktı."

 

ZEHİR EKİNİ, ZAKKUM MEYVESİ...

 

"El olamadık, dil olamadık, yol bulamadık.

100 küsur sene önce emperyalistlerin ektiği fitne tohumunun zakkum meyvelerini hep boğazıma takılarak hissettim. İzzetli ümmetin zilletli hale düşmesi beni eritti eritti. Kendine yapılan hakaretlerin, uğradığı haksızlıkların, ev sahiplerinin kendisine yaptıkları adiliklerin, iki arada bir derede kalmanın, çaresizligin iniltilerini dinledim."

 

HEP O YILDIZLARI ARADIM...

 

"Hep Hz.Osmani aradım, gelmedi; Ebubekr aradım, ulaşamadım. Anlasilan hatlar kesilmiş. Kararmış, kaskatı olmuş; kalpler paslanmış, zifirlesmis. 11 ilimizi beşik gibi sallayan depremi tüm dehşeti ve sonuçlarıyla yaşayan kardeşlerime, rahmete kavuşan emvât-ı müslimîne, yerleri yurtları haritadan silinmiş vatandaşlarıma Allahdan rahmet, geride kalanlara sabir ve metanet diliyorum."

 

MAĞDUR KARDEŞLER; MAĞRUR KALLEŞLER!

 

"Bu mağdur kardeslerimizin bu acılarını menfaate çevirmek için iştahları kabaranlara her saniye beddua ediyorum. Onları Rabbimin kılıcına havale ediyorum. İçte ve dışta bu âfâtı siyâsî çıkara tahvil etmek, milletimizin birlik ve beraberliğini bozmak için ihanetler planlayan, lânetlik emeller besleyen hainlere karşı milletimize Rabbimden güç-kuvvet ve de muvaffakiyet niyaz ediyorum."

 

HAMDOLSUN Kİ BİZ BİZİZ!

 

"Hamdolsun ki ezanimiz var, hamdolsun ki bayrağımız var, hamdolsun ki Mehmedlerimiz var."

 

UZATTIK AMA; YİNE DE...

 

"Belki biraz uzun oldu ama yine de ne kendimi ne derdimi anlatamadim. Epey zamandan beri birşeyler yazamamıştım; bu da keffâretim olsun."

(Sâlih DÂNE Hoca. İst. YİE'den)

 

Değerli okurlar. Biz de, belki  bu sâlih arkadaşımızın yazdıklarından etkilenerek şöyle bir dörtlük yazdık:

 

---  M E R H E M   ---

Kulak ver, Ey Aziz Millet; KARDEŞLİK SALÂSINA: Deprem de merhem olmuyor;

IRKÇILIK BELÂSINA!...

 

***   SES VEREMEYEN DEPREMZEDELER... ***

 

Burada şimdi, deprem yayınlarını tâkip ederken, enkâz altındaki Sûriyeli âilenin üstten gelen "ses" çağrılarına, kimlikleri anlaşıldığında ters etki yapacağı endîşesiyle tepki vermemeleri bence millet olarak hepimizin yüz karası bir örnektir. Hepimiz Allâh'ın huzûruna gideceğiz. 

 

KABİRDEN DE DAR YERLER!

 

Allâh CC aşkına bu deprem; kabirden de dar yerlerin olduğunu, dünyâda herşeyin Allâh'a âit ve bize emânet, garip-gurabânın da kendinde güç bulunanlar üzerine zimmetli bulunduğunu, kimin dünyâsını ne hakla kime dar etmeye çalışıldığını öğretmedi mi?

 

GÂVURLAR SINIR ÇİZDİ DİYE Mİ?

 

Meselâ Hatay; sonradan ilhak olmuş bir yer değil mi? Peki iki adım ötedekiler, gâvurlar sınır çizdi diye 4-5 yüz yıl berâber yaşamamıza rağmen, kafirlerin takdiriyle bizim olmaktan, kardeşlerimiz olmaktan çıktılar mı? Onlar öyle münâsip gördü diye biz bunu fırsat mı telâkkî edeceğiz?

 

TÜRK DE Mİ DEĞİLİZ?

 

Peki, bizim Allâh'a karşı bir sorumluluğumuz yok mu? İnsan da mı değiliz biraz vicdan sâhibi olup merhamet edecek. Türk de mi değiliz, ne olduğumuz iyice mi karmaşıklaştı ki asgarîden bir acıma duygusuyla olsun onlara şefkatle bakamıyor da burnumuzdan soluyoruz?!

 

DEPREME RAĞMEN "DEPREM"!...

 

Maalesef çevremizde, şu ortama rağmen, depreme rağmen hâlâ içi hiddet ve şiddet dolu sözüm ona mahluklar var. Bunu bir dâvâ, bunun üzerinden de kendilerini bir şey sanıyorlar.

Peki senin, milletimizin aziz evlatlarına saldırıp öldüren, evini yakan Alman DAZLAKLARDAN FARKIN NE? Önce bir düşün. 

 

DEĞİL CANLIYA, CANSIZA BİLE!

 

Kaldı ki onun dîni bunu kaldırır. Ama senin dînin olan İslâm senin yaptığın bu muâmeleyi değil din kardeşine, sıradan bir insana, hattâ bir canlıya; daha da ilerisini söyleyeyim bir cansiza dahî yapıp telef etmeni hoş görür mü?

Tabii bu sözümüz dîni olana. Kaldı ki sizin yaptığınızı hiçbir âidiyeti olmayan insan da yapmıyor. Hümanizm diyor, evrensel değerler diyor, canlıları seviyor, besliyor, bakıyor, yakınlık gösteriyor; hayat hakkı noktasında hassas davranıyor. 

 

BİR KAŞIK SU, BİR DÜNYÂ KİN...

 

Sizin hassaslığınız din kardeşinize düşmanlık, ele geçirseniz bir kaşık suda boğma husûsunda.

Sakın bu; bizim bir daha birleşip te onların karşılarına çıkarak hesap sormanıza, ya da bölgenin hâkimiyetini ele alarak kendilerinin çanlarına ot tıkanmasindan endîşe duyanların senin zihnine ince ince üflediği bir propagandanın sonucu olmasın!

 

HEP ÖLECEĞİZ; ETTİĞİMİZİ BULACAĞIZ...

 

Vallahi, ne diyeyim; hep öleceğiz. Allâh'ın huzûruna gideceğiz. Her şeyin hesâbı var. Hem de inceden inceye. Bu can yakmanın hesâbı olmayacağı düşünülemez herhâlde. 

Bak işte; depremden ders al.  En yüksek paralarla, en yüksek, en gösterişli binâlardan dâire alıp ta farkında olarak ya da olmadan kendilerinin farklı olduğunu sanıp aşağıdakilere yukardan bakanlar, dünyânın cennetten kare olacağı hayâli peşinde koşanlar; işte görüyoruz; sonuç ne?

 

BOŞ HAYÂLLER, KİNLİ, KANLI İŞLER...

 

Hepimizin bu kadar olmasa da benzer hayâlleri var. Meselâ sen; Sûriyelilerle uğraşmakla ne elde edeceğini sanıyorsun? Allâh CC aşkına, bu nasıl iş? Sana ne kazandıracak bir söyle?

Diyeceksin ki hiç. Hoşlanmıyorum, canım öyle istiyor vs. vs. Arkadaş; aklını başına topla.

 

YUNUS'A KULAK VER; SEV, SEVİL...

 

 Bak bizim bir Yûnusumuz var. Dünyâda hangi milletin böyle bir değeri var. Onun tüm âleme mâlolan ve Türk Milletinin ahlâkî karakterini ifâde eden mısrâları şöyle:

 

SEVELİM SEVİLELİM 

DÜNYÂ KİMSEYE KALMAZ...

***   ***   ***

 YARATILANI SEVDİK

YARATANDAN ÖTÜRÜ...

 

İnsansan, müslümansan ve de ayrıca bir de Türksen; sana yakışan bu. Benden söylemesi. Yarın âhirette sopa yerken, bize kimse söylemedi, uyarmadı deyip te suçu başkalarının üzerine atmayasın!

 

YİNE BİR ARKADAŞ;

BİR ÎTİDÂL TEKLÎFİ: 

 

Bir arkadaşımız da benzer telâkkîlerle, millet olarak zâten yaralıyız; en az fizikî anlamda deprem kadar coğrafî, siyâsî bağlamda da, rüzgârların  dört bir yandan da çok fırtınalı estiği bir noktadayız. Başımızda çok yönlü dertler, derin sıkıntılar var. Mevcut sıkıntıları fırsat bilip bunlar üzerinden felâket içinde felâket üretip ülkeyi bâdirelere sürüklemek isteyen dâhilî ve hâricî düşmanlar var. Dolayısıyla bir yandan görünen zorluklarla uğraşırken diğer yandan açık ya da sinsi organizasyonlara karşı çok müteyakkız olunma mecbûriyeti var. Bence Sûriyeli algı ve söylemi de bunun bir parçası. Çünkü bu tavrın insânî tatafı olmadığı gibi hiçbir mantıklı açıklaması da yok.

Bu meyânda bir arkadaşımizda dert üstüne dert olmasın, kardeşlik olsun, birlik-dirlik olsun düşüncesiyle bizim de katıldığımız bir paylaşımda bulunmuş:

 

AMAN, KARDEŞLİĞİ  ELDEN BIRAKMAYALIM...

 

"Deprem konusunda samimi bir teklifim var; 

İktidar ve taraftarları eksikleri görmeli, muhalefet ve taraftarları da artıları görmeli. Yani herkes siyaset yapmadan gerçekleri görürse millet olarak birlikte bu sıkıntıyı atlatabiliriz. Bölge halkı zaten artıları da eksileri de görüyor. Gerçekleri saptırmak, uzaktakiler bilmese bile en azından bölge halkına karşı tarafları yalancı duruma düşürmez mi? Elbette düşürür. O halde herkes vicdanlı ve objektif değerlendirmeli."

Evet biz de Sâlih YAZICI Arkadaşımıza katılıyor, tüm badireleri Allâh'ın izniyle kolaylıkla atlatabilmek niyâzıyla cümleye sevgiler-saygılar sunuyoruz wes'selâm...

 

Anasayfa