İSLAMDA HADDİNİ BİLMEK VE EDEBE RİAYET

HÜSEYİN DENİZ2022-10-21 09:38:18


Herkesin  her konuda fikrini beyan etmesi gayet doğaldır, ama haddini aşmadan, seviyeli bir uslup kullanarak konuşmak, ahlaki bir zorunluluktur. Bazılarının karşıdaki muhatabın seviyesini düşünmeden, üst perdeden konuşması, boyundan büyük laflar ederek, adeta Allah adına ahkam kesmesi, inanç cellâtlığı yaparak, insanları dinden,imandan soğutması tam anlamıyla kara bir cehalettir.Haddini bilmemektir.Haddini bilen; bildiklerinin az,bilmediklerinin çok olduğunun farkındadır.

Haddini bilen; iddialı konuşmalardan, köşeli ifadelerden uzak durur.Haddini bilen; her konuda söz söylemez; zira sözün sorumluluk getireceğini bilir.Haddini (nefsini) bilen Rabbini bilir.Rabbimiz şöyle buyuruyor:"Rabbinize alçak gönüllüce ve için için dua edin. Çünkü O, haddi aşanları sevmez." ( A’raf Suresi, 55 ) İstiklal Şairimiz Mehmet Akif ERSOY Merhum, yakın dostlarına kendisini ve karakterin tanıtırken daimâ şunu söylermiş: Ben iki şeyi çok iyi bilirim. Bir haddimi, bir de hesabımı"dermiş.

İslam Büyüklerimiz de, "İslamın şartı beştir; altıncısı da haddini bilmektir" demişlerdir. 

İnsan ilişkilerimizde "haddimizi bilmek" çok önemli bir sınır olduğu için, büyüklerimiz bunu dinimizin beş temel esasına eklemişlerdir. Şüphesiz esasta İslam'ın şartı beştir ama bunlar temeldir; bina ise temelden ibaret değildir; daha üzerine kurularak yapılacak çok işler vardır. Bunun anlamı, "iyi bir müslüman haddini de bilmelidir" demektir. 

Gününüz de bunlarıda söskonusu ve tartışması

Yapılmaktadır neymiş efendim İslam saadece temelden i ibaret diyenlere bu bir özet temeldir.Akabinde adalet,haksızlık hırsızlık ahlaksıslık gibi konular tabiki vardır kimse yok diyemez ki.Aşağıda geçen hadiste verilen geçen haddini bilmek buna bir örnektir.

Nitekim, İslamın "beş şartı" Peygamber (s.a.v) Efendimizin hadis-i şerifinde, "dinimizin üzerine kurulup bina edildiği beş temel esas" (Buhari, 8; Müslim, 16) olarak değerlendirilmiştir.  Buna göre; İslam Âlimlerimizin "altıncı şart" olarak ekledikleri "haddini bilmek", bir müslümanın kişilik yapısında yok ise, o kimse temeli kaypak(temelsiz) bina gibidir; güven vermez. Ne zaman, ne yapacağı belli olmaz demektir. 

Bu anĺamda"Haddini bilmek", kişinin konumunu belirlemek açısından da çok önemlidir. Okyanusta kaybolan bir gemiyi bulabilmek için mutlaka koordinatlara ihtiyaç vardır.kaybolduğu yerin konumunu dediğimizde "koordinatlarını" bilmek ne kadar önemli ise; bir kişinin "yapısını anlayabilmek"  için de o kimsenin haddini bilmesi o kadar önemlidir. Haddini bilmeyen kişi, pusulayı şaşırmış, koordinatları belli olmayan nerede olduğunu/konumunu tespit edemeyen şaşkın gemi gibidir; başına nelerin geleceği kestirilemez, hangi kayalığa çarpıp parçalanacağını, nerede ve ne zaman karaya oturacağıda bilinemez. Haddini bilmeyen kişi de, hayatta başına gelenleri hep başkasında  bildiği için, hiç kendini hesaba çekmeyi düşünmez.

"Hadd" kelimesi Türkçemize Arapçadan kazandırılmış bir kavramdır. Sözlükte geniş manaları bulunan bu kavram,"keskinlik, sınır, ceza" anlamlarına gelir. 

Buna göre, "haddini bilmek" ifadesinde "keskin bir hassasiyet" söz konusudur. Bu kapsamdaki "sınır ve ceza" ifadeleri ise, hukukun alanına giren, "hak ve adalet" kavramları ile ilgili bir konudur. Buna göre de, "haddini bilmemezlik", hakka-hukuka saygısızlık derecesinde insanı azgınlığa, taşkınlığa  ve hayasızlığa, ahlaksızlığa götürecek bir pervasızlık olarak sayılmıştır. Bunun için hayat rehberimiz olan Kur'an-ı Kerim'de Yüce Allah biz kullarını sık sık, "Haddinizi aşmayın! Allah haddini aşanları sevmez!" (Bakara, 190; Maide, 87..) buyurmak suretiyle uyarmaktadır..İnsan ilişkilerine "haddi aşmak", terazinin dengesini küçük bir gereksiz müdahale ile bozmak gibidir; bunun için çok büyük bir çabaya gerek yoktur. Dengeyi bozmak için bazen bir kelime, uygunsuz bir hareket  bile yeterlidir. 

Özellikle teraziniz "hassas terazi" ise (alıngan ve duyarlı bir kimse iseniz) sosyal ilişkilér tartınızda dengeyi sağlamak için daha çok dikkatli olmanız gerekir. Muhatabınızın bu konuda yapısını bilmiyorsanız daha da dikkali olmalısınız. Kırdıktan veya kırıldıktan sonra bir de ezmek gibi, "ne var bunda canım?, bu kadar da oluversin .." diyerek hatada haklıymış gibi kendini haklı göstermek doğru değildir.

Şahsen ben kendimi, "akordu bozulmadıkça hoş ses çıkaran bir çalgı aletine" benzetirim. Akordun da aletin de bozulması bir anlık sakarlık iştir; ama ayarlanıp düzelmesi zaman ister. Zamanınız yoksa, ayarsız âletin bozuk sesine ya tahammül eder, ya da ortamı terk edersiniz.Bu hassas yapımdan dolayı, Mehmet Akif gibi ben de dostlarıma kendimi tanıtırken, "Ben kalın yapılı, ince ruhlu bir insanım" diyerek sık sık hatırlatırım.

İnsanlarda misaç/ karekter yapısı kolay kolay değişmeyen özelliktir. Bu konuda Peygamber Efendimiz, "Koca bir dağın yerinden kaybolup yok olduğunu duyarsanız buna inanın; ama bir insanın huyunun değiştiği söylenirse buna inanmayın!" (Müsned, 27539) buyurmuştur. 

Bu hadis-i şerif bize, insanın "mizac, huy ve karakter" dediğimiz kişilik yapısının değişmesinin, "imkansız" denecek derecede ne kadar zor olduğunu hatırlatmaktadır.

Hayat Rehberimiz olan Kur'an-ı Kerim'de Yüce Yaradan da, "Allah'ın yaratışında değişme yoktur" (Rum, 30) buyurmaktadır.Buna göre "eğitim" dediğimiz terbiye ve kültür ile karakter fıtratının aslından olmayan tümsekleri törpülenir. O da törpüleyen ustanın (ebeveyn-öğretmen) mahareti kadar olur. Bu gerçeğe işaretle Peygamber Efendimiz, "İnsanın eğitime uygun bir yapıda yaratılışı Allah'ın bir lütfudur; terbiyesi ise anne-babadan (eğitimle) dır" (Buhari, E.Müfred, 20) buyurmuştur..

Bu gerçeklerin ışığında diyebiliriz ki, insan ilişkilerinde haddini bilmek, ölçüyü aşmamak, hadsizlik yapmadan seviyesini bilecek bilmediği konularda hüküm ve akıl vermeden kalınacaktır.Bu konuda en önemlisi eğitimli olmaktan aldığı eğitim dalında başarı olmaya çalışmaktır.Bu erdemli insanların ilk adımıdır.

Selam ve mahabbetlerimle...

 

Anasayfa