Sizlere de öyle geliyor mu bilmiyoruz ama bize göre günler çok çabuk ve hızlı geçiyor. İnsanın aklından, hani ne derler; “zamânın ahrı mı ne?” şeklinde sorular geçiyor. Nitekim haftanın başlamasıyla bitmesi bir oluyor.
ÜNYE; İHRAMCIZÂDE MUTİ-DER…
Geçen haftanın perşembesinden başlayalım. Cumâ için plân belliydi. Ünye’den Süleyman Memişoğlu Ağabey gelecekti. İhramcızâde Sohbet grubu olarak kurdukları, Ünye MUTİ-DER adlı irfânî derneklerinin resmî işleriyle alâkalı olarak vilâyette birlikte dolaşacak, günü ORİMDER adına ziyaretlerle değerlendirip akşam da derneğimizin mûtad haftalık sohbetine katılacaktık.
LÂKİN; EVDEKİ HESAP!
Lâkin, akşam Uğur YÜCE Başkandan, Şehircilik Bakanımızın yarın Giresun’da olacağı haber ve günlük program akışı geldi. Bunun ayağımıza gelmiş bir fırsat olduğu düşüncesiyle, orada bulunmayı kararlaştırdık.
SEYYİD VAKKAS’TAN HACI MİKTAT’A…
Cumâ sabahı Olgun ÖZTÜRK, Olgun KÜÇÜK, Ayhan AVUÇ, Uğur YÜCE olarak 5 kişi 10:30 gibi Giresun Kale’deki Belediye Tesislerine vardık. Ama biraz bekledikten sonra programın bu kısmının iptâl haberi gelince Cumâ için Hacı Miktat Câmii’ne geçtik.
Yolda Seyyid Vakkas’ı görünce, arkadaşlara; işte bizim böyle bir türbemiz bile yok diyerek bir gerçeği dikkât çekmiş olduk.
BAKAN KURUM, İŞTE DURUM:
Her neyse, namaz sonrası Bakanımız Murat KURUM Bey’e merâmımızı arz ettik. Ordu Millet Bahçesi’ne ayrılan 1,5 dönümlük câmi yerinin çok az olduğunu, fizikî yetersizlik yanında şehre kimlik katacak özelliği bulunmadığını, dolayısıyla kültürel muhit niteliğinde, daha görünür bir câmi istediğimizi söyledik.
SEÇUKLU-OSMANLI ARASI…
“Sayın Bakanım, sizlerin Konya için yapmış olduğunuz Selçuklu-Osmanlı tarzı selâtin câmii projesini Ordumuz için de istiyoruz” dedik kısaca.
Bizi ciddiyetle dinledi. Sizin siyâsetçileriniz, yerel yetkilileriniz yok mu falan deyince, onların aykırı seslerin çok etkisinde kaldıklarını söylemeye çalıştık. Sonra da bir nevî boynumuzu bükerek Ordu’ya dokunmasını istedik.
Sizin istediğiniz kadar olmaz. Ama biraz daha iyileştirme adına elimizden geleni yaparız dedi. İçinde Konya Millet Bahçesi’ndeki müştemilâtlı câmi örneği fotoğraflarının da bulunduğu dosyamızı ilettik.
HEMEN TÂLİMÂT, HAYRA ALÂMET!
Hemen tâlimât verilmiş olmalı ki Uğur YÜCE’ye gerek bakanlıktan gerekse TOKİ idâresi başkanlığından dönüşler oldu. Mesele tâkip ediliyor. Milletvekillerimizin de bu meselede STK’lardan dolayısıyla büyük câmiden yana olduğu haberleri geliyor. Uğur YÜCE; netîce alacağız, gerekirse Ankara’ya gideceğiz diyor. Eğer gerçekleşirse Ordu için çok önemli bir kazanım olacak bu câmiin değerini anlatmakta âciz kalırız.
YENİ CÂMİ, BAŞKA ORDU!
Böyle bir câmi başka bir Ordu demek, âdetâ Yeni bir Ordu demek olacaktır. Ordu’nun irfânî dönüşümünün mihverini arz edecektir. Sembolik bir câmi diğerlerinin benzeri olmaktan öteye geçmeyecektir. Onun için, yeni bir eser olarak dikkât çekmesi ve gözlerin ilk bakışta fark etmesi fevkâlâde önemlidir. Bakalım Ordu bu mazhariyete nâil olabilecek mi? İnşâllâh diyerek şimdilik bu kadarıyla yetinelim.
ORİMDER, VARGELOĞLU, KARAAĞAÇ…
Akşam da ORİMDER’de İl Millî Eğitim Müdürümüz Mehmet fâtih VARGELOĞLU misâfirimizdi. Oraya da katıldık. Apayrı bir önem arz eden konular ve sohbetle ilgili mütâlaalarımızı ayrıca daha sonra ele alacağız inşâllâh.
Aynı akşam oradan Ensar Vakfı’na geçtik. İstanbul’dan misâfirlerimiz var. Ensar Vakfı Genel Başkanı Dr. Şener KARAAĞAÇ, ilk kurucu mütevelliden Ali ERİLLİ, Recep ÇALIK Ağabeyler. Turan Bey. Üniversite öğrencileriyle tanışma programı yapmışlar bitmiş; biz mûsikî bölümüne yetiştik. Talebeler içerisinde enstrüman çalanlar üçlü ekip oluşturmuşlar. Onlar çaldı, bilenler söylediler.
AH O YEMENDİR, GÜLÜ ÇEMENDİR!
Yemen Türküsü’nü dedelerinin Yemen şehitleri olduğunu ifâde eden Ali ERİLLİ seslendirdi. Başta biz olmak üzere dinleyenler de eşlik ettiler. Gençler ilâhi seslendirdi, kimi türkü söylediler. Bizden de illâ bir şey istediler. Biz de, Târihi Çevir diye başlayan Mehter Marşı’nı seslendirdik.
Cumartesi sabah çorbasını ORİMDER olarak içtikten sonra yine Ensar’a geçtik. Bölge toplantısı var. Bizlerle berâber Rize, Trabzon, Giresun, Bayburt, Gümüşhâne, Samsun ve ilçelerinden arkadaşlar buradalar. Herkes faaliyetlerini anlattı. Tekliflerini sundu.
ALİ ERİLLİ, MEHMET HİLMİ GÜLER…
Çok başarılı bir toplantının ardından Alucralı hemşerimiz 10 yıl kadar Üsküdar İlçe Başkanlığı yapmış Ali ERİLLİ Ağabey’in daha önce randevu aldığı şekliyle misâfirlerimiz OBB Başkanı Dr. Mehmet Hilmi GÜLER’e ziyâret yaptılar. İstanbul’dan tanışıyorlar. Birlikte hizmet verip siyâset yapmışlar.
BOZTEPE BURADA, MESCİD NEREDE?
Yemek sonrası teleferikle Boztepe’ye çıkıldı. Akşam namazı orada kılındı. Çok güzel hizmetler yapılmış. Biz de yeni gördük. Ancak, ortadaki küçük te olsa minâreli, lâvabolu mescid yıkılıp kenar bir yere dar bir oda ayrılmış. Ordu’nun her tarafında olduğu gibi burada da en zayıf hizmet mescid hizmeti. Buraya hatırı sayılır, ferah, donanımlı, sormaya hâcet kalmadan görülebilen bir mescide ihtiyaç olduğu hususu ortak kanaat olarak dillendirildi.
TELEFERİKTE KUR’AN TİLÂVETİ…
Çay, muhabbet ve fotoğrafın ardından şehre inildi. Teleferikte Doç. Dr. Hâfız Hayreddin ÖZTÜRK Hocamız Kur’an tilâvet etti. Işıklı manzaralar eşliğinde huşû ile dinledik. Varış sonrası ekip Ünye uğramasının ardından Samsun’a geçmek üzere Ordu’dan ayrıldılar. Kendileriyle çok verimli bir süreç yaşadık. Yolları açık olsun…
ÂİLE GERÇEĞİ, KUPA RÜYÂSI!
Pazar günü de bizim hanım tarafı âilemizin büyük bir toplantısı vardı. Yıllarca Trabzon ve ilçelerinde görev yaptıktan sonra Ordu’ya gelen bay-bayan öğretmenler Koray UÇAR Bacanak ve eşi âile olarak bir dâvet düzenlediler. Kayınpeder, kayınvâlide, oğullar, dâmatlar, gelinler, torunlar, torundan torunlar 40’a yakın can bir aradaydık. Âilenin 3 oğlu, 6 kızı var. Kimileri uzakta bulunmakla tam sayıya ulaşılamasa da çok güzel oldu. İzzet-ikram yanında Yâsin, Tebâreke okunup cümle âile geçmişleri ve gelecek için, millet-memleket ve de ümmet için duâlar edildi.
ÇÖKEN EYFEL, ÇIKAN RÜYÂ!
Âile sıcaklığı ve âidiyeti bambaşka bir şey. Bu vâdide ne söylense az. Burası, özellikle bu yalnızlık çağında apayrı bir konu diyerek geçerken, bu arada bu Pazar Dünyâ Kupası final günüydü mâlum. Bizde hep Arjantin’in kazanacağı konuşuldu. Çünkü en küçük baldız Muallime Elvin Güllü Hanım rüyâsında Eyfel Kulesi’nin yıkıldığını görmüş. Annesi gibi o da çok rüyâ görüyor ve de rüyâları doğru çıkıyor. Âilede böyle bir ön kabul var. Bu arada ilk başta iki de gol attılar, sonuç kesin derken iki de Fransızlar atınca arka arkaya, iş birden değişti; acabâ? demeye başladık. İş penaltılara kaldı. Sonuçta yine rüyâ çıkmış oldu.
Bu vesîleyle, insanlarımızın tüm güzel rüyâlarının gerçek olmasını dilerken, Yüce Mevlâ'dan cümlemizin âileleri için sonsuz mutluluklar niyâz ediyoruz. Âmin…
FERTTEN TOPLUMA, ÂİLE’DEN CÂMİ’YE…
Bu arada, söylemeden geçemeyeceğiz ki, fert için âile ne ise, toplum için de câmi sıcaklık ve muhabbeti odur. Câmiyi merkez almayan toplumlar öksüzdür. Câmiye varmayan sokaklar, caddeler çıkmazdır.Âilesi olmayanın öksüzlüğü dünyâ ile sınırlıdır. Ya câmisi olmayanın?
Rabbimiz cümle insanlarımızı bu gerçekleri görenlerden ve bu minvâl üzere hayât sürenlerden eyleyip, emânetini aldıktan sonra da hepimize tüm sevdiklerimizle berâber Âlemlere Rahmet Efendimiz SAV’in komşuluğunda buluşmayı lütuf buyursun; âkibetlerimizi hayreylesin; Âmin, Âmin, Âmin sevgili dostlar wes’selâm…