TÜRK BELLİ DEĞİL!

NURİ KAHRAMAN2022-12-02 09:30:31


 

Her şey güzel gibi zâhirde, lâkin; 

Fotoğraf okunmaz, renk belli değil! 

Gidişler, ne yollar, değil hiç tekin; 

Göçümüz nereye; denk belli değil! 

 

Duyguda hercâî, fikirde oynak 

İstikâmet meçhul, belirsiz kaynak 

Kimlerle olmuşlar et ile tırnak? 

Kabul belli değil, terk belli değil! 

 

Dönüyor bir devran, insanlar hayran 

Kola çağdaşlıktır, köylüdür ayran! 

Bir cümbüş gidiyor, bir garip seyran 

Kargaşa, curcuna; erk belli değil! 

 

Ne kadar değişti millet-memleket 

Hareketler çok da nerde bereket? 

İnşâllâh netîce olmaz felâket! 

Nereden nereye; çark belli değil! 

 

Tâbire bak hele; çağdaş eğitim! 

Eğitim değil de sanki öğütüm! 

Hatırlatıyorum, şudur öğüdüm: 

Şırıngada ne var, zerk belli değil! 

 

İyi de nedendir imâlât böyle? 

Gençliğin hiç bağı kalmadı köyle! 

Çal-eğlen, gül-oyna; hep gönül eyle 

Gezip-tozdukları park belli değil! 

 

Belli ki bir yerde hatâ var mutlak! 

Sözler, davranışlar, edâlar çatlak! 

Önü alınmalı, vermeden patlak; 

Akşam yat, sabahsa kalk belli değil! 

 

Ne helâl ne haram ne nâmus, iffet  

Ne nezâket ne zerâfet, ne saffet 

Haberdar değildir diyorsak, affet 

Kirli mi, temiz mi; ark belli değil! 

 

Biraz akıllansak, Allâh aşkına 

Gençlerimiz dönmüş küllü şaşkına 

Bir imza kondursak gönül köşküne! 

Ne din ne milliyet; ırk belli değil! 

 

Hicaptan soyunmuş, insanlar uryân 

Çıplaklar kampına dönmüştür her yan 

Kimi lotaryacı, kimi rotaryan 

Rotadan çıkılmış, örk belli değil! 

 

Giyimler-kuşamlar, kılık-kıyâfet 

Letâfetten öte, sanki bir âfet! 

Hayırlarda cimri, şerde ziyâfet 

Kisveler okunmaz, börk belli değil! 

 

İnsanlar yaşıyor moda emrinde 

Hakkın beğenisi kimin umrunda! 

Hangi gâyeleri taşır ömründe? 

Nelere mâl’olur, kürk belli değil! 

 

Açıklığa açık, sonuna kadar! 

Giyinen de sıska, giyinen de dar 

Ne hayâ kalmıştır ne edep ne ar 

Gâvur belli değil, Türk belli değil! 

 

Örtülü kardeşler hep ayrı âlem; 

Konuşmak gerekli, başladık mâdem 

Bu tesettür değil, bir allem-kallem 

Teşhirde, açıkla fark belli değil! 

 

Hareketler özenti; tavır, edâ yoz 

Mankenlerde yoktur onlardaki poz 

Gûyâ örtünmüşler, kondurmazlar toz 

Çekinme, kaçınma, kork belli değil! 

 

Bir gelişler var ki, insan tırsıyor 

Hışımları sağı-solu sarsıyor 

Şerrinden kaçanlar, yana tersiyor 

Günâhtan hazer yok, ürk belli değil! 

 

Vara-yoğa turlar, herkes sokakta 

Gözler yollardadır, eller kulakta 

Arzular durmuyor durda durakta 

Evleri nerede, bark belli değil! 

 

Gezerken, bir yandan, kafa yâlelli 

Keyfi tıkırında, hep çiftetelli 

Yaşları gitse de otuz, kırk, elli 

Amel defterinde herk belli değil! 

 

Sabî iken başlar; “büyüklük” derdi 

Yaşlanınca olur, “küçüklük” derdi 

Makyajla savılır, gerçeklik derdi 

Hilkâtler bozulur, görk belli değil! 

 

Gelirse gelsinler her kaç yaşına 

Çoğu, aklı almaz hâlâ başına! 

Meyiller hep istikâmet dışına; 

Garbı belli değil, şark belli değil! 

 

İsraflar, masraflar, hadsiz-hesapsız 

Hayatlar gâyesiz, aşksız, serapsız 

Defter meçhûl, harcamalar kitapsız! 

Dolar belli değil, mark belli değil!... 

 

Rezidanslar göğü delme peşinde 

Herkes havalarda kalma peşinde 

Ölümü aklından silme peşinde 

Nereye kadardır; mülk belli değil! 

 

Âh dostlar, bakmayın siz melâlime 

Söylenip dururum kendi hâlime 

Aldırmayın, densiz infiâlime 

Memnun mu, değil mi; halk belli değil! 

 

Allak-bullak; din-diyânet, akâid 

Herkes din uzmanı, hem mütekâid! 

Bakarsan meçhûldür, kim nere âid; 

İnanç belli değil, şirk belli değil! 

 

Özelde kimseyle hiç meselem yok 

Genel manzaradan ızdırâbım çok 

Üç günlük dünyâya, zevke karnım tok 

Sergilenen rol mü, sirk belli değil! 

 

Görüyorsunuz ya dertler çok ganî 

Demek isteriz ki; şu dünyâ fânî 

Herkesin hayrını diler Nûrânî 

Başıdır, sonudur; ilk belli değil! 

 

Anasayfa