TOPLUMLARIN HER ZAMAN BAŞ BELASI OLAN NİFAK VE TEFRİKA !

HÜSEYİN DENİZ2022-08-12 10:13:24

Kıymetli kardeşlerim bu günkü sohbetimizde insanlık âleminin yüz karası nifak ve tefrikadan bahsedeceğim.

Nifak sözlükte kaybolmak, eksilmek, tükenmek, arabozuculuk anlamlarına gelir. Kavram olarak inanmadığı halde inanmış gibi görünmek demektir. Nifak alametleri bulunan kimseye de münafık denir. İslam’a göre bir küfür çeşidi olan nifak, dışarıdan Müslüman olarak görülmekle beraber kalben Allah’a iman esaslarına ve İslam peygamberine inanmamak manasına gelir.Nifak içinde olan kimseye de münafık denir. İslam’a göre kalben inanmadıkları için münafıklar Allah katında kafirdirler.Dilleri ile Müslüman olduklarını söylemeleri sebebiyle insanlar katında Müslüman olarak muamele görürler.Peygamberimiz münafıkları şöyle tanıtır: “Münafığın alameti üçtür; konuştuğunda yalan söyler, söz verince sözünde durmaz, emanete hıyanetlik ederler.” (Sahihi Buhari ve Tercemesi, 6/272)

Tefrika:Fikirayrılığı,fikir uyuşmazlığ,anlaşmazlık  yaşamak ve belli başlı konularda görüş birliğine varamamak anlamına gelir.

Günümüzde yaşanılan ne yazık ki İslam adı altında hizmet veren alimlerin,ûlamaların bunun yanında cemaat ve dini kuruluşların biraraya gelemeyişinden,fikir ayrılıklarının yaşanması bu seferde müslümanlar arasındaki nifak ve tefrikaların meydana gelmesine sebeb  olmuştur.İşte burada bizlere ve dini kuruluşlara alim, ûlamalara, cemaatlere (tarikatlara)düşen görev birlik ve beraberliğin sağlanmasından geçmektedir. 

 İslam dini müslümanların birlik ve beraberlik içinde olmalarını, kardeşâna beraberce yaşamalarını emretmiş, tefrikaya düşüp dağılmalarını ise kesin bir emirle Ayet ve hadislerle yasaklamıştır.

Kur’an-ı Kerim’de Cenabı Hak mealen şöyle buyurmaktadır:“Hep birlikte Allah‘ın ipine (İslam’a) sımsıkı yapışın. Dağılıp parçalanmayın.” (Ali İmran 103) Geçmiş ümmetlerin bir kısmı tefrikaya düşerek dağıldıklarını hatırlatarak Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır: “Kendilerine apaçık ayetler geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. Böyleleri için büyük bir azap vardır.” (Ali İmran 105) Başka bir ayette:

Peygamber Efendimize hitaben Cenab-ı Hakk şöyle buyuruyor: “Dinlerini parça parça edip gruplara ayrılanlarla senin hiçbir ilişkin yoktur. Onların hesabı Allah’a aittir. Allah onlara yaptıklarını bildirecektir.“ (En’am 159) Burada peygamber efendimizi Hz. Allah (C.C.) bu ayet-i kerimesi ile bir nevi uyarmakta birlik ve beraberliğin önemini ve ayrılığın çok çok zararlı olacağını hatırlatmaktadır.Konuyla alakalı peygamber sav efendimizin bir hadisi şerifinde şöyle buyurmaktadır:"Birlikte rahmet,ayrılıkta azap vardır"Yine Peygamber efendimiz, vefatlarına yakın Bilal-i Habeşi’ye buyurdu ki:

Yâ Bilal, ümmetime haber ver ki, şu üç şeyi yaparlarsa, her işte muvaffak olurlar:

1-) Ne yaparlarsa, hep Allah rızası için

yapsınlar.

2-)Birlik ve beraberlik içinde olunlar.

3-)Asla doğruluktan ayrılmasınlar.

Burada anlatılmak istenen cemaate uymak, fitneye yer vermeden birlik ve beraberlik içinde olmak bir Müslüman için çok hem de çok önemlidir.Peki burada bunların hangisine uyulacak veya doğrusu hangisidir? 

Bize burda uymamız gerekeni Ebu Hureyre (R.A.) rivayet bir hadisi şerifte cevap vermektedir.Peygamberimiz: “Yahudiler yetmiş bir fırkaya bölündü, Hristiyanlar yetmiş iki fırkaya bölündü. Benim ümmetim de yetmiş üç fırkaya bölünecektir.” Bazı rivayetlerde ise şu şekilde ilavelerde vardır: “Bunlardan yetmiş iki fırkası ateştedir (cehennem), bir fırka cennettedir.” (Ebu Davud) Cematte esas olan şey Hz. Peygamber Efendimiz ve O’nun ashabının yolu üzere toplanmak ve o yol üzere yürümektir.

İslam tarihinde ilk fitne ateşini münafıklar başlatmışlardır.

Bu konu hakkında Kur'an Tevbe ayet 107 söyle buyurularaktadır."Münafıklardan bir grup, İslâm ve müslümanlar aleyhinde zararlı faaliyetler yapmak, kâfirleri desteklemek, mü’minlerin arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Rasûlüne karşı savaşmış olanların gelip kendilerine katılmasını beklemek maksadıyla bir mescid yaptılar. Üstelik bunlar: “Bu mescidi yaparken iyilikten başka bir şey düşünmedik” diye yemin de ederler. Allah şâhittir ki, onlar kesinlikle yalancıdırlar.'Burda Hz peygamber sav öncelikle bunlara inanmıştır bu ayetlerde uyarılmıştır.

Peygamberin sav efendimiz vefatından sonra sırasıyla Halifeler Hz Ebubekir,Hz Ömer,Hz Osman ve Hz Ali olacaktı.Hz Osman hilafe ini kabul etmeyenler tarafından şehit edildi.O'nun yerine Hz Ali geçince Hz Osman'ın sorumlularının araştırılmadıpını bahane edenler tarafından şehir edildi,Yerine geçen Hz Hasan zehirlenerek,Muaviye taraftarlarına şehit edildi,yerine Hz Hüseyin geçti.Muaviiye taraftarları Hz Hüseynin halifeliğini kabul etmediler Muaviye taraftarı Yezit tarafından aç suzuz bırakılarak şehit edilişi bardağı taşıran son damla oldu.

İşte bundan sonra müslümanlar arasında nifak ve tefrikaların önü alınmayarak mezheplere, cemaatlere,guruplara ayrılmalar hâlâ günümüzde müslüman ülkeler arasında baş göstermektedir.

Bundan sonra peki bizlere düşen görev ne olmalıdır.Hz. Peygamber Efendimizin sünneti seniyyesi üzere İslam’ı  Peygamberimizin tebliğ ettiği gibi yaşamaktan geçmektedir. Burada Resulullah Efendimizin şu hadis-i şerifine yer vermekte fayda vardır: “Benim ashabım gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine uyursanız hidayete erersiniz.” O halde cemaate uymanın emredilmesinden maksat, Hakk’a uymak ve O’na ittiba etmektir. Hakk’a uyanların az, O’na aykırı gidenlerin çok sayıda olması önemli değildir. Nitekim hak üzere olan Allah Resulünün ashabı daha sonra sapıtanlara göre daha azdır. “Ancak o şerefli ashab Allah’ın Resulünden öğrendikleri İslam’dan hiç bir şekilde taviz vermediler. Bid’at ve batıllara sapmadılar.” (Ebu Şame B-2)

Bugün darmadağın vaziyette olan Müslümanların, hatta İslam devletlerinin durumları ortada kan var, gözyaşı var, açlık var, sefalet var. İşkence ve zülüm var, bid’at ve İslam’dan, sünnetten ve Resulden sapma var. Cemaat şuuru yok… Birlik ve beraberlik yok… İnsanlar o mezhep bu mezhep, o tarikat bu tarikat diye bölünmüş paramparça olmuş ve birbirlerine amansız düşman olmuşlar.

Esas soru? burada esasında bir mezhebe bağlı olunmalıdır  Bu bağlılık ve tabilik bir ayrılık vesilesi değil, birlik ve beraberlik için bir rahmet vesilesidir.İçimizden birileri çıkıp şu iddialarda bulunmamalıdır.Bu birlikteliğin sağlanması için kimse şunu dememeli benim yürüdüğüm yol en doğrusudur. benim yolumdan başka yeryüzünde doğru yol yok dendiği zaman kavga başlar, ayrılık başlar, bölünme ve parçalanma ister istemez kendiliğinden olur.Bu tip hareketlerden topyekûn Müslümanlar, özellikle İslam zarar görür geçmişte bunun buna ben çok acı olaylar yaşadık ve hala  buna benzer olaylar hâlâ da yaşamaktadır. Hz peygamberin biricik torunu Hz Hüseyinin müslüman yezit tarafından şehit edilmesi (Kerbela olayı) olayı  günümüzün hâlâ  kanayan yarasıdır.

Bir tarafta Sünni müslümanlar,diyer taraftan Hz Ali'yi seven Aleviler'dir.

Bundan seslenmek istiyorum hangi mezhep,cemaat ve meşrepten olursa olsun bütün Müslümanların, cemaat önderlerinin din kisvesi altında hizmet etmeye çalışanların kesinlikle bu gibi tefrikaya sebebiyet veren söz,fiil ve davranışlardan kaçınması lazımdır… 

Herkesin bu taşın altına elini sokarak üzerine düşeni yapması gerekiyor diye düşünmekteyim.Bunun en güzel örnegini yaşanmış bir olayla anlatmak 

İstiyorum!

Hz. Ali’nin halifeliği sırasında, Hz. Osman’ın şehit edilmesiyle sonuçlanan fitne, fesad daha da artar…

Bu duruma üzülen, şikâyetçi olan bir mü’min Hz. Ali’ye gelir:

 - “Ya Ali neden Hz. Ebû Bekir ve Ömer zamanında meydana gelmeyen bu olaylar senin zamanında meydana geliyor, müm’minler birbirine düşüyor?”

Hz. Ali’nin cevabı: 

  - “Hz. Ebû Bekir ve Ömer zamanında biz vardık, ama bizim zamanımızda onlar yok!”

- Demek ki fitne; mikrop misali zayıf ortamlarda yeşeriyor!.. 

- Demek ki günümüzde fitnenin oluşmanası için cemiyetleri güçlü kılan mümtaz şahsiyetlere; Ebû Bekirlere, Ömerlere, sözü geçen ekâbir insanlara, imanda nefer sayılabilecek cemat ve topluluklara ihtiyaç var.

Burda da anlatıldığı gibi odurki Hz Ebubekir ve Hz Ömer zamanında olgu gibi müslümanlar için cemaat, birlik, beraberlik çok önemlidir. Herkes elinden geldiği kadarıyla bu birliğin oluşması için gayret göstermelidir. Bunun için de Müslümanlar birbirlerine yardımcı olmalıdırlar. Hz. Allah (C.C.) Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor: “İyi işler ve takva konusunda yardımlaşın; günah ve düşmanlık hususunda yardımlaşmayın. Allah‘ın azabından sakının. Allah’ın azabı şiddetlidir.” (Maide 2)

Konu oldukça hassas bir konudur Bu kadarla iktifa edelim. Cenab-ı Hakk bütün Müslümanlar arasında sevgi, kardeşlik, dostluk, samimiyet, rıza-i ilahı ve ihlas rüzgârlarını estirsin… Hep birlikte Allah’ın ipine sarılalım…(Ali İmran 103) de bakın bizlere ne emretmektedir:"Hep birden Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, bölük bölük olmayın ve anın Allah’ın size verdiği nîmeti, anın o zamanı ki düşmandınız birbirinize, kalplerinizi uzlaştırdı, nîmetiyle kardeş oldunuz. İçinde ateş dolu bir çukurun tam kenarındaydınız, sizi kurtardı oradan. Allah, doğru yolu bulursunuz diye delillerini böyle açıklar işte" Nifak ve tefrikadan inşallah uzakta kalalım. 

İçinde bulunduğumuz Muharrem ve aşüre  günlerinde Müslüman kavgasına sebeb olacak olaylardan ve tartışmalardan uzak olmalıyız.Hunharca müslümanlar tarafından şehit edilen Hz Hüseynin acısını içimizde hissetmeliyiz.Aynı zamanda yakılan bu fitne ateşinin bir daha yaşanmaması için  ülkemizde en çok birlik ve beraberliğe ihtiyacı vardır. Elimizden gelen gayreti göstermeye çalışalım. Mevla bu hususta hepimizin yardımcısı olsun.Sevgili peygamber sav efendimiz şöyle buyurmuştur;"Birlikte rahmet,ayrılıkta azap vardır" başkan bir hadisi şerifte ise:"Bölücülük yapan bizden değildir."

Biz önce kardeş olalım, birbirimizi sevelim ve sevdiğimizi de söyleyerek belli edelim. Her zaman, her yerde ve her konuda bir ve beraber olalım ki, Allah’ın rahmeti ve yardımı bizimle olsun.

Selam ve mahabbetlerimle 

 

Anasayfa