İslam Dininin ilkeleri arasında yer alan alış veriş ve ticaret ahlâkında birinci şartı doğruluk ve dürüstlüktür. Yalan ve yalana sebebiyet veren her türlü alış veriş ve ticareti yasaklamıştır.
Kur'an-ı Kerim'de cenabı Hak şöyle buyurmaktadır "Allah’ı ve iman edenleri aldattıklarını sanırlar. (Hakikatte) sadece kendilerini aldatmaktalardır. Farkında da değillerdir."
"Onlara ölçtüklerinde veya tarttıklarında eksiltir (zarara uğratırlar." (83/Mutaffifîn 3)
Alışverişte açık sözlü ve şeffaf olmak, yalan, hile ve aldatmadan kaçınmaktır. Nitekim Peygamber Efendimiz (sav); “Dürüst ve güvenilir tüccar, peygamberler, sıddıklar ve şehitlerle beraberdir.” (Tirmizî, Büyû’, 4) buyurmuştur.Doğru sözlü ve güvenilir bir insan olmak, mümin olmanın gereğidir. Mümin, helal kazanç uğruna ter dökerken, attığı her adımda ibadet bilinci taşır. İşte bu bilinçle hareket eden ecdadımız alış veriş ve ticarette"Ahilik" geleneğini oluşturmuş, çarşı pazarlarda hukuka riayet kadar, ahlâka da uygun davranılmasını temin etmiştir. Her bir ustayı, zanaatkârı ya da tüccarı, meslekî becerilerin yanı sıra güzel ahlâk ve maneviyatla da donatmıştır. Tarihte nice topluluklar ve insanlar müslüman tüccarların ticaret ahlâkından etkilenerek İslam ile müşerref olmuşlardı.Hepinizce malumdur Hz Hatice validemiz İslam'la tanışmadan önce ticaretle meşgul olmaktaydı.Çeşitli yerlere develerle sefere gitmekteydi.İşte bu seferlerin bir kaçında sevgili Peygamberimiz (s.a v) bulunmuş her seferinde çok kâr ederek dönmüşlerdi. İşte bu durum Hz Hatice'nin dikkatini cezbetmistir. Hz peygamber(s.a.v) efendimizin o yüce âhlakından etkilenip hem Müslüman olmuş O'nun dürüst tutum ve davranış ve yüce âhlakına hayran olmakla kalmamış hem malına ortak etmiş hemde Hz Peygamberimizle eş olup evlenmiştir. Allah Rasûlünun dürüstlüğü dillere destan olmuş bütün inanan inanmayanlar bile O'na Muhammed'ül emin sıfatıyla anmişlar vede mallarını Rasûlülullaha Emanet etmişlerdir.
Ben müslümamın diyen ticaret yapan her bir ferdin Hz peygamberin (s.a.v) işte bu üstün âhlak'ını hayatının her alanında ve yaşamında,ticaretinde Vel hasıl her şeyin örnek almalıdır.
Yine bir gün Allah Resûlü (sav) ihtiyaçlarını temin etmek için zaman zaman Medine pazarına giderdi. Alışveriş yapan insanları izler, onlarla sohbet ederdi. Yine bir gün pazar yerinde dolaşırken bir buğday satıcısı dikkatini çekti. Kuru görünen buğday yığınına elini daldırdı. Ancak çuvalın altı göründüğü gibi değildi. Parmakları ıslanan Peygamberimiz, satıcıya bu ıslaklığın sebebini sordu. Adam buğdayların yağmurdan ıslandığını söyledi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem Efendimiz; “Öyleyse insanların görmeleri için ıslak olan kısmı üste koyman gerekmez miydi?” buyurdu ve şöyle uyardı: “Bizi aldatan, bizden değildir!” (Müslim, İman, 164) Peygamberimiz (sav):“Bir Müslümanın kusurlu bir malı, kusurunu açıklamadan satması helâl değildir.” (İbn Mâce, Ticaret, 45.) buyurur.Bununla ilgili bir hadiseden bahsetmek istiyorum
Cambazın biri, eşeği yularından çekip getirmiş bir pazara. Bir başka cambaz yanaşmış:
“Kaça bu eşek?”
“Bin lira!”
“Aldım gitti, ver elini helalleşelim!”
Birkaç kişi alıcının kulağına fısıldamış:
“Yahu görmüyor musun? Bu eşek topal.
Onun için ucuza verdi.”
“O eşek topal değil, tırnağının arasına taş kaçmış.
Bu nedenle topal sanıp ucuza elden çıkarmaya bakıyor.”
Eşeği satana koşmuşlar:
“Yahu bu eşek topal değilmiş, tırnağına taş kaçmış!”
Satıcı gülmüş:
“Eşek topal olmasına topal da öyle sansınlar diye taşı tırnağına ben koydum.”
Alıcıya koşmuşlar:
“Yahu bu eşek gerçekten topalmış, taşı o koymuş.
Seni kandırdı, parayı da aldı!”
Alıcı dövünmeye başlamış:
“Vay namussuz vay! Eğer verdiğim para sahte olmasaydı, beni kazıklayacaktı.”
Çağımız insanının ahlâk yapısının özeti böyle işte!
Yalan söylüyorlar.
Yalan söylediklerini biliyoruz.
Yalan söylediklerini kendileri de biliyor.
Yalan söylediklerini bildiğimizi de biliyorlar.
Yalan söylediklerini bildiğimizi bildiklerini de biliyoruz.
Ama hâlâ yalan söylüyorlar.
Kravat takmış olmaları bu gerçeği değiştirmiyor maalesef. Bir müslümanın ticaret ahlakında bunlar olmamalı,ne aldatan nede aldanan olmayalım. Böylesi bir ticaret malın bereketini alıp götürür.
Zira malın kusurunu gizlemek,insanların bir birine olan güvenini ve alış veriş bereketini yok eder.Her ne kadar kısa vadede kâr etmiş gibi görünse de aslında gerçeği gizleyen satıcının sonu hüsrandır. Bunun bilincinde olan bir mümin, kâr elde etmek için her yolu mubah görmez; geçici dünya malına kalıcı ahiret saadetini değişmez. Ticaretini başkaslarının kaybı ve zararı üzerinden kazanç ve menfaat devşirenler,kar ettiklerini sananlar aslında zarar ettiklerinin farkında bile değillerdir.
Kendilerine olan güven ve itimat duygularını tamamen ortadan kaldırmış olmaları kişi kötülük olarak yeter ve artar.
Bir hatırlatma yapmadan geçemeyeceğim Sevgili peygamberimiz bir hadislerinde söyle buyurularaktandır “Ticaret yapın, çünkü rızkın onda dokuzu oradadır.”(Hafız Heysemî, hadisteki ravilerin) Bu kutsal mesleği içra ederken heosi değil içlerinden bazı fındık tüccarları yani manavların kantarda hileye yaptıklarını basından duymaktayız bu çok kötü bir şeydir emeğin çalınmasıdır, Kul hakkına tecavüzdür .Her bir fındık tanesi dağ,tepe,dere demeden tane tane toplanıp binbir güçlüklerle toplanmaktadır. Fındık hasadı çok meşakkatli bir iştir. Bu ürün direk ihraç ürünüdür ülkemize en çok girdisi olan bir üründür.
Rabbim tüm üreticisi kardeşlerime kolaylıklar diliyorum, alın teri ile kazandıklarını Allah'ın emrettiği şekilde helalinden kazanıp helalinden yemeyi nasip eylesin.